Üniversiteler dünyanın en eski iki kurumundan biridir.
İlki dini mabetler, kiliseler, camiler, havralar, ikincisi ise üniversiteler.
Kuruluşu binlerce yıl öncesine dayanan üniversiteler var.
İnsanoğlu var olduğu sürece de bilimin, bilginin, gelişmenin kaynağı olmaya devam edecekler.
Peki, herkes okumak zorunda mı? Ya da eğitim sistemini, herkes üniversiteye gidecekmiş gibi kurgulamak ne kadar doğru?
Dünyanın en zengin ve medeni ülkelerinden İsviçre’de üniversiteye gidenlerin oranı yüzde 38’miş! Almanya’da da çok yüksek değil.
Her iki ülkede de ara insan gücü çok önemli.
Onlara göre her meslek kutsal ve herkesin seveceği bir meslek mutlaka vardır!
Yani herkes doktor, mühendis, avukat ya da öğretmen olmak istemiyor.
Oto tamircisi, inşaat ustası, itfaiyeci, teknisyen olmak isteyenlerin sayısı da bir o kadar fazla.
Çok iyi eğitim alıyorlar, işlerini çok iyi yapıyorlar ve çok iyi para kazanıyorlar.
Alan memnun, satan memnun ve yaşam kalitesinin yüksekliği de buradan geliyor.
Peki ya bizim ustalarımızdan ve yaptıkları işten, verdikleri hizmetten ne kadar memnunuz?
Bir tane bile memnun olanınız varsa, ne mutlu ona... İşte bu yüzden Türk eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Tüm öğrencileri getirip üniversite önüne yığıp, dershanelere mecbur hale getirmek yanlışların en büyüğü ve biz bundan asla vazgeçmiyoruz.
Bu kandırmaca, bu umut tacirliği daha nereye kadar sürecek?
Mümkün değil ama herkes mühendis olursa, diğer işleri kim yapacak, daha da önemlisi, daha mutlu mu olacağız?..
İşsiz mutsuz bir mühendis mi olmak istersiniz yoksa işi olan mutlu bir teknisyen mi?
Terör, başkanlık sistemi, ekonomi tartışılırken, şimdi eğitimin sırası mı diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama şunu kesinlikle unutmayalım, öğrenci ve veliler mutsuzsa onları diğer konulara odaklamak hiç de kolay olmaz...
YGS, LYS kalkar mı?
Dün sabah bu konuda fırtınalar koptu!
Böyle saçmalık olur mu demeye kalmadan da YÖK bir açıklama yaptı ve üniversite sınavlarını kaldırmaya yönelik bir çalışmamız bulunmuyor dedi. Hele ki not sistemine göre üniversiteye yerleştirmek mümkün değil.
Niye? Çünkü objektif bir not verme sistemimiz yok!
Peki, üniversite sınavları kalkmalı mı?
Kesinlikle kalkmalı.
Ama bu öyle sabahtan akşama gerçekleşecek bir proje değil.
10 yıl içerisinde kaldırmayı planlıyoruz denilirse, belki biraz daha inandırıcı olur. Ancak şu an için mümkün görünmüyor. Çünkü mevcut sistemde umut tacirliği herkesin işine geliyor!..
Ölçme değerlendirme sistemimiz yani not verme sistemimiz tam anlamıyla ucube.
Bir okulda 100 alan, diğerinde 30’u zor alır.
Şimdi kalkıp bu sisteme göre, yeni bir sistem üretmek abesle iştigal olmaz da ne olur?
Üniversiteye girişte dünyanın pek çok yerinde uygulanan onlarca farklı sistem var.
Hepsi incelenir, bize özgün bir model bulunur ama asıl önemli olan bunu kim yapacak?
MEB mi, YÖK mü, ÖSYM mi, üniversiteler mi?
Güldürmeyin!
Yapsalardı bugüne kadar yaparlardı.
Siyaset mi?
Gençler, onların ne zaman umurunda oldu ki?
Sivil toplum örgütleri ya da veliler?
Mevcut durumu kabullenmenin ötesine hiç geçemediler ki!
Peki ya gençler?
Onu ne siz sorun ne de ben anlatayım...
Özetin özeti: Üniversiteye giriş elbette önemli ama çok daha önemlisi mezunların hali! İşsizlikten kırılıyorlar. Onları düşünen var mı?.