Suriye ve İdlib ile ilgili dün iki önemli toplantı vardı.
Biri Rusya’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki İdlib zirvesi.
Diğeri de İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yapılan ‘Uluslararası İdlib Konferansı’. Erdoğan ile Putin Moskova’da İdlib’deki ateşkesi konuştu.
İstanbul’da ise İdlib’deki insani krizle ilgili son gelişmeler ile çözüm yolları ele alındı.
Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’ndeki konferansa ben de davetli olarak katıldım.
ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Suriye Ulusal Koalisyonu Başkan Yardımcısı Dima Moussa, BM Suriye’den Sorumlu İnsani Yardım Koordinatörü Kevin Kennedy, ABD Dışişleri Bakanlığı, Suriye Angajmanı Danışmanı Richard Qutzen gibi isimler de konuşmacıydı.
AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu da kamplardaki son durumları ve Suriyeli göçmenlerle ilgili gerçekleri bir sunumla anlattı.
Konferansta şu konular ayrıntılı olarak masaya yatırıldı:
- İdlib sorununun çözümü için uluslararası camia ve örgütler ne yapmalı?
- İdlib’de insani durum
- İdlib krizinin jeopolitiği.
ABD ne istiyormuş?
ABD Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey bu hafta Türkiye ile bilgi paylaşımında bulunduklarını dile getirdi.
Esad’ın Suriye halkına yönelik saldırılarının altını çizen Jeffrey, S-400 ile ilgili kaygılarını da konferansta söyledi.
Türkiye’ye Patriot gönderip gönderemeyecekleriyle ilgili de Jeffrey, görüşmelerin sürdüğünü, ne gibi destek vereceklerinin ABD’de tartışıldığını vurguladı.
Jeffrey ABD’nin İdlib ile ilgili istediğini de şöyle özetledi:
“ABD, AB ve Türkiye’nin sorumlulukları var. BM liderliğinde siyasi çözüm olmalı. Askeri çözümü kabul etmiyoruz.”
Kaçanların yüzde 81’i kadın ve çocuk
AFAD Başkanı Güllüoğlu, 1 Aralık’tan itibaren İdlib’de 1 milyon kişinin yerinden olduğunu söyledi.
Kaçanların yüzde 81’ini de çocuklar ve kadınlar oluşturuyormuş.
Yapılan anketlerde “Neden Türkiye’ye geliyorsunuz?” sorusuna yüzde 80’i “Ölmek istemiyoruz” diyormuş.
Yüzde 53’ünün de evi yıkılmış durumdaymış...
İbrahim Amca sen çok yaşa...
Bir İdlib şehidimizin cenazesinde yaşananları duyunca ben uzun süre ağladım ve kendime gelemedim.
Önce “İbrahim amca, sen çok yaşa” deyip olayı sizlere de anlatayım.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum geçtiğimiz günlerde Yozgat, Akdağmadeni, Arpalık köyünde İdlib şehidimizin cenaze törenine katıldı.
Yağmurlu bir gündür.
Şehidimizin defnedildikten dualar edildikten sonra Bakan Kurum mezarlık çıkışında şehidimizin babası İbrahim amcanın koluna girer.
“İbrahim amca, köye yürüyerek mi gidelim, arabayla mı? Nasıl istersin?” diye sorar.
Hava yağmurlu ve mezarlıkta herkesin ayakları çamur içinde kalmıştır.
İbrahim amca şöyle ayaklarına bakar ve “Yok Bakanım, araba mahvolur şimdi. Biz yürüyerek gidelim” der.
Tabii Bakan Kurum dahil bu sözler herkesin ağlamasına neden olur.
Bakan Kurum ısrar etse İbrahim amca kabul etmez ve yürüyerek yağmur altında tekrar köye dönülür.
Yolda Bakan Kurum, İbrahim amcaya, “İbrahim amca, bana bir emrin var mı?” diye sorar.
İbrahim amca ise ‘Vatanımız, devletimiz sağ olsun. Bir isteğim var sadece. Köyümüzün 1 yıldır imamı yok. Köyümüze bir imam getirirsen dua ederiz’ der...
Özetle, birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken şu günlerde tekrar tekrar okunması gereken sözler bence.