Günler dakika dakika, ligin boyu da her geçen hafta kısalmaya devam ederken…
12 haftada Hatayspor ve Konyaspor’a 4, Alanyaspor’a 6, Fenerbahçe’ye 7 puan fark atmışken…
Beşiktaş’ı bir önceki maçta İstanbul’da devirmişken, Gaziantep FK’yi yenip, takipçileriyle arasındaki puan farkını artırmaktan başka düşüncesi yoktu liderin.
Öyle ya işi sıkı tutmak, diğer bir ifadeyle küpü doldurarak yola devam etmek gerek!
Trabzonspor’un ligin tepesinde olmasında büyük katkıları olan Bakasetas ile Hamsik’in hatta kaptan Uğurcan’ın olmaması büyük eksikti ama…
Çiçeği burnunda kaptan Abdülkadir sahneye çıktı önce. Öyle bir gole imza attı ki, o yolu otobüs gitmiş olsa en az bir kez ihtiyaç molası verirdi! Meşin yuvarlağı navigasyon gibi kullanıp, adrese teslim yaptı Ömür.
Trabzonspor’a atak oynadığınız zaman geride geniş alan bırakmamaya itina ile özen gösterilmeli, zira geniş alanda etkili oyuncuları başınıza her an iş açabilir, buna bir de dar alanda henüz
Trabzonspor lider…
Trabzonsporlular mutlu…
Oysa o kadar zor dönemlerden geçtiler ki…
Trabzonspor bazı deplasmanlarda sadece rakiplerle değil ‘Trabzon kümeye’ tezahüratları ile de karşılaştı!
Bazı geceler Trabzonsporluların gözüne uyku girmedi… Yalnız bırakmadıkları takımlarının birçok maçta hakkı yenmesine rağmen karayemiş fidanı gibi direndiler! Ve inatla, ısrarla hep bir ağızdan ‘Biz tekrar eski günlere tekrar döneceğiz’ dediler…
O günlerin aşılmasında en büyük desteği taraftarı vermiştir; dişinden tırnağından artırarak, gecesini gündüze katarak…
İşlerin yolunda gitmediği, ‘Yeter ki sen ayağa kalk, gerisini seni sevenlere bırak’ denildiği yıllardan…
Gözümüz Karadağ’da, kulağımız Hollanda’da idi dün gece…
Elde kâğıt-kalem, ince hesaplara daldık; Norveç, Hollanda’yı yense, biz de Karadağ’ı geçersek, gruptan lider çıkar, mutluluktan şarkılar, türküler söyleyecektik…
Tabi ki mağlubiyette vardı işin içinde; Norveç ile Hollanda’nın berabere kalması halinde kafayı öne eğip ‘gelecek maçlara…’ deyip, devam edecektik.
**
Doğrusunu söylemek gerekirse, buraya kadar gelmişken, gruptan çıkarız hayalini kurmuşken, 600 bin nüfusa sahip Karadağ’a kaybetmek insanı üzerdi, kahrederdi!
**
Henüz maça ısınamadan, neyin ne olduğunu anlamadan yediğimiz golle buz kessek de, Karadağ’ı gözümüze kestirmiştik bir kere, yenmeliydik, o guruptan çıkıp yolumuza devam etmeliydik arkadaş. Her ne kadar ‘bizim çocuklar’ın üzerinde baskı oluşmuş olsa da… Zira omuzlarındaki sorumluluk o kadar ağırdı ki…
**
11 Ekim 2021 günü Letonya ile oynadığımız, 90+9’da Burak Yılmaz’ın penaltısıyla 1-2 kazandığımız karşılaşmayı bir kenara koyar(s)ak…
**
A Milli Takımımıza ters gelen, oynadığımız birçok maçta feleğimizi şaşırtan, her önemli maçımızda yolumuza taş koyan, sevincimizi-hayallerimizi gırtlağımızda bırakan Letonya, Norveç’e öyle bir çelme taktı ki, geçmişte yaşadığımız acı hatıraları bir gecede unutturdu!
(Teşekkürler Letonya)
**
Norveç’e taktıkları o çelme, ‘ 2022 Dünya Kupası’na, Katar’a sen gitme, Türkler gitsin’ skoruydu adeta…!
Karadağ’ın Hollanda ile (2-2) berabere kalması; oksijen çadırına sokulan Norveç için son bir umut desek!
Trabzonsporlu biri ve de bu köşenin yazarı olarak Trabzonspor’un şampiyon olmasını çok ama çok isteyenlerdenim… İşte nedenlerinden biri, belki de en büyüğü...!
**
Yıl 2008.
Haziran ayında İstanbul’da yaşayan insanların yüzüne çarpan sıcak hava kimsenin hoşuna gitmiyordu ama eğitim aldığı okulun sınıfında ondan başka Trabzonsporlu mayan, Trabzonspor’daki gelişmeleri ziyaretine gelenlerden öğrenen 14 yaşındaki Gökhan Uzun’un aldığı duyumlar hoşuna gidiyor, içini tatlı bir hava sarıyordu…
**
Trabzonlu-Trabzonsporlu Gökhan, yakalandığı melun hastalığın pençesinden kurtuluşun kolay olmayacağını düşünüyor, Allah’tan umut kesilmeyeceğini bildiği için Cerrahpaşa’da tedavi görüyordu…
Hastalığı başta ailesi olmak üzere herkesi kahretmişti, ancak hastalığından çok canı kadar sevdiği Trabzonspor’un şampiyonluğunu görememesi o’nu çok üzüyordu…
Transfer dönemlerinde onlarca futbolcu adı gündeme getirilir…
Tutarsa, rakip tanımam bu yolda mantığıyla hareket eden duyumcular…
Bilgisi dahilinde karınca kararınca kanaat bildiren sözde ile özde yorumcular!
İşin bir de sosyal medya ayağı var; gaz veren, gaza getiren!
Sosyal medyada ‘Geldi, gelmekte olan…’ diyenlerin takipçi sayısı elektrik, doğalgaz sayacı gibi çalışarak artar!
Ve…
Hoşuna giden haberi, yorumu duyduğunda mutlu olan, sevinip havaya giren, özgüveni tavan yapan taraftarın değmeyin keyfine…
Hayattayken Trabzonsporluluğunu bütün dünyaya haykırdı…
Çok sevdiği takımın tanıtımını yapmakla kalmadı, Trabzonspor için besteler yaptı, şarkılar söyledi; tribünlerde binlerce kişinin hep bir ağızdan haykırdığı, milyonların evde, sokakta, işyerinde söylediği…
**
Geç tanıdık, erken ayrıldı aramızdan şair ceketli çocuk…
Aramızdan ayrıldı cümlesi lafın gelişi, zira o Trabzonsporluların kalbinde yaşıyor, yaşatılıyor…
7 Kasım tarihi de doğum günü idi Kazım Koyuncu’nun.
**
Geçtiğimiz sezonun şampiyonu siyah-beyazlı takım için yılın en büyük kırılma maçlarından biriydi; kaybetmeleri halinde puan farkı daha da açılacak, ligin en büyük şampiyon adayı Trabzonspor’un ardından bakarak, Trabzonspor da Beşiktaş’a el sallayarak yoluna devam edecekti…
Öyle ki lige müthiş bir giriş yapan Karadeniz fırtınasının kaybetme kredisi vardı, moraller tavan, önemli eksiği sadece Edgar’dı… Beşiktaş’ta da Şampiyonlar Ligi’nin verdiği yorgunluk ve moral bozukluğu vardı…
Maça gelince…
Geçmiş maçlarda izleyenlere keçiboynuzu tadında futbol sunan iki takım ilk otuz dakika adeta birbirine nefes aldırmadı, pozisyon vermedi. Ne olduysa o ilk yarım saatten sonra oldu. Beşiktaş, pozisyona girmekte zorlanırken, Hugo’nun az kalsın topu kendi ağlarına yollayacağı dakika sonrası iki takım oyuncularının aklına futbolun meyvesinin gol olduğu gelmiş olacak ki önce Nwakaeme, golü kokladı, sonra da Larin, Uğurcan’ı yokladı.
Yeri gelmişken, Uğurcan’ın kalesinde büyümesi, adeta devleşmesi ilk yarının