Uzun süre forma giymeyen veya takıma yeni katılmış oyuncunun nasıl oynayacağı üzerine o kadar çok odaklanıyoruz ki takımın nasıl oynadığını fazlasıyla kaçırıyoruz; geriye de genellikle sonucu belirlemesi beklenen futbolcular üzerinden yapılan yorumlar kalıyor.
Alex’in sonucu belirleyici oyunu; Bienvenu’nun kaçırdığı pozisyonlar, Özer’in kaptırdığı toplar, Caner’in, Stoch’un bindirmeleri vs. gibi…
Kuşkusuz bir futbol takımını kaliteli hale getiren şey forma giyen oyuncuların gösterdiği yüksek performanstır.
Ancak, takımın saha içindeki dağılımı, taktiği ve nasıl oynadığı belirleyicidir.
Konya Turku çok zayıf ve asla Fenerbahçe’nin rakibi olamayacak bir takım; bu halleriyle bile sarı lacivertlilerin ailece korner atışı kullanmak için rakip alana geçtiği üç dört pozisyonda kaptıkları toplarla Fenerbahçe’yi eksik yakaladılar, gol pozisyonu ürettiler.
Konya temsilcisinin geliştirdiği bu ani ataklar Süper Lig’de gole dönüşüyor; Gaziantepspor maçı gibi…
Hastalık çok net olarak teşhis edilmiş olmasına rağmen buna önlem alınamaması önemli bir takım zafiyetidir. Fenerbahçe son yıllarda hep böyle goller yediği için çok rahat kazanması gereken maçları kaybetti.
Bu negatif taraftı.
Dün rakibin zayıf olması ve Fenerbahçeli oyuncuların maça konsantrasyon sorunu yaşama ihtimaline karşın başından sonuna kadar istekli ve mücadeleye dayalı, koşarak oynadılar. Hep eleştirdiğimiz statik taktik yerine sürekli farklı bölgelere hareketlenen oyuncuların rakibin dengesini bozduğunu izledik.
Üçüncü ve dördüncü goller bu oyun tarzının ürünü oldu.
Bu da pozitif olan...
Gelelim oyuncuların ne yaptığına…
Bienvenu’nün Antalyaspor maçında kaçırdığı gol onu bir anda Güiza ile eşitlemişti. Bunun büyük bir haksızlık olduğunu aslında her maçta gözlerimizle görüyoruz. İleride koşmadığı yer kalmazken arkadaşlarına boş alanlar yaratması, rakip defansı rahatsız etmesi, bencil olmaması, yardımlaşması hep onu farklı bir standarda getiriyor.
Attığı her üç goldeki vuruş tekniği çok de iyiydi.
Stoch çok yönlü bir oyuncu ve her geçen gün bize bunları sunuyor. Sadece sol veya sağ çizgide oynamıyor, dikine rakibin kalbine giriyor, peşine taktığı defans oyuncularıyla ceza sahasına paralel koşular yaparak dengeyi alt üst ediyor. Bienvenu’ye verdiği topuk pası estetik olarak çok güzeldi.
Fenerbahçe çok adamla hücum ederken, top eğer Stoch’un ayağındaysa önemli bir gol pozisyonunun oluşma olasılığı çok yükseliyor.
Caner’in de benzer özelliklere sahip bir oyuncu olduğunu bu sene fark ettik. Ancak dün defansta görev alında ofansif anlamda istediği şeyleri yapamadı.
Bu iki oyuncuya gün Özgür Çek de eklendi.
En başa dönecek olursak; genel olarak ligde Fenerbahçe’nin takım halinde ileriye doğru hareketlenmede zorluk yaşadığını söyleyebiliriz. Bu topla adam eksilten adam sayısının azlığı ile doğru ilişki halindedir.
Dikine oynamayı seven oyuncular Fenerbahçe’nin atak gücünü zenginleştiriyor.
Alex için ekstra bir şey söylemeye gerek var mı? Sahaya girdiği andan itibaren takımın hem genel havası değişiyor hem de skor tabelasındaki sayıları.
Fenerbahçe için iyi bir antrenman maçı oldu. Doğrular ve yanlışlarla birlikte eksik taraflar biraz daha belirginleşti.
Hafta arası, zayıf bir takım ve kupa maçı mesaisine rağmen yüksek futbol oynama arzusu ilerisi için çok önemli bir mesajdı. Hücuma katkı yapan oyuncu sayısının artması ve bu oyuncuların kalabalık bir şekilde rakip ceza alanında boy göstermeleri farkı arttırdı.
Son olarak taraftara bir uyarı; Aziz Yıldırım, Fenerbahçe taraftarına Alex'i ıslıkladıkları zaman futbolcusuna karşı ne şekilde hareket etmeleri gerektiğini de göstermişti. Taraftar futbolcusunu ıslıklamamalı, aksine alkışlarıyla desteklemelidir.
http://twitter.com/uzaygokerman