Bilge insanların sözleri dünden taşıdıkları görgüleri ve onların yarınlara yönelik öngörüleriyle doludur. Duygular tıpkı tabiattaki her şey gibi renklidirler.
Saygıdeğer Mualla Güven hanımefendinin düşünce dünyası; Anadolu’nun kadim kültürünü ve “aşk” adını verdiğimiz ahlakını mavi gözlü dev adamımız olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile harmanlayarak fani bedeni içerisinde geçirdiği zaman boyunca Anadolu’dan tüm insanlığa ışık olmuştu.
Özgürlük, mutluluk, bilgelik, arınma, barış, değişim, eğitim başta olmak üzere özde düşleri, düşünceleri, değerleri, insan varlığının derin ve güçlü kaynaklarının sözler aracılığıyla paylaşılabileceğini bilmek her çağda önem arz eder. Bilge insan her kesimden gelen taleplere cevap vermekten öte o cenahtan nitelikli taleplerin gelebilmesi için çaba gösterir. Keza arz makamında olan nitelikten uzak taleplere göre cevap veriyorsa burada ciddi bir sorun meydana gelir.
Önce anlamaya çalışmak
İnsanoğlu bir an önce aydınlanma eşiğinden geçerek tüm dünyayı yeniden mavi ve yeşil renge dönüştürmek durumundadır. Bilge insanların sözleri dünden taşıdıkları görgüleri ve onların yarınlara yönelik öngörüleriyle doludur. Duygular tıpkı tabiattaki her şey gibi
Herkesin birbirine ve toplumun tüm kurumlarına karşı etik bir sorumluluğu olmalıdır. Etik sorumluluğun içerisini saygı, sevgi, tevazu, hoşgörü doldurur
Neyin doğru neyin yanlış olduğuna, doğru ile yanlış arasındaki farkın nasıl anlaşılacağına dair herkesin bir fikri vardır; ancak unutulmamalıdır ki fikrin toplumun geneli için doğru olabilmesi için yeterli bilgi süzgecinden geçmiş olması gerekir. Bilgi “biz” zamirini içselleştirebilmek için kullanılmalıdır. Bizi bize bizimle birlikte gösteren, söyleten her türden bilginin kültürel ve sanatsal yaklaşımları herkes için en doğruyu gerçekleştirir. Keza ne benim ne de senin doğrun doğrudur; herkes için doğru olan elbette etik olarak en doğrudur.
Sosyal olan her yerde olduğu gibi doğanın tüm yaşam alanında olması gereken ortak yaşam, gerek yaklaşım gerekse de tüketim ve paylaşımlarda bir ölçü belirlemek durumundadır ki buna etik diyebiliriz. İnsanlar kimliklerini ve kişisel görüşlerini içerisinde yaşadıkları toplumdan elde ederler. Bilgi ve bunun nihai neticesi olan fikir üretmekte kişi özgür olmak zorundadır; şayet bir takım sınıfsal, inançsal, ırksal kalıplardan bağımsız değilsek ortaya konacak fikir büyük oranda bilgiden yoksundur.
Her inanç dairesinde açık veya gizli tutulmuş birçok sembol vardır. Harflar ve sayılar ise bu alanın en kapsamlı mistik dili olmakla birlikte eş zamanlı olarak en keyifli çalışma bölgesidir
Anıtsal şehirciliğin ilk görkemli şehri olan Bergama’dan merhaba. Bergama deyince ilk akla gelen parşömen kağıdıdır; parşömeni üzerine yazı yazmak ve resim yapmak için kullanılan özel hazırlanmış hayvan derisi olarak tanımlayabiliriz. Bergama kağıdı anlamında “charta pergamone”den türemiş ve bütün dillere geçmiştir. M.Ö. 4. yüzyıla kadar papirüs ve parşömen birlikte kullanılmıştır ancak parşömen iyi işlendiğinde her iki yüze de yazılabilmesi, dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, kolay okunabilmesi gibi zaman içerisinde sağladığı avantajlar göz önüne alındığında parşömen papirüse nazaran daha fazla tercih edilmiştir. Günümüzde dahi en iyi yazı malzemesidir; ümit ederim ki parşömen yeniden ana yurdu olan Bergama’da yaygın bir şekilde kullanılır. Anadolu’nun söz ve yazı sanatı Anadolu’nun yaprakları üzerinde sesini, kokusunu yaymaya başlar.
Batı sanatı dinsel kadrolar içerisinden doğmuştur; ne yazık ki Doğu sanatı ise (Müslüman ülkeler için) dinsel kadrolara karşı doğuş mücadelesi
Mavi düşünce kavramı rengini Ege’den alır; dinler, dinlenir, akabinde de dinletir.
Takvimsel tarih sürecinde binlerce örnek yardımıyla biliyoruz ki; insanoğlunun başına açılmış tüm bela boyutundaki sorunların sebebi insanlıktan uzaklaşmış insanlardır. İnsanoğlunun gerek doğaya gerekse de kültürel miras eserlerine verdiği zarar ve tahribatı deprem, sel gibi tabii afetler yapmamıştır. Bunun temel sebebi insanların büyük çoğunluğunun insanı kamil olgunluğuna ulaşamamış olmasıdır; buna bağlı olarak da insanlığın birlikteliği, geleceği için karar verenlerin de kamil insanlara kulak vermemeleri, uyarıları ciddiye almamalarıdır.
Mavi gezegen olan dünyaya masmavi bakmak için daha fazla geç kalmamalıyız. “Mavi bakmak” ile kastım kültür ve sanat zekasını geliştirmektir. Hangi meslek grubundan olursa olsun her insanın mutlaka sanat, kültür, edebiyat ve müzik eğitimi almak zarureti vardır. Böylece karşısındaki insanın inançsal ve ırksal farklılığını saygın bir şekilde kabul edebilir, nezaketini gösterip zafaretiyle de anlayabilir. İnsanoğlunun her biri hangi ırktan ve inançtan olursa olsun renklidir; insanlığını sanat ve kültürle olgunlaştırmış birisi bir başkasını renklendirir; günümüzde
Anadolu’da yaz mevsiminin tüm yönleriyle en görkemli bölgesi olan kuzey Ege’den “Merhaba”
Anadolu kültürünün derinliği, yüksekliği ve bunlara bağlı olarak gelişen genişliğinin somut ve somut olmayan kültürel miras eserleri bin yıllar içerisinde bu kadim coğrafyayı yurt edinmiş halklar tarafından meydana getirilmiştir. Binlerce kültürel mirasımız arkeoloji, sanat tarihi, edebiyat, tarih, mitoloji, dinler tarihi ve elbette tasavvuf başlıkları içerisinde incelendiğinde karşımıza Anadolu kültür tarihi adı altında son derece geniş bir çalışma alanı çıkar. Bu yaklaşımla Anadolu kültür tarihi dünya kültür tarihi başlığından çok daha derin, yüksek ve geniştir. MÖ. 10 binlere kadar inen derinliğimiz (arkeoloji vasıtasıyla Göbeklitepe), Hz Mevlana ve Yunus Emre ile birlikte çıktığımız yükseklik bizi bilge yoluna sokmaktadır. Eş deyişle bilim ile hümanizm arasında kurabildiğimiz bağ kadar özgürüz. Her kim kültürel katmanlar arasında doğrudan bağ kuramazsa o kişi bağnazdır.
Kültür, özgürleşme eylemini tamamlamış en azından bu eylemin içerisine girebilmiş kişilerin içerisinde olduğu dairedir. Ve kültür anlağı, yapısı gereği düne ait olan eserleri korur, tanrısal ahlakın değerlerini yaşar, her
Likya’da sanat apollonik bir değerdedir. İonya düşündürür, Karya eğlendirir. Likya ise aristokrat nitelik verir
Her yıl olduğu gibi bilge kış mevsimini güneşin Anadolu’da doğduğu yer olan Kars’ta geçirdik. İlkbaharda Güneydoğu Anadolu bölgemize geçerek kültür tarihimizin en dip yerlerinde serinledik ve nihayet Bafa’da Selene’ye, Efes’te Artemis’e, Bergama’da Asklepios’a, Foça’da Sirenler’e, İzmir’de Homeros’un İlyada’sına, Gökoava Körfezi’nin tüm koylarındaysa Halikarnas Balıkçısı’nın merhabasına doğru yönelmeye başladık...
Doğuda çocuk, güneyde gelincik, Ege’de Endymion’dur yolcu; hiç neden demeden her zaman vardır bir sebebi diyen sevgilinin gözünde. Ne güzeldir Bafa’da Beşparmak Dağları’na bakarak Selene’nin en dolgun haliyle aydınlık fener gibi her şeyi aydınlatmasını seyretmek. Seyredilen hal etmiştir her halini Selene’nin; seyreden Selene de iyi ki demekten alamamıştır kendisini haliyle.
Pan’ın flütü
Bafa’da Çoban Endymion ile aydınlık fenerimiz Selene’nin serin ve sessiz birlikteliğine lirik bir sesle renk katan elindeki flütüyle her an her yerde olan Pan’dır. Doğada kalmış, doğada kalan ve dolayısıyla doğadan karakterini alanlara müzik yapar keçi kulaklı tanrımız Pan. doğadan
Dağlarda erdemleri ile uyuyanları göklerden inen Selene uyandırır. İyiden iyiye iyi ki...
Her yıl olduğu gibi bilge kış mevsimini güneşin Anadolu’da doğduğu yer olan Kars’ta geçirdik, ilkbaharda güneydoğu anadolu bölgemize geçerek kültür tarihimizin en dip yerlerinde serinledik ve nihayet Bafa’da Selene’ye, Efes’te Artemis’e, Bergama’da Asklepios’a, Foça’da Sirenler’e, İzmir’de Homeros’un İlyada’sına, Gökova körfezinin tüm koylarında ise Halikarnas balıkçısının merhabasına doğru yönelmeye başladık. Doğuda çocuk, güneyde gelincik, Ege’de Endimion olur yolcu; hiç neden demeden her zaman vardır bir sebebi diyen sevgilinin gözünde.
Ne güzeldir Bafa’da Beşparmak dağlarına bakarak Selene’nin en dolgun haliyle aydınlık feneri gibi her şeyi aydınlatmasını seyretmek. Seyredilen hâl etmiştir her halini Selene’nin; seyreden Selene de iyi ki demekten alamamıştır kendisini haliyle.
Aydınlık fenerimiz
Bafa’da çoban Endimion ile aydınlık fenerimiz Selene’nin serin ve sessiz birlikteliğine lirik bir sesle renk katan elindeki flütüyle her an her yerde olan Pan’dır. doğada kalmış, doğada kalan ve dolayısıyla doğadan karakterini alanlara müzik yapar keçi kulaklı tanrımız Pan, doğadan haberdar
Kültür ile turizm, bir arada değil ayrı ayrı düşünülmeli. Turizmci dostlar kültür insanlarını dinlemek, anlamak durumunda.
Kadim Anadolu coğrafyası kendi tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için yüzlerce kültürel mirasa da sahiptir. Tapınak, sinagog, kilise, cami, medrese, kervansaray, kale, köprü isimleri altında Anadolu’nun her yanı irili ufaklı eserlerle motif motif donatılmıştır.
1960’lardan itibaren organize bir şekilde yurtdışından getirilen turist grupları ülkemizde turizm başlığı altında misafir edilmeye başlanmış ve bu süreç günümüze kadar devam etmektedir. Bir turizm ülkesi olarak tüm dünya sıralamasında en fazla ilgi çeken ülkelerin arasında yer almaktadır. Son yirmi yıldan itibaren de yerli misafirler kültür gezileri adı altında üzerinde yaşamış oldukları bu kadim coğrafyayı tanımak için gezi programlarına ilgi duymaya başlamıştır.
İster yabancı ister yerli turist için hazırlanan gezi programları, ne yazık ki büyük oranda tanıtıcı ve buna bağlı olarak sevdirmeye yönelik olmaktan ziyade sadece gezdirme amaçlı ve içeriktedir. Kültürel varlığımız gezdirilmekten öte tanıtılmalıdır. Genel olarak turizm denen sektör sorumluluğu gereği otel, restoran gibi