Sivas’ta kangalları sıradan bir köpekmiş gibi sevmedim; kangallarla konuştum, onları dinledim, onlar gibi yaşamak istedim.
Bu defa Anadolu’nun orta yerindeki Sivas’tan merhaba. Milattan sonra üçüncü yüzyılda Sevastapolis olarak bilinen bu kadim şehir Anadolu kültür tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Erken Hristiyanlık döneminde inançları uğruna öldürülen “Kırk şehitler” bu inanç dairesinde olan insanların hafızalarında halen yerlerini saygıyla korumaktadırlar. Öte yandan Selçuklu ve beylikler döneminde birçok siyasi ve askeri olaya şahit olan Sivas, Cumhuriyet’in kurulması için atılan ilk adımlara da ev sahipliği yapmıştır.
Meydanlar şehir mimarisinin süslü halkalarıdır. Anadolu’da dört bir yanı dini, askeri, ilmi ve sivil mimari eserlerle donatılmış en görkemli meydan Sivas Cumhuriyet Meydanı’dır. Kale Camisi, Kale Hamamı, Bucuriye Medresesi, Çifte Minareli Medrese, garnizon binası, kongre binası ve vilayet konağı ile çevrelenmiş meydan adeta açık hava müzesi gibidir. Ulu Cami, Gök Medrese ve Divriği Dar’ül Şifası ise her biri tek başına birer anıtsal eser olarak karşımıza çıkar. Doğu Anadolu ile Orta Karadeniz’i birbirine bağlayan bu kavşak şehrin sembolleri kartal, balık ve elbette kangal köpeğidir.
Kangala ayıp olur
Yiğit olduğu için mert ve cömert olan Sivas insanı, kimlik ve karakterini yeryüzünün en asil köpeği ile bütünleştirmiştir. Hamsiye Karadeniz’de balık demek ne kadar ayıp ise kangala da sadece köpek demek o kadar ayıptır. Kimi hayvanlar insanların ekonomik ve sosyal hayatlarıyla özdeşleşmişlerdir. Kaz Kars ile, hamsi Trabzon, deve Aydın, güvercin Mardin - Urfa, horoz Denizli, leylek Iğdır, atmaca Ardeşen ve kangal Sivas...
Kangal insanalara dost, çocuklara arkadaş, koyunlara çoban, bilgelere ise can kulağıdır. Sadece iri cüssesi ile güçlü olmaktan öte fiziksel gücüne zekası ile daha da değer katar. Gücü hantal bir görünümde değildir. Tıpkı kurtlar gibi üçgen bir kafatasından başlayan estetiği gövdesinden ayaklarına ve kuyruğuna kadar devam eder. Zeki, akıllı, güçlü, zarif, yoldaş ve arkadaş kangalı, diğer köpeklerle birlikte aynı daire içerisinde telaffuz etmek kangala ayıptır. Kangal ondan istenen ve beklenen görevler için eğitilirken aynı zamanda kendisini eğiten insanı da eğitir. Öğrenirken öğreten bir dosttur kangal. Eğiticisinden kendisini tanımasını, anlamasını bekler. Neye ihtiyacı olduğunu anlayabilen eğitimciler ancak kangaldan istifade edebilirler. Sivas’ta iki bin metre rakımda kangallarıyla yaşayan Hüseyin Yıldız, tanıdığım en önemli kangal eğitimcisi ve kangal öğrencisi. Safkan kangallarıyla birlikte yaşarken onların doğaya özgü davranış ve ifade biçimlerini sanki insan bedenine girmişçesine yansıtan Hüseyin Yıldız bir yiğidodur.
Sivas kangalını temsilen ‘Çoban Köpeği’ pulu 1973’te basılmıştı.
Yurdum Anadolu’nun yollarında yol alırken her an bir sufi bilge, doğa filozofu veya bir masalcı ile karşılaşabilirsiniz. Ancak onlarla karşılaşmak için onlar ile aynı dili konuşmak gerekir. Sivas’ta tanışmaktan öte kangallar vasıtası ile buluştuğum yiğit adam sayesinde kangalları sıradan bir köpekmiş gibi sevmedim... Kangallarla konuştum, kangalları dinledim, kangallar gibi bir müddet yaşamak istedim. Yaşamayan bilemez değerli dostlar. İyi pazarlar.