SkorerZevksizlik ve görgüsüzlük

Zevksizlik ve görgüsüzlük

06.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Zevksizlik ve görgüsüzlük

Yetmezmiş gibi, bir de Dünya Kupası sualleri...Bari yazıdan kaçmayayım dedim.Tatil bitmedi, ama benim bir haftalık yazı orucum bitti.Lakin hâlâ Antalya'dayım. Doğal olarak buralardan bir konuyla başlamalıyım. * * *Benim "tatil sponsorum" olmadığından ne yemekleri övmek zorundayım, ne manzarayı, ne odayı. Zaten "kayınpeder bağlantısıyla" girebildiğim yarı resmi mütevazı tatil köyünün anlatılacak bir abartısı yok ki... Yargıçlar, savcılar, aileleri ve benim gibi damatlar... Huzur içinde ekonomik bir tatil yapmaktalar. Maytaplı meyveler yok. Terlikler, mayolar at nalı gibi markalı değil. Dans edenlere köpük sıkan "çağdaş" makineler da girmemiş buraya. Sohbet, kitap, deniz...Bir de, "ne olacak bu ülke yaaa" muhabbetlerimiz.Marjinal miyiz neyiz?* * *Neyse, gelelim konuya...Önümüz alabildiğine deniz ya... Gözüm hep suda...Antalya Valisi sayın Alaaddin Yüksel'in dediği gibi bir haftadır bir tane yelkenli görmedim ben ufukta...Bu ne biçim iştir birader? Dünyanın en gelişmiş, en büyük yelkenlisi Malta Şahini'ni denize indirip tek kalemde yapılan en büyük ihraç ürünü haline getiren biz, dört tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşayan biz, Barbaros'un torunları olan biz, dünyanın en zarif, en güzel sporu yelkenle dargın gibiyiz. Parasızlıktan mı?Keşke olsa... Aynı hafta içinde yüzlerce deniz motoru, bir o kadar jet ski, ucuna paraşüt bağlı tekneler falan gezinip durdu gözümün önünde. Ama bir tane yelkenli yok. Pirat olsun razıyım. Hadi geçtim, optimist bile karaborsa. Bir motorlu tekne yerine bunlardan yirmi-otuz tane alınır oysa. Eksik olan ne para, ne zaman, ne de zemin... Yaşam zevki, kalitesi, algılayışı, hedefi, edebi, nüktesi dibe vurmuş durumda."Yelken" deyince ne geliyor aklımıza? Japon yapıştırıcıyla yelken kulaklarını yapıştıran zeki sarışınımız; değil mi?* * *Yine sayın valimizden bir alıntıyla tamamlayayım: "Dünya'da denizin yanı başına bu kadar çok havuz yapan başka bir ülke var mı acaba"?Yoktur. Ne yapacağını bilemediği 160 milyon dolarlık Olimpiyat Stadı'nın yanı başına stat yapmaya çalışan bir ülke de bulamazsınız. Bu tür saçmalıklar için çok sayıda parametrenin eşleşmesi gerekir. En başta "kifayetsiz muhterisler" ile "ihtirassız dirayetliler" ters konumlara yerleşmelidir. Yani, güç ve para kaliteli insana uzak düşmelidir. Gerisi çorap söküğü gibi gelir ve başımıza çorap örer bir güzel...Antalya gibi bir cennete, deniz gibi bir nimette, yaşam gibi hikmette bile insanın tadını kaçıranlara selam olsun. Güneşten, yemekten, sinekten kaçmak kolay... Zevksiz ve görgüsüz moderniteden kaçmak zor. "Tatil kaçamakları" veya "kaçamak tatil" değil; tam bir kaçıp kovalama hikayesine döndü benim tatil... Güneşten kaç, yemekten kaç, sinekten kaç... Trabzonsporlular'ın Yattara'yı, Trabzon doğumlu bir hemşerileri kadar sevip bağırlarına basması boşuna değil!.. Sevimli çocuk kerata... Üstelik, yedi göbek Karadenizli oldu adeta...Otobüsle havuza çarpmayı "Temel"den başka kim becerebilir yoksa. Karadenizli Yattara! Zico'yu "100.Yıl Fenerbahçesi"ne yakıştıramayanlardan çok, onu adeta "mecburiyetten" almış gibi davranan Fenerbahçe Yönetimi'ne hayret ediyorum ben. Öyle bir hava yaratıldı ki, "çantada keklik Zico", daha iyisi bulunamadığından utana sıkıla Fenerbahçe'nin başına geçirildi. Oysa, neyi eksik Arthur Antunes Coimbra'nın?"Beyaz Pele" gibi bir futbol kariyeri, Japonya'da heykeli...Zico'nun, "Daum'u aratması için" ne yapması gerekir yani?Dünya'nın en iyi hocalarından değilmiş!Fenerbahçe'de olsun işte... Daum bile burada sınıf atlamadı mı?* * *Bu hoca işine fazla kafayı takmamalı.Nice anlı şanlı hocalar, nice insanüstü futbolcularla veda etmediler mi Dünya Kupası'na?Nedir Zico'nun suçu? Dörtte biri kadar para istemesi mi?Arttırın ücretini olsun bitsin o zaman. Beş milyon euro zam; alın size dünyanın en pahalı teknik direktörü. Daum gibi "eksantrik" bir adama sonuna kadar sahip çıkan ve bu yüzden az daha kendi sonunu hazırlayan Fenerbahçe Yönetimi, Zico olayına çok yanlış yerden girdi. Sanki iyi bir hoca değilmiş gibi anlaşma yaptı, açıklamadı. Bir yandan daha kalitelisini arar imajı yaratarak Zico'nun inanılırlığını törpüledi. Yeni sezonun ilk yarısı biterken yeni bir "Zico hesaplaşması" bekliyor Fenerbahçe'yi... Ya Zico'nun önüne yedi yıllık mukavele uzatmak gibi saçmalıklar, ya da sezonu başka bir hocayla tamamlar Fenerbahçe. Zico'nun neyi eksik? Maradona elle attığı golü "Tanrı'nın eliydi" şeklinde izah ettiğinde "kafası çok iyi" idi herhalde... Yıllar geçti, Almanya, Arjantin'i kaleci Lehmann'ın kurtarışlarıyla devirince Alman basını hinoğlu hin bir görme ile yanıt verdi:"Bu da bizim tanrının elleri".Besbelli Tanrı futbola karışmıyor. Aksi halde "el ayak" tamam da hakemleri ne yapacağız.Biri çıkıyor maçı alıp öbür tarafa veriyor; ne oluyor... "Tanrı'nın hakemi" mi? Mesih yani...Bu işin sonu yok.Belki de Bodrum Müzesi gibi bir yazı gerekiyor statların kapısına:"Tanrı'nın olmadığı yer". Aksini iddia edenler, bence günaha giriyor. 'Tanrı'nın olmadığı yer' Sayın yöneticileri bilemem ama, Galatasaray'da Okan üzerinden girişilen hesaplaşmalara taraf olmayı kendime yakıştıramıyorum.Okan dönerse "büyükler affeder", dönemezse "etik değerler"...Aslında ne Okan döndüğü için "büyür" Galatasaray, ne de Okan'ı reddettiği için "etik değerlere" sahip olur. Bu sorundan ders çıkarması gerekenler, adına futbolcular denilen genç, zengin ve dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden topluluktur. Konu futbol olduğunda, her "uyanıklık", her "aptallık" dönüp insanın yakasına yapışıyor zaman içinde. Çünkü, üretim-birikim-kazanç denklemi "sıra dışı" bir uğraş futbol. Sevgisi de nefreti de öyle. Okan'ın yaptığını yapması için koşullandırılan milyonlarca genç adamın yaşadığı şu ülkede fatura futbolda kesiliyorsa şaşırmayacaksınız. Bir şutla trilyonlar kazanılan bir meslekte olacak o kadar. Okan mı?.. İster dönsün, ister dönmesin; anılarını yazsın yeter. eguven@milliyet.com.tr Okan üzerinden kapışma