Urartu dönemi başkenti olan Tuşpa, bugünkü adıyla Van şehri, coğrafi güzellikleri ve kültürel miras eserleriyle Anadolu’nun en etkileyici yerlerinden birisidir.
M.Ö. 900 ile 700 yılları arasında Doğu Anadolu bölgesinde hüküm sürmüş olan Urartu medeniyetinin başkenti Tuşpa (Van) bütünsel anlamda görkemini günümüze kadar taşıyabilmiş bir yerleşkedir. Orijinal isimleri “Biani” olmakla birlikte zaman içerisinde Urartu olarak adlandırılan bu mühendis kavmin dini ve askeri kültürel miras eserleri, günümüz Van şehri başta olmak üzere birçok bölgede karşımıza çıkmaktadır.
Ahtamar Kilisesi, Van Gölü‘ndeki Ahtamar Adası‘nda yer alıyor.
Hitit (Nesili) devletinin etki alanının zayıflaması ve akabinde tarih sahnesinden çekilmesi üzerine oluşan kaotik ortam sonrasında Doğu Anadolu’da bağımsız ve güçlü bir devlet oluşturan Urartuluların en önemli kralı Sarduri’dir. Siyasi ve dini hiyerarşinin en üst noktasında olan Urartu kralları, baş tanrı “Haldi”nin koruması altında olduklarına inanırlardı. Ölüm sonrası hayata olan güçlü inançlarının en büyük belirtisi; kaya oyma mezarların genişliği ve fonksiyonel düzenlemesidir. Ölen kişinin elbiseleri dahi mezar odasındaki askılıklara bırakılırdı. Başta dağ olmak üzere nehirler, ağaçlar ve gökyüzü onlar için inançsal kült noktalarıdır. Bu nedenle dağlara yakın, kayalık noktaların üzerlerinde şehirler inşa ederler ve su kenarlarından uzaklaşmazlardı. Hatta kral Menua başkent olan Tuşpa’ya (Van) 51 km uzaklıktan su kanallarıyla suyu taşıyarak önemli bir mühendislik örneğini günümüze kadar taşımıştır. Bugün Van kalesine giden herkes Menua’nın kanallar vasıtasıyla taşımış olduğu sudan içebilir. Eş deyişle 2700 yıllık bir çeşmeden su içebilen nadir insanlardan olabilirsiniz.
Eski Urartu Krallığı kale kapısı ve Muradiye Şelaleleri
Cennet köşesi gibi
Urartu döneminin başkenti olan şimdiki Van şehri, coğrafi güzellikleri ve kültürel miras eserleriyle Anadolu’nun en etkileyici yerlerinden birisidir. Şehrin kalbi elbette ki gölüdür. Güneyde Gevaş taraflarındaki Artos Dağları, batıda Tatvan’ı kuşatan Nemrut Dağı ve kuzeyinde Anadolu’nun en görkemli Olimpos Dağları’ndan bir tanesi olan Süphan Dağı ile çevrelenmiş Van Gölü yılın her mevsiminde eşsiz güzellikler sergiler. Bununla birlikte Gevaş ilçesinin karşısındaki Ahtamar Adası üzerinde Kral Gagik tarafından kutsal haç kilisesi olarak inşa edilmiş olan Ahtamar Kilisesi, dış cephe kabartmaları ile sanat tarihinin görkemli eserlerinden önemli bir örnek olarak karşımıza çıkar. Artos Dağları’nın karlı dorukları ile Van Gölü’nün turkuaz renkli suları arasındaki yemyeşil ovalar adeta bir cennet köşesi gibidir. Tatvan ilçesine sadece 30 dakika mesafede bulunan Nemrut Krater Dağı zirvesinden Van Gölü büyüleyici bir görünüm içerisindedir. Tatvan ile Adilcevaz ilçelerinin tam ortasında ise “Kubbetü’l İslam” adı ile bilinen Ahlat karşımıza çıkar. Ahlatşahlılar ve Selçuklu medeniyetinin mezar taşları ile kümbetlerinin en görkemli eserlerini burada görebilirsiniz. Özellikle Bayındır Bey Kümbeti başlı başına bir sanat eseridir. Ceviz ağaçlarının bolluğu nedeniye baston üretiminde önemli bir el sanatları merkezi olan Adilcevaz’dan mutlaka gün batımı yaşanmalıdır. Van Gölü etrafındaki yolculuğumuz, saklı cennet diyebileceğimiz Erciş ile devam ederek Muradiye Şelalesi ile taçlandırılmalıdır.
Değerli dostlar Van şehrine mutlaka mayıs ayının ikinci yarısı ile haziran ayının ilk yarısı aralığında gidiniz. Çünkü inci kefallerinin yumurtlamak için Bendimahi Çayı’na doğru giderken verdikleri mücadaleyi gözlemlemek gezinizi taçlandıracaktır. Bununla birlikte başta gelincik olmak üzere onlarca renkteki çiçekleri bir arada görme fırsatını da elde edebilirsiniz. Öte yandan Çavuştepe Urartu Kalesi ve oranın yiğit delikanlısı Mehmet Bey’in dilinden Urartuca mısralar dinleyebilir; ardından da Hoşap Kalesi’nden Anadolu’ya yeniden hayranlıkla “merhaba” diyebilirsiniz. Van şehrinin tüm güzellik ve değerlerine misafirperver tutum ve davranışlarıyla katkı sağlayan tüm Vanlılara selam olsun...