Kadınların kültür dünyasına ilk adım attıkları Anadolu’dan dünyadaki tüm kadınlara 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için “Merhaba”
Erkek ve kadından ibaret olan insanoğlunun arasında kadın kültür; erkek ise doğadır. İnsanoğlu henüz dönemsel koşullar yeterince oluşmadığından dolayı maddi ve manevi anlamda mülkiyet kavramıyla tanışmadan önce birlikte (kadın ve erkek) avcılık ve toplayıcılıkla yaşamlarını sürdürmüştür. Her ikisi de doğanın koşulları içerisinde belirgin bir iş bölümü üstlenmeden avlanıyorlardı. Ancak kadın sebebini bilemediği bir şekilde hamile kalır ve hamileliği takip eden aylar boyunca iyice ağırlaşan vücudunu taşıyamaz ve erkeğe göre sık sık oturmaya başlar. Doğum sırası ve sonrasında da koşullar gereği oturma süresi uzar ve belirli bir alan içerisinde kalır. Kadının biyolojik doğurganlığının süresi neticesinde oturması onun erkeğe göre yerleşik hayata geçmiş olduğunu gösterir.
Kültür kapılarını açmış
Erkek av peşinde koşarken, avları ile adeta ölümüne savaşırken kadın oturarak doğadaki hayvanlarla da bir anlamda barış ilan etmiştir. İnsan hayvanlara zarar vermediği sürece hayvanlar olağanüstü şartlar oluşmadıkça insana zarar vermezler. Eş deyişle hareketli erkek ile hayvanlar savaşırken, oturur vaziyette olan kadınlar ile hayvanlar arasında bir iletişim başlar. Oldukça önemli bir zaman aldığını düşündüğümüz bu karşılıklı güven sonrasına evcilleştirme diyebiliriz. Böylece kadın yeryüzünde ilk defa Anadolu coğrafyasında (Ergani - Çayönü) koç ve koyun başta olmak üzere hayvanları evcilleştirerek kültür dünyasının kapılarını açmıştır.
Doğadaki erkek kovaladığı hayvanların çoğunluğu gibi vahşi iken oturarak pasif durumda kalıp doğadaki bazı hayvanları evcilleştiren kadına kültür demeliyiz. Erkek avladığı hayvanların çiğ etini dahil olduğu gruba taşırken o grubun içerisinde bulunan kadın zaman içerisinde o çiğ eti pişirecektir. Böylece doğa- erkek çiğ, kültür- kadın ise pişmiş olarak anlamlandırılmalıdır. Doğa- erkek ölümüne avlanırken zaman zaman ağır yaralar alır; ancak yerleşik hayata geçen kadınlar zamanla çevrelerinde gördükleri bitkilerin dünyasını çözümleyerek ilaç yapmayı öğrenmişlerdir. Bu ilkel ilaçlarla da erkeklerin yaralarına müdahale etmişlerdir. Tarihsel bu süreci toplumsal koşulları dikkate alarak işlevselleştirdiğimizde ise doğa- erkeğe hasta, kültür olan kadına ise ilaç diyebiliriz.
Avcı - toplayıcılıktan tamamen yerleşik hayata göçebe ve yarı göçebe yaşam tarzlarıyla geçen insanoğlunun kadın grubu ilkin doğurganlıkları akabinde ise besleyicilik yönleriyle hem kendi gözünde hem de erkeklerin gözünde kısa zaman içerisinde kutsal bir konuma yükseltilirler. Konya yakınlarında bulunan Çatalhöyük sakinleri kadın ürünü olan kültürün göstergesinin sanat eserini sonraları ana tanrıça adıyla bilinecek olan heykelle ortaya koyacaktır.
Bu bağlamda kadın kültürdür, ilaçtır, pişmiştir. Kadın biyolojik yapısı gereği Yaradan tarafından da yaratılmıştan öte adeta bir Yaradan vasfındadır. Gerek kültür tarihi gerekse de yaradansal zaman dilimi olan ezeli ve ebedi takvimde kadın doğurganlığıve besleyiciliği haricinde şefkat ve merhamet duygularının daha belirgin olması nedeniyle kutsaldır. Çatalhöyük’ten başlayan kadının öyküsü Anadolu’da Kibele, Artemis, Selene, Meryem ana adlarıyla devam etmiştir. Üzerinde yaşadığımız ve yeryüzünün en kadim olmakla birlikte en güzel coğrafyası adını kültüründen alır. Dişil bir kimliğe sahip olan Anadolu coğrafyası haricinde yeryüzündeki hiçbir cofyafyada eril ve dişil anlam içeren isim görülmez.
Kadınların kültür dünyasına ilk adım attıkları Anadolu’dan dünyadaki tüm kadınlara 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için ”Merhaba”. Anadolu’nun yiğit, erdemli, vefakar, cömert, özverili ve bilge
tüm kadınlarına ise gönülden gönüle giden yolda kadınlar ile yan yana yol almış hatta kadınlara saygıyla yol vermiş tüm dostlardan selam olsun.
Kültür dünyasının varlığının sebebi olan kadınlar sosyal hayatın içerisinde hatta merkezinde kalmalıdır; asla ve asla sosyal hayatın dışarısına yanlış yorumlamaların neticesi olarak itilmemelidirler.
Kokusu gül, yurdu gül, adları gül’den ibaret gül yüzlü kadınlara “aşk olsun”.