Yıl içerisinde her cumartesi akşamı ve her yıl 7-17 Aralık tarihleri aralığında Konya şehrinde düzenlenen Mevlevi Sema Ayin-i Şerif İcrası ne yazık ki önem ve değerinde yansıtılamamaktadır. Yaradan’a her yönden yönelinerek semazen tarafından gerçekleştirilen bu ulvi dönüş tarihsel, işlevsel ve anlamsal olarak İslam dairesinin merkezi inanç noktasında sapa sağlam durulmak kaydıyla tüm alemi çepeçerve seyreylemektir.
Hz. Mevlana’nın “Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız sapa sağlam Kur’an hükümleri üzerinde dururken diğer ayağımızla alemi seyrederiz” benzetmesini buyurmakla adeta semayı Yaradan’a yönelik bir zikir olarak işaret eder. Sema; kulun hakikate yönelmesiyle başlar, tüm nefsani noksanlıkları ve kusurlarını geride bırakarak Yaradan’a yükselmeyle devam eder ve nihayetinde semazenin gücüne göre elde edebildiği değerlerle yeniden yeryüzüne dönmesiyle sona erer. Duyduklarını tekrar etme, gördüklerini hatırlama ve yaşadıklarını öğrenme yolculuğu olan Sema Ayin-i Şerifi’ni izleme niyetinde olan herkes tasavvufi ahlak ve terbiye ile seyirciler arasında yerini almalıdır. Aksi durumda Ayin-i Şerif İcrası sırasında telefonlar açık bırakılıyor; on yaş altı çocuklar başta olmak üzere izleyicilerin bilgisiz ve görgüsüzce Ayin-i Şerif üzerine konuşmaları son derece rahatsız edici şiddettedir. Öte yandan Ayin-i Şerif tamamlanmadan semahaneyi terk eden bir başka garip izleyiciler ve nihayetinde ise Yaradan’a yönelik gerçekleştirilen bu zikri dans gösterisi zannederek alkış yaygarası yapılması ne yazık ki her defasında yaşanmaktadır.
Hayal kırıklığı içinde ayrılıyorlar
Dünyanın her yerinden Hz. Mevlana’nın aşk ile dolu sözlerine kulak vererek Konya’ya gelen yüz binlerce aşk yolcusu ne yazık ki Sema Ayin-i Şerif İcrası sırasında önlem alınmadığından dolayı yaşanan bu uygunsuz davranışlardan dolayı huzursuz, mutsuz ve bazen de hayal kırıklığı içerisinde Konya’dan ayrılıyor. Hz. Pir Mevlana kendisini: “Kur’an’ın kulu, Hz. Muhammed’in de ayağının tozu” olarak tarif eder. Hz Mevlana’ nın tarifine yönelmekte evla olmalıdır. Bunu bu şekilde herkesin bilmesini beklememekle birlikte Sema Ayin-i Şerif’in ne manaya geldiğini oraya giden herkesin asgari ölçüde idrak etmesi zarurettir. Gönül ehli, tevazu pehlivanı, hoşgörü denizi, yaradanın varlığı içerisinde yok olmuş, yokluk kapısı Hz. Mevlana’nın vasiyetine uyularak ona döne döne “Bil, anla ve anlamlandır” bilinciyle gidilmelidir. Zaten bu gibi ne yaptığının farkında olmayan kişilerin gelmemesi için Hz. Mevlana “Gel, gel her ne olursan ol yine gel” dememiştir. Şayet bir gün bizden bir şey işiterek bizden haberdar olursan “Kendini bil, kendini gör” ve daha sonra bize bu soru ve cevaplarla sağladığın dönüşlerle gel ki senin de işin kolay olsun, bizim de...
Ne yaptıklarını bilmiyorlar
Ayin-i Şerif’i izlerken meydana gelen uygunsuz davranışları yapanları yine de hoşgörmek gerek. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hoş görmekte zorluk çektiğimiz kişiler Ayin-i Şerif’i tertip eden sorumlulardır. Bir şeyin nasıl yapılması gerektiğini bilirken nasıl yapılamadığını hiçbir şey yapamadan izlemek kadar zül bir şey olmasa gerek. Dolayısıyla sorumlu kişiler gerekli önlemleri Ayin-i Şerif doğasına uygun bir şekilde almak ve uygulamak durumundadırlar. Anlamlı olana anlam vermesi gerekenler anlam veremiyorsa anlamlı olanı anlamlandırmaktan uzak olan kişiler kınanmamalıdırlar.
Öte yandan Ayin-i Şerif öncesi “Mesnevi” dinletisi gerçekleştiren kişiler de sema meydanında ikiliğe dair hiçbir şey söylememelidirler. Çünkü Hz. Mevlana’ nın “Mesnevisi” vahdet dükkanıdır ve orada birlikten başka bir şey yoktur. Anlatmaktan ziyade anlaşılabilir olma derdinde olması gereken bir konuşmacı aynı zamanda ilmin tevazusu ile dinleyiciler karşısında küçülmelidir. Dinleyicilerde kibir, gurur hissiyatı uyandıran sözlerin içerisinde Hz. Mevlana’nın ne adının ne de “Mesnevisi”nden bir sözünün geçmemesi gerekir.