Ay ve güneş çocuklarının ülkesi Anadolu’da kültürel derinliğe, Yaradansal yüksekliğe ulaşan çocuklar serinlemek için denizin deniz gibi olduğu tek deniz olan Ege’ye dalarlar. Sessizliğe ihtiyaç duydukları zaman ise Mezopotamya’nın topraklarına sere serpe serilirler.
Çocukluğumun mutlu şehrinde çocukken Doğu’nun en batısında, Batı’nın da en doğusunda olduğumuzun farkında değildik. Güneşin değil, kış aylarının soğuklarıyla yüzümüz kararırdı ve bu Batı’nın en doğusunda olan insanların en belirgin işareti olan ayaz yanıklarıydı. Zihinsel derinliğe ve çok kültürlü çeşitliliğe sahip olan Doğu’nun en batısındaki çocuk ruhlu şehrimizde, yönelişimiz farkında olmadan Anadolu’nun doğusundan batısına olmuş; azalmaya başlayan ayaz yanıklarının belirtileriyle. Çocuk ruhlu şehirde, çocukluluğunu doyasıya yaşayan çocuk, Doğunun güneşi ile birlikte Ege’ye yönelirken çocukça yol aldı. Anadolu’nun yollarında onu anlayanlar ile buluştu; anlayamayanlar ile de sadece tanıştı. Keza bir çocuğu anlayan uzağı onun yakınıdır; anlamayan yakınları ise uzaktakileridir.
Kimi zaman her şey için çok geç diye düşünürken, çocukça bir o kadar şey içinde erken deyiverdi. Lakin erken olan şeyler içinde az sonra çok geç olacağını fazla zaman kaybetmeden anladı. Anlamlı olan her şeyi tarihsel, toplumsal olarak anlamlandırmayı kendine dert edinen çocuk, bu sayede hiç oyuncaksız kalmadı. Bildiğimiz ve hâlâ anlamaya çalıştığımız en yaşlı çocuk olan Heraklitos “Bilgi boş zaman ister” der. Çocuk ruhunu muhafaza edenler de boş zaman yaratmakta çok hünerlidirler. Öyle ya! Kimileri zaman öldürürler, kimileri zaman ayırırlar, çocuk ruhlular ise zaman yaratırlar. Çocuğun ve çocukların ruh halleri sürekli değişendir çünkü çocuklar özgürdür. Mecburiyet yoksunluğu olanlar özgürdür ki sadece çocuk kalabilenler hiçbir şeye karşı kendilerini mecburiyet prangasına asmazlar.
Ay dişildir, güneş eril
Anadolu’nun en doğusunda soğukların ayazı ile yüzleri kararmış, zihinsel dünyaları derinleşmiş, yaşları yediden yetmişe varan dostlarıyla dost olmuş çocuklar güneşe yabancıdır; takvimsel tarih aralığında çocukken ay diye tanıdığı gökyüzündeki yuvarlak cisim, Ege’ye vardığında artık kullanacağı tabiatsal takvim ile Selene adını alacaktır ki Anadolu’nun en doğusundaki çocuklar aya (Selene) aşinadırlar. Egeliler güneşin, Anadolu’nun doğusundakiler ise ayın çocuklarıdır. Güneş yakamaz Doğu’dan Ege’ye gelen çocukları, güneş aydınlatır Ege’deki çocukları. Ay daha çok tanıdıktır güneşe göre güneşin doğum yerindeki çocuklara. Ay dişildir, güneş eril. Ay kültürdür; güneş doğa. Ay evcildir; güneş vahşi. Ay, karanlıkları aydınlatır, korkuları pasifize eder. Ay sır saklar, güneş zaman sağlar. Ayın çocukları onun ışığında düşünür; güneşin çocukları doğudan gelen kadim düşünceleri değerlendirir. Ay ve güneş çocuklarının ülkesi Anadolu’da kültürel derinliğe,
Yaradansal yüksekliğe ulaşan çocuklar serinlemek için denizin deniz gibi olduğu tek deniz olan Ege’ye dalarlar. Sessizliğe ihtiyaç duydukları zaman ise güneye yönelerek Mezopotamya’nın topraklarına sere serpe serilirler.
Anadolu’nun kuzeyindeki çocuklar ve çocuk kalmayı başarmış olanlar ellerindeki lira, tulum ve düdük ile Anadolu’nun müzisyenleridirler. Anadolu’nun güneyinin çocukları çekik gözlü Selene gibi hiç neden demeden “Vardır bir sebebi” diyebilen erdemdedirler. Anadolu’da doğunun rengi kırmızı, karakteri renkli; Ege’nin rengi mavi; karakteri bilge. Güneyin rengi ak, karakteri sabır. Kuzeyin rengi kara, karakteri hırçın... Anadolu’da bir nehirden “Aras’tan” diğerine “Menderes’e” Anadolu’da bir tepeden “Ağrı’dan” ötekine “Olimpos’a” Hayy’dan Hu’ya yönelmek, yükselmek ne güzel....Neyin hem ne olduğu hem de ne olmadığının yurdu olan Anadolu’dan bir kez daha ”Merhaba”. Gerçek, çocukların doğalarıdır. İşlerine geleni gerçek olarak öğrenenler ise bunak yaşlılardır.