Çin, Orta Doğu'da etkinliğini artırmak istiyor
Uzmanlar, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013'te ilan ettiği Kuşak ve Yol Projesi kapsamında kredi alan bazı ülkelerin, borçlarını ödeyememesi nedeniyle limanlarını Pekin yönetimine uzun süreli kiralamak durumunda kalmasını takiben, Lübnan’ın Beyrut Limanı için teklif vermesini, "Çin, borç diplomasisiyle etkinliğini artırmak istiyor." şeklinde yorumladı.
AA muhabirlerinin derlediği bilgilere göre, Devlet Başkanı Şi’nin 2013’te Kazakistan ziyaretinde açıkladığı ve "21. yüzyılın en büyük kalkınma projelerinden biri" olarak tanımlanan Kuşak ve Yol girişiminin kara ve deniz olmak üzere iki ayağı bulunuyor.
Projenin kara ayağı; "İpek Yolu Ekonomik Kuşağı" adıyla kara yolu, demir yolu, enerji nakil hatları ve diğer altyapı projelerinin yer aldığı kara ulaştırma ağından oluşuyor.
Deniz ayağı ise "Deniz İpek Yolu" adıyla Asya’dan Afrika ve Akdeniz’e kadar uzanan bölgede planlanmış liman ve diğer kıyı yapılarını kapsıyor.
Tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması hedefiyle duyurulan Kuşak ve Yol inisiyatifine katılan ülke sayısı, dünya genelinde 70’i geçerken; Çin hükümeti, Kuşak ve Yol kapsamında katılımcı ülkelerle yaklaşık 1,9 trilyon tutarında 1590 proje yürütüyor.
Söz konusu proje kapsamında gelişmekte olan ülkelere yapılan Çin yatırımı ise 500 milyar doları geçmiş durumda.
Askıya alınan projeler, devredilen limanlar
Çin hükümetinin Kuşak ve Yol projesi, çoğunlukla yolsuzluk, şeffaflığın olmayışı, ödeyemeyecek ülkelere krediler vererek bu ülkeleri "borç tuzağına çekmesi" eleştirileriyle karşılaşıyor.
Kuşak ve Yol projesi kapsamında aldığı borcu ödeyemeyen Sri Lanka, 2017’de ülkenin Hambantota Limanı’nı Çin’e ait bir şirkete 99 yıllığına kiralamak durumunda kaldı.
Güney Asya ülkelerinden Malezya’nın eski Başbakanı Necip Rezzak döneminde Çin ile yaklaşık 20 milyar dolara imza atılan Doğu Sahili Demiryolu Hattı, maliyetinin yüksek olması nedeniyle ülkede daha sonra 2018’de iktidara gelen Başbakan Mahathir Muhammed tarafından askıya alındı.
Kuala Lumpur yönetiminin daha sonra Çin ile yürüttüğü müzakereler sonrasında projenin maliyeti 3’te 1 oranında düşürülerek, projenin devam etmesine karar verildi.
Ayrıca Afrika kıtasının iki ülkesi Kenya’nın "Mombasa Limanı'nı, Zambiya’nın ise Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı'nı borçları karşılığında Çin’e devretmekle karşı karşıya olduğu" haberleri, ilgili ülkelerin medyasında gündemin başındaki konular arasında.
Diğer yandan borçlarının yüksekliği nedeniyle Cibuti, Laos, Maldivler ve Tacikistan yüksek risk grubunda bulunurken; Çin hükümetinin Yunanistan’ın Pire, İsrail’in Aşdod, Mısır’ın Ebu Kir Limanı’ndaki yatırımları sonrası büyük bir patlamayla zarar gören Lübnan’daki Beyrut Limanı'na ilgi göstermesi dikkatleri çekti.
"Batılı ülkeler, borcu yeniden yapılandırıyor"
Singapur Nanyang Teknoloji Üniversitesi S. Rajaratnam Uluslararası Çalışmalar Okulu Kıdemli Uzmanı James M. Dorsey, Fransa Sosyal Bilimlerde İleri Çalışmalar Üniversitesi (EHESS) Modern ve Çağdaş Çin Çalışmaları Merkezi (CECMC) Uzmanı Thierry Pairault, Çin'in "borç tuzağı diplomasisi" olarak adlandırılan politikasını, AA muhabirlerine değerlendirdi.
Çin'in açıkça herkesi borç içine düşürecek bir politika tasarlamadığını ifade eden Dorsey, bu ülkenin projeleri finanse ederken finansal yükümlülükleri veya bir ülkenin sağlanan kaynağı geri ödeyip ödeyemeyeceğini hesaba katmadığını ve sonuç olarak ülke varlıklarının tehlikeye düşme riski olduğunu söyledi.
Dorsey, varlıkları yitirme riskinin Sri Lanka, Tacikistan, Pakistan ve birkaç başka ülkede de görüldüğünü dile getirdi.
İlgili ülkelerin, borcunu ödeyemeyecek durumda olduğunda meselenin borcun nasıl tahsil edileceğine geldiğini anlatan Dorsey, "Hal böyleyken, neden Çin de diğer ülkeler gibi çıkarını gözetmesin?" dedi.
Burada asıl meselenin borç problemini sonuca bağlarken, doğru çözüm ve ülke çıkarının sağlanması olduğuna işaret eden Dorsey, Çin'in Batılı ülkelerle burada ayrıştığını vurguladı.
Dorsey, "Batılı ülkeler, diğer ülkelerin varlıklarını ele geçirmeyi amaçlamıyor, borcu yeniden yapılandırıyor. Avrupalıların ya da Amerikalıların hemen toprak talebinde bulunduğunu görmüyorsunuz." değerlendirmesinde bulundu.
"Beyrut Limanı, Çin için büyük önem arz ediyor"
Çin'in Afrika ve Asya Pasifik'teki varlığı arasında farklar bulunduğuna dikkati çeken Dorsey, Çin'in Asya Pasifik bölgesini arka bahçesi olarak gördüğünü, Afrika'yı ise kaynak ve ekonomik fırsat olarak değerlendirdiğini aktardı.
Dorsey, Beyrut patlamasının ardından Çin'in Lübnan'a yardım teklifinde bulunmasına yönelik olarak patlamanın tüm dünyada büyük bir üzüntü yarattığını ve bütün ülkelerin Lübnan'a çeşitli desteklerde bulunduğunu ifade etti.
Buna ek olarak Çin'in Orta Doğu'da var olma arzusunu, "Doğu Akdeniz" bağlamında değerlendirmek gerektiğinin altını çizen Dorsey, Çin'in bölge limanlarında (Türkiye, Mısır, İsrail) etkisi olduğunu, bu etkiyi Trablus Limanı'na kadar genişletmeyi arzuladığını ve hatta Trablus'u Beyrut ve Suriye'ye bağlamayı amaçladığı bir "tren yolu" düşüncesi bulunduğunu belirtti.
Dorsey, şöyle devam etti:
"Suriye'nin yeniden inşası söz konusu olduğunda bunu sağlayabilecek en yeterli ülke Çin. Bölgede şimdilik çok aktif olmamaları sebebiyle ticarette ciddi bir rolleri henüz yok fakat bölgeye müdahil oldukları an Tartus ve Lazkiye Limanlarına erişim isteyeceklerdir. Bu limanlar, şu an Rus etkisi altında ama ilerde Çin de bu limanlarda söz sahibi olmak istediğinde, Rusya buna karşı çıkmayacaktır ya da Çin'in de orada olmasını isteyecektir.
Çin'in bölge limanlarında etkisinin artması, ABD için problem teşkil edecektir. Mesela; ABD donanması, Hayfa Limanı'nı orada üssü olmamasına rağmen kullanıyor. Çin'in Hayfa Limanı'nda etkisini artırması, Amerikan donanmasının bu limanı kullanmasını tehlikeye atabilir. Türkiye, Suriye, İsrail, Mısır ve Lübnan limanlarında etki sahibi olduğunuzda, Doğu Akdeniz'i de domine ediyorsunuz. Bu bağlamda Beyrut Limanı, Çin için büyük önem arz ediyor."
"Çin'in bu hamlesi, siyasi operasyondur"
EHESS Modern ve Çağdaş Çin Çalışmaları Merkezi Uzmanı Pairault, ülkeleri borca ??sokmak için özel olarak tasarlanmış gönüllü bir strateji kastedildiğinde, "borç tuzağı diplomasisi" diye bir şey olduğunu düşünmediğini belirtti.
Tam aksine bazı ülkelerin, aşırı borçlanmasına neden olan bir strateji söz konusu olduğuna dikkati çeken Pairault, Çin'in bu noktada borç veren tarafın yapması gereken en basit işi, projeleri doğru değerlendirmeyi göz ardı ettiğini aktardı.
Pairault, Çin'in bu sebeple verdiği borçlardan ötürü de ciddi bir sorumluluk taşıdığını, bu sorumsuzca ilerleme metodunun "Kuşak ve Yol Girişimi"nin ayırt edici bir özelliği olduğunu dile getirdi.
Çin'in Afrika'da bulunma motivasyonunun her şeyden önce politik, Afrika'nın ekonomik ağırlığının ise çok düşük olduğuna işaret eden Pairault, "Burada bahsettiğim; mikro ekonomik yaklaşım sergileyen Çinli şirketler değil. Afrika'ya makro ekonomik bir bakıştan söz ediyorum. Asya denildiğinde ise karşılıklı ekonomik ilişkilerin önemini göz önüne aldığımızda, Çin'in motivasyonu hem politik hem de ekonomiktir." diye konuştu.
Çin'in, Lübnan'a Beyrut'un inşası için yaptığı teklife yönelik "Mao'nun dediği gibi; bedava yemek yoktur, kimse karşılıksız yardımda bulunmaz." diyen Pairault, şunları kaydetti:
"Çin'in bu hamlesi, Orta Doğu'da yeni müttefikler (Suriye, İran, İsrail gibi) bulma azminden sonuçla ortaya çıkmış bir siyasi operasyondur. Çin'in diğer ülkelere verdiği borçlar, kendisi için büyük ve Çin ekonomisine zarar verecek düzeyde rakamlar değil.
Ayrıca Çin, borç verdiği ülkelerin kendi ürünlerini almasını zorunlu tutuyor ve bir nevi ekonomisini destekliyor. Aslında bu zorunlulukla ve Keynesyen çarpanı sayesinde Çin, borçlular borcunu geri ödemeden kendi verdiğini geri alıyor."