Ürgüp ilçesine 15 kilometre mesafedeki Keşlik Manastırı günümüze kadar oldukça iyi bir şekilde korunmuş olması yönüyle dikkat çeker.
Denizin deniz gibi olduğu tek deniz Ege’ye başını yaslayan Anadolu’nun orta yerinde Kapadokya (kutsal ırmağın kolu) bölgesi; coğrafi güzelliği, dini kimliğiyle birlikte Anadolu’nun (dolayısıyla da dünyanın) göz bebeğidir. Kültür tarihimizin dini, ticari, askeri, mimari eserlerinin önemli örnekleri ile donatılmış olan Kapadokya’da bakışları üzerine çekmesi gereken en önemli yapı topluluğunun başında “Keşlik Manastırı” gelir.
Erken Hristiyanlık dönemi inanç yapılarının münzevi hayata yönelik birimlerinden olan manastırlar ilkin Sina Yarımadası’nda görülür. Terk-i terk ve terk-i dünya adı verebileceğimiz inançsal yöneliş ve buna bağlı olan yaşamsal tercihlerin ürünleri olan manastırlarda keşişler, sessizliklerini kalın duvarlarla örtülü hücre, oda, salon, şapel, ayazma ve kiliselerde yaşamışlardır. Manastırlarda keşişler kavramsal olarak ne denli serin ve sessiz yapı oluşturabilirlerse o denli derin düşünce dünyaları inşa ederlerdi. Bir diğer deyişle, manastır mimarisini keşişlerin Hz. İsa’ya ve Meryem Ana’ya yönelik inançsal yaklaşımları şekillendirmiştir.
Münzevi hayatının izleri
Anadolu’da manastır hayatını şekillendiren Aziz Basil olmuştur. “Neyim varsa senindir” sözüyle bilinen Aziz Basil’in dine yaklaşımı uygulamada birçok manastırın oluşmasına örnek teşkil etmiştir. Kapadokya bölgesinde Çavuşin, Göreme, Ihlara Vadisi gibi yerleşkelerde birçok manastır oluşturulmuş olmakla birlikte Ürgüp ilçesine 15 km mesafede bulunan Keşlik Manastırı günümüze kadar oldukça iyi bir şekilde korunmuş olması yönüyle dikkat çeker. Ayazma, yemekhane, şaraphane ve baş melek Mikail ile Aziz Stefanos’a adanmış iki kilisesi geçmişin münzevi hayatının bütün izlerini yansıtmaktadır. Gözlerden ırak olmakla birlikte manastırın günümüzdeki mihenk taşı olan saygıdeğer Cabir Coşkuner vasıtasıyla gönüllerden uzak değildir. Manastırı korumak ve bakımını yapmaktan öte son derece doğru teolojik bilgi dağarcığı ile yerli ve yabancı ziyaretçilere yapı grubunu tanıtan Cabir Bey’e Anadolu’da yol almış, yol alan bütün yolcular adına teşekkür etmek gerekir. Teolojik disipline dayalı bir eğitim almamakla birlikte derin bilgeliğinin verdiği coşkuyla manastırı tanıtırken adeta koruyan Cabir Bey ile manastır bütünleşmiş durumdadır.
Keşlik Manastırı’nın ayazmasında halen su bulunmaktadır. Öte yandan su haznesinin giriş alınlığında görülen istiridye, üç selvi ve hayat ağacı motifleri ayazmaya ayrıcalık kazandırmıştır. İstiridye olağanüstü doğumu, selvi sessizliği, hayat ağacı yaşarken yeniden yeniye doğru bir başka türlü doğumu simgeler. Yapı bütünlüğünün iki kilisesinden bir tanesi Hristiyan dünyası için ilk şehit sayılan Aziz Stefanos’a adanmıştır. Ve bu kilisenin kök boyalı süslemelerinde birçok sembolle karşılaşılır. Çünki ikonaklazm akımı olarak bilinen resim kırıcılık döneminin izlerini taşımaktadır. 626 ile 843 yılları arasındaki dönemde kiliselerde resim yapma yasağı vardır. İkona yanlıları ile karşıtları arasında yaşanan son derece çetin tartışmaların sonuçlanacağı 843 yılına kadar kilise görevlileri, sanatçılara sembol dilinin alanına giren ifadeler çizdirmişlerdir. Göreme Açıkhava Müzesi’nde bulunan Santa Barbara Kilisesi ile birlikte ikonaklazm döneminin izlerinin bulunduğu diğer kiliseyi Keşlik Manastırı’nda Cabir Coşkuner ile birlikte görmek ve tanımak gerekir.
Trabzon’da Sümela Manastırı, Mardin’de Deyrul Zafaran, Midyat Mor Gabriel Manastırları’na gösterdiğimiz ilgi ve alakanın Cemil köyündeki Keşlik Manastırı’na ve Konya’daki Ak Manastır’a da gösterilmesini ümit ediyoruz.