Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, yedi yıl süren restorasyonun ardından 7 Ocak 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bulgar Başbakanı Boyko Borisov tarafından yeniden ibadete açılacak. Haliç’e demir atmış kilisenin ismi Hristiyan dünyasının ilk şehit kişisi olan ve azizlik mertebesine ilk yerleştirilen Stefanos’tan kaynaklanır
Şehirlerin kubbeleri karada açılmış yelkenlilere benzer. Yeryüzünün en büyük karada açılmış yelkenlisi olan Ayasofya’nın dört bir yanını da zaman içerisinde selatin camiler ve kiliseler çevrelemiştir. Bu kiliselerden bir tanesi ise adeta Haliç’e demirlemiş olan Sveti Stefan Bulgar Kilisesi’dir.1898 yılında Sultan Abdülhamid Han döneminde açılışı gerçekleştirilen Demir Kilise’nin tüm parçaları Avusturya’nın Viyana şehrinde dökülmüş olup eseri hay (Ermeni) asıllı mimar Husop Aznavour tasarlamıştır. Dünyada tamamı demirden olan tek kilise olan bu dini mimari yapının sadece iç kısmındaki ikonastasis bölümü altın yaldızlı ahşap malzemeden oluşmaktadır.
Bulgarlar gerekli izni alarak bu kiliseyi yapma imkanını elde ederler
Yedi yıl gibi bir zaman içerisinde dökme demir iskeleti Wagner firması tarafından yapılan kilisenin tüm parçaları Tuna Nehri üzerinden önce Karadeniz’e oradan da İstanbul’a taşınır. Beş yüz ton demir kullanılarak tasarlanan yapı adeta modern demir çağının Eyfel Kulesi’yle birlikte en önemli sembollerinden bir tanesidir. Haliç kıyısının önemli yerleşkelerinden olan Balat semti içerisinde bulunan yapı son yedi yıl içerisinde geçirdiği hassas tamirat çalışmalarından sonra 7 Ocak 2018 tarihinde sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bulgar Başbakanı Boyko Borisov tarafından yeniden ibadete açılacak. Kilisenin tüm bakım ve onarım masraflarına 15 milyon lira harcanmış olup bu masrafların 14 milyonunu Türkiye Cumhuriyeti karşılamıştır. Geriye kalan bir milyonluk sembolik masrafı ise Bulgar hükümeti üstlenmiştir.
Güç kaybetmek istemiyorlardı
19. yüzyılın ilk yarısına kadar İstanbul’da bulunan Bulgar Hristiyan cemaaat Rum Ortodos Patrikliği içerisinde dini ibadetlerini gerçekleştiriyordu. Zamanla gerek 19. yüzyılın milliyetçi akımlarının verdiği arzularla gerekse de Rumca ibadet dinlemek yerine kendi dillerinde ibadet etmek istekleri neticesinde Rum Ortodoks cemaatinden ayrı ve bağımsız bir yapıya ve kiliseye sahip olmak isterler. Buna öncelikle Fener Rum Ortodoks kilise yönetimi karşı çıkar. Çünkü cemaaat olarak sayıca güç kaybetmek istemiyorlardı. Bununla birlikte dönemin siyasi imtiyaz olanaklarını Bolşevik Rusya’nın da desteğiyle iyi kullanan Bulgarlar nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu’ndan gerekli izni alarak bu kiliseyi yapma imkanını elde ederler.
Anadolu Hristiyan olmayan Roma İmparatorluğu’nun egemenliğindeyken tüm baslıklara rağmen ilk Hristiyan inananları Hz. İsa’nın havarileri ve Aziz Paul vasıtasıyla dünyanın bilinen ve dünyaca kabul edilen ilk yedi kiliseyi (cemaati) kurmuşlardır. Efesus, Bergama, Smyrna (İzmir), Laodikya (Denizli), Tiyatira (Akhisar), Philedalphia (Alaşehir) ve Sardes. Bununla birlikte ilk yedi teolojik konsil Anadolu’da toplanmıştır; Meryem Ana’ya Teotokos (Tanrı’nın annesi) unvanı Anadolu’da verilmiştir. Öte yandan Aziz Paul vasıtasıyla ilk kez Antakya’da Hristiyan (İsa’ya inananlar) kelimesi kullanılmıştır. Antalyalı St. Nikolas (Noel Baba),
İzmitli Santa Barbara, Kapadokyalı
Aziz George, Niğdeli Aziz Apollonius
ve üç Kapadokyalıya azizler
Anadolulu Hristiyan din adamları
olarak önem arz ederler.
Gül formlu pencereler
Haliç’e demir atmış Bulgar Demir Kilisesi’nin ismi ise Hristiyan dünyasının ilk şehit kişisi olan ve azizlik mertebesine ilk yerleştirilen Stefanos’tan kaynaklanır. Hatta büyük Konstantin’in annesi Azize Helena’nın hac yolculuğu sırasında Kudüs’te bulup getirdiği kutsal emanetlerden bir kısmı da Aziz Stefanos’un kemikleridir. Ve bu kemikleri başkente yakın bir yere gömer. Zamanla mezarın üzerine bir kilise inşa edilir. Ve bununla birlikte bu bölge yerleşim alanı haline gelir. 20. yüzyılın başlarına kadar Ayastafanos olarak anılan bu yer günümüzde Yeşilköy adıyla bilinmektedir.
Demir Kilise’nin gül formundaki pencereleri önemli bir anlam içerir. Bir yılın 365 gününü baba- oğul - kutsal ruh üçlemesiyle anlamlandırmayı sembolize eder. R: 200, O : 90, S- 75= 365. A ise başlangıcı temsil ettiğinden 0 sayı değerindedir.
Başlangıcı bilen sonu düşünmez...