Takım kurgusunun ne kadar önemli olduğunun yanı sıra futbolcu kalitesinin bir maçın kaderini ne kadar etkileyebileceğinin çok çarpıcı örneğiydi Samsunspor-Galatasaray maçı. Karşılaşmayı Sabri üzerinden yorumlamak işin en kolay tarafıdır. Evet, bu örneğin temel taşlarından bir tanesi Sabri olabilir ancak yetmez.
Galatasaray bu karşılaşmayı geçen seneki kadrosuyla ve yine Fatih Terim yönetiminde olsaydı asla kazanamazdı.
Ujfalusi, Melo, (Ebuoé) Baros, Elmander, Riera çok fark yaratan futbolcular.
Galatasaray’ın yumuşak oyuncu kadrosunu dirençli hale getirip, rakibi çok fazla etki altına alıyorlar. Çok fazla alan değiştirip, geniş bölgelerde oynuyorlar.
Karşılaşmanın 38. dakikasında aldığı bir darbe sonucu yerden kalkmayan Engin Baytar’a atağı kesiyor diye tepki gösteren Melo ve Baros hiç kuşkusuz arkadaşından çok daha farklı bir anlayışa sahiplerdi. Oyunun durması ve soğuması futbola olağanüstü zararlar verir; şampiyonlukların kaçmasına neden olur. Futbolumuzda her ikili mücadele sonrasında dışarıdan gelecek müdahale olmadan yerden bir türlü kalkamama hastalığının önlenmesi için bu iki yerinde tepkinin etkili olmasını bekliyoruz.
Galatasaray Rijkaard zamanında da oyunu tüm alana yıkıp dinamik bir oyun oynuyordu. Ancak takımın orta saha ve defans kurgusu o kadar zayıftı ki attığı kadar gol yiyordu neredeyse ve taktik 10. hafta patlamıştı.
İzlediğimiz Galatasaray’ın en güçlü ve kararlı tarafı ise aksine bu bölgelerden oluşuyor. Galatasaray ısırıyor, mücadele ediyor.
Kalesi çok dikkatli!
Melo’nun orta sahada kaptırdığı topun bir kişi eksik yakalanmış savunmaya karşı gerçekleştirilen hücumun golle sonuçlanması Samsunspor ve futbolumuz adına olumlu gelişmeydi. Samsunspor bunu ikinci yarıda tekrarlayamadığı için karşılaşmadan yenik ayrıldı.
Fatih Terim’in birinci yarı bir oyuncusunun aksaması nedeniyle gerçekleştiremediği taktiği ikinci yarı oldukça farklı diziliş, yer değişiklikleriyle oturttu.
Hiç kuşkusuz burada Fatih Terim’in şansı futbolcularının sahada yapacakları mücadeleye inanmış olmalarıydı. Yoksa maçın en önemli kırılma anlarından birinde Selçuk İnan son adam olmazdı.
Riera’nın iki adamın ayaklarının arasından ceza sahasının dışına çıkardığı top takipçiliğin ve mücadelenin karşılığı olarak golle sonuçlandı. Belki de maçın en anlamlı golüydü.
Emre ve Semih Galatasaray’ın gençlik aşıları olmayı sürdürüyor. Semih olağanüstü olgun bir futbol oynarken Emre’de yavaş yavaş Arda kıvılcımları görünmeye başladı. Kendine güveni gelince futbolu da farklılaştı.
Galatasaray gençlerini yıldız yapmayı başarabilen bir kulüp oldu.
Biraz erken konuşuyor olabiliriz; futbolcunun yıldızlığını ispatlayan şey onun uluslar arası platformda nasıl oynuyor olduğu ile ölçülür. Bu nedenle lig maçları maalesef yeterli değildir. Semih için ilk gün söylediğimi tekrarlayacağım, futbolculuğunu ve defansif özelliklerini ancak üst düzey bir Avrupa Kupası maçıyla yıldızlaştırabiliriz.
Bu maçı döndüren golü atmış olmak Semih’in haftalardır süren güzel futbolunun ödülüydü. Çoktan hak edilmişti.
Galatasaray çok basit goller yedi. Bütün günah Sabri’ye yüklenmiş olsa da bugün ligin zirvesinde bulunan bir takıma asla yakışmayan gollerdi. Zincirleme hatalardan oluşuyordu. Birinci yarıdaki takım ile ikinci yarı arasında kuzeyle güney kadar fark vardı. Bir takımın bu kadar farklı kimliklerle mücadele etmesi de anlaşılır değildir.
Ne Galatasaraylı oyuncular, ne Fatih Terim ne de taraftar bu anlamda kendilerini kandırmamalıdır. Maçın birinci yarısındaki oyun ligin üst sıralarındaki bir takıma karşı oynanırsa ikinci yarı skoru dengeleyecek zaman kalmayabilir.
Samsunspor sadece bu iki hatayı değerlendirebildiği için kapasitelerini test etmiş oldu. İkinci yarı sahada Samsunspor adına hiçbir direnç izleyemememiz, evet Galatasaray’ın çok etkili oyunundan kaynaklanıyordu; ancak takım hakkında da bize fikir veriyordu.
Galatasaray dünkü mücadelesi ve oyunu ile ligin rengini de belirlemiş oldu.
http://twitter.com/uzaygokerman