TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile yeni dönemde Meclis’in önceliklerini ve yol haritasını konuştuk. Yasama faaliyetlerinin dışında Kurtulmuş’un gündeminde içtüzük değişikliği ve yeni anayasa çalışması var. TBMM’nin daha verimli çalışması için içtüzük değişikliğine ihtiyaç olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bununla ilgili bütün partilerin bu yaz çalışma yapmasını istemiş. Ekim ayı itibarıyla da içtüzük değişikliğine yönelik görüşmelerin başlamasını planlıyor. Anayasa değişikliğiyle ilgili de herkese görevler düştüğünü ve topyekûn bir çalışma yapılmasını hedefliyor.
Kurtulmuş deprem bölgesi gezisi dönüşü özel uçakta Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
TARİHİ DÖNEMİN BAŞLANGICINDAYIZ: Güçlü bir Türkiye’nin varlığı yeryüzünde yeni bir ekonomik ve siyasi mimarinin, küresel mimarinin inşa edilmesi için de teminattır. Türkiye bu anlamda hakkaniyetli, adaletli bir dünya sisteminin de öncülüğünü yapabilecek bir güce ulaşacaktır. Bunun için TBMM’ye çok büyük sorumluluklar düşüyor. Tarihi bir dönemin hemen başlangıcındayız. TBMM’nin kaybedecek bir tek günü bile yoktur, boşa lüzumsuz tartışmalarla kaybedecek hiçbir şekilde zamanı yoktur. Bu anlamda ülkemizin beklentisi olan, hem yasama faaliyetleriyle ilgili beklentilerimizi gerçekleştireceğiz hem de bu anlamda Türkiye’de TBMM üzerindeki denetim görevini de yerine getirecektir.
YENİ ANAYASA: Somut olarak da yıllardır konuştuğumuz iki önemli adımı bu dönemde atmamız gerektiği kanaatindeyim. Bunlardan birincisi; daha uzun bir çalışmayı gerektiren, daha büyük bir konsensüsü gerektiren Türkiye’nin yeni bir anayasa beklentisidir. Hâlâ 12 Eylül’ün darbe izlerini taşıyan, hâlâ özgürlükçü olmanın ötesinde kısıtlayıcı olan, hâlâ birtakım mutabakatlar üzerinden gerçekleşmek yerine baskılar ve ötekileştirmeler üzerinden gerçekleşmiş olan bir Anayasa’ya sahibiz. Üzerinde çok değişiklikler yapılmış olmasına rağmen, 1982 Anayasası’nın ruhu hâlâ orada durmaktadır. Bu ruhu özgürlükçü, katılımcı, demokrat, kapsayıcı, kuşatıcı ve milli bir dile çevirmek, bu ruhu gerçekten Türkiye’nin ihtiyaçları olan bir istikamete doğru yöneltmek TBMM’nin vazifesidir. Bu anlamda yapılan çok sayıda anayasa çalışmaları var. Ama bundan sonraki süreçte ve bütün siyasi partilerin, sadece Meclis’teki siyasi partiler değil aynı zamanda üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, toplumda sözü geçen sivil toplum kuruluşlarının, herkesin elini taşın altına koyması ve Türkiye’nin hakikaten yeni, demokratik, çağdaş, katılımcı ve milli bir anayasayı yapabilecek güce ulaşması en büyük beklentimizdir. Bendeniz de Meclis Başkanı olarak bu süreçte üzerime düşen görevi yerine getirmekte kararlıyız. Meclis’teki parti gruplarıyla birlikte, dediğim gibi toplumun diğer bileşimleriyle birlikte böylesine önemli bir çalışma dönemine girmeyi ümit ediyorum.
İÇTÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ İHTİYAÇ: İkincisi de içtüzük meselesidir. Yıllardır konuştuğumuz meselelerden biri de bu. İçtüzükte de gerçekten Meclis’in hızlı ve etkin işleyişini sağlayacak, yasa yapma kalitesini artıracak, Meclis’teki farklı kanaatleri olan, görüşleri olanların sözlerini daha rahat söyleyebileceği, daha etkin bir şekilde dile getirebilecekleri imkân ve fırsatı verecek bir içtüzük değişikliğine ihtiyacımız var. Bunun daha kolay bir uzlaşıyla gerçekleşebileceğini ümit ediyorum. Bunun için de bu yaz Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin bir çalışma yapması konusunda arkadaşlarımla, grup başkanlarım ve grup başkanvekillerimle de müzakere edip ümit ederim ki ekim ayıyla birlikte de içtüzük konusunda süratli bir şekilde bir araya geliriz. Yine biz orada Meclis Başkanı olarak arkadaşlarımızın arasında katalizör görevi görürüz ve siyasi partilerin en geniş mutabakatıyla bir içtüzük ortaya çıkar. Böylece, hep şunu söylüyorum: Yürütme, yasama ve yargı tam bir güçler ayrımı prensibi içerisinde hareket etmeli, ama her biri de amaç birliği etrafında hareket etmeli. Yani güçlü bir Türkiye’yi kuracak amaç, her üç erkin de ortak amacı olarak hepimizin önündedir.
MUHALEFETE ÇAĞRI: (Muhalefet partilerinden beklentiniz nedir?) Herkese, bütün muhalefet partilerine, iktidar blokundaki partilere tabii ki burada anlayış içerisinde, karşılıklı anlayış içerisinde sözlerimizi söyleyerek, mücadelemizi yaparak, münakaşalarımızı yaparak, ama sonuç itibariyle en verimli müzakere ortamını temin etmek lazım. Sözünüzde haklı olduğunuzu ispat etmek çok yüksek perdeden bağırmanızla alakalı değildir. Yani çok yüksek perdeden bağırırsam ben sesimi daha fazla duyururum diye bir şey yok. Siyaset, makul, mutedil, halkın büyük ortalamasının kabul ettiği bir üslup ve tarzda siyaset yapmayı gerektiriyor. Ben Meclis’teki partilerimizin de buna uyarak fikirlerini en ciddi şekilde, en açık şekilde söyleyecekleri, siyasi tartışmalarını, mücadelelerini, münazaralarını, münakaşalarını yapacaklarını, ama Meclis’in de nezih bir şekilde çalışmasına zemin hazırlayacaklarına ümit ediyorum.
VAKTİMİZİ BOŞA GEÇİRMEYELİM: Türkiye büyük bir ülkedir ve Türkiye daha ileriye gitme potansiyeli taşıyan, daha büyüme potansiyeli taşıyan bir ülkedir. Bizim gibi büyük milletlerin gününü gün etmesi, vaktini boşa geçirmesi, iki gününü eşit bir şekilde harcaması asla kabul edilemez. Bu milletin en temel özelliği, hep önüne büyük hedefler koyup, o hedefleri gerçekleştirmiş olmasıdır. Şimdi önümüzde bir büyük hedef var, o da önümüzdeki asrı Türkiye’nin yüzyılı yapma mücadelesidir. İçeride güçlü ekonomisiyle, tahkim edilmiş, standartları yükseltilmiş demokrasisiyle, içeride sağlam toplumsal yapısıyla, dış politikada kendi eksenini inşa eden Türkiye ile velhasıl sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye ile önümüzdeki yüzyılı inşallah Türkiye’nin, güçlü Türkiye’nin yüzyılı yapmak için hep beraber mücadele edeceğiz.