Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Kahve ve çay arasında zıtlıkların doğru orantılı gerçekliği vardır. Kahve taze, çay demli olmalıdır. Taze olan kahve düşünce dünyasının derinliklerine inmeye yardımcı olur, demli olan çay ise kişiyi derin düşünce dünyasından yukarıya çıkarır.

“Ehl- i keyfin taze keyfini kim tazeler? Taze pişmiş, taze elden, taze kahve tazeler”.

Yazar, şair ve düşünürler uyku yüklü geceleri uykusuz geçirebilmek için bol miktarda kahve tüketirler. Düşünce dünyası tek başınalığa ve sessizliğe gereksinim duyar. Düşünce ve ilham dünyasının içeceği olan kahve uykunun zehiridir. Gecelerin karanlıklarını aydınlatan dolunay düşünce insanlarının ampulü, kahve ise can suyudur. Kahve düşünce insanının olgun, çay ise değerden arındırılmış zamanların içeceğidir.

Haberin Devamı

Kahve ve çay arasında zıtlıkların doğru orantılı gerçekliği vardır. Kahve taze, çay demli olmalıdır. Taze olan kahve düşünce dünyasının derinliklerine inmeye yardımcı olur, demli olan çay ise kişiyi derin düşünce dünyasından yukarıya çıkarır. Ne kahve ne de çay şekere ihtiyaç duyar. Her ikisinin de aslının aslının aslı şekerden hoşlanmaz. Kahve sohbet yaratır, çay neşe dağıtır. Kahve dergahlarda sufileri buluşturur, çay kahvehanelerde tiryakileri tanıştırır.

Kahve ve çay hayatı tazeler
Kahve fincana ihtiyaç duyar, çay ince belli cam bardağa. Her ikisinin de (içim süreleri bağlamında) kısacık ömürlerinin hapishanesi fincan ve ince belli cam haricinde konuldukları, sunuldukları kaplardır. Böylece kahve ve çay tiryakilerine muhabbet sunar ancak ardından vefa bekler.

Telvesiyle haber verir

Kahve gelecekten haber almak derdinde olanlara telvesiyle olanak sağlar, çay ise an adı verilen zaman diliminden ayrılmaz. Kahve yudumları arasında zaman aralığı uzar, çay yudumları arasında ise zaman kısalır. Biri demiyle zaman dilimleri içerisinde en uzun olan anda keyif verir; diğeri telvesiyle gelecekten haber verir.

Kahve Asya’dan Anadolu’ya 16. yy’ın ilk çeyreğinde gelir. Halepli Şemsi adlı bir şahıs tarafından ilk defa İstanbul’da bir kahvehane açılır. İlk çay hanelerin ne zaman açıldığı ise kesinlikle belirlenemez çünkü kahvenin aristokrat bir kimliği vardır. Çay ise her zaman geniş halk kitlelerine yakın olmuştur. Bunun nedenlerinin başında kahvenin çok daha meşakkatli bir süreçten geçirilerek elde edilmesi ve akabinde çaya göre daha zor bir süreç sonrası sunuma hazır hale gelmesindendir.

Haberin Devamı

Kahve ve çay hayatı tazeler. Lakin zarif, nüktedan ve arif bir zata sormuşlar:

Hayatı ne tazeler?

“Bir taze dilberin eliyle, taze kavrulmuş, taze çekilmiş, taze pişmiş bir fincan kahve tazeler” diye cevap vermiştir.

Bir başka şair ise:

“Ehl i keyfin taze keyfini kim tazeler Taze pişmiş taze elden taze kahveler” demiştir.

Kahve ve çay hayatı tazeler

Sohbetlerin yoldaşıdır

Çay, kıraathanelerde (okuma yerleri) yudumlanırken kitaplarla haşır neşir olan insanların arkadaşıdır. Kahve ise kitaplardan öğrenilen bilgilerin paylaşılması sırasında oluşan sohbetlerin yoldaşıdır. Tek başına demli bir çay yudumlanırken toplanan bilgiler kahve vasıtasıyla oluşan meclislerde dağıtılır.

Tasavvuf ehli derviş Seyr i Süluk adı verilen olgunlaşma yolunda yol alırken tüm gördüklerini yaşayarak öğrenebilmesi için zaman zaman tek başına kalmalıdır. Saf ve temiz bir yolcunun elinden taze, lakin demini almış bir çay ile derviş hem tazeliğini korur hem de demli bir çay gibi iyice öğrenmeden, iyice pişmeden (demlenmeden) bir konuda fikir beyan etmemeyi deneyimler. Çay tazeliği gereği güzeller güzeli bir dilbere benzer; kahve ise olgunluğu gereği yağız bir Anadolu delikanlısına. Çay dişildir tıpkı gökyüzündeki ay gibi. Kahve ise ağır başlılığı ve sertliği gereği erildir.

Haberin Devamı

Kahve hatır bırakır, çay hatır yaratır...

Gönlü ak, dili tatlı olan kahvenin hatırından geçilmez; çay ise elimizden düşmez...