A Milli Basketbol Takımımız için olabilecek en zorlu rakip geldi. İnanıyorum ki, A Grubu’ndan Fransa dışında gelecek 3 takım da bize moral verecekti... Ancak şimdi önümüze bakmalıyız.
Bizim takımın konsantre olduğunda önemli işler yapabildiğini, hem İtalya, hem de Almanya karşısında gördük. İki maçta da sahaya ‘kararlı’ çıkmıştı oyuncularımız, istediğimizi aldık. Ancak her iki rakip karşısında da savunmada aksarken, onların savunma zaaflarını iyi kullanarak sonuca ulaştık. Yani atarak kazandık!
Fransa karşısında bu mümkün mü derseniz, kolay olmayacak. Çünkü karşımıza şampiyonanın en az sayı yiyen ekiplerinden birisi çıkacak. İlk tur maçlarının 4 tanesinde rakiplerine 70 sayıyı göstermedi Fransızlar. Yani bize ters gelen takım görüntüsüyle sahaya çıkacaklar. Peki biz onları savunabilir miyiz derseniz, o da zor gözüküyor. Savunmamızdaki en zayıf halka gözüken devşirmemiz Ali’nin karşısında ya De Colo, ya Parker, ya da Batum olacak! Dolayısıyla o bölgeye getireceğimiz yardımlar hayati önem taşıyacak. Burada özellikle Semih’e büyük iş düşecek. Dışarıya yardıma gittiğinde hemen yerine dönmesi gerekecek. Bir de Fransa’nın atacağı ceza şutlarındaki yüzdesi önemli, onlar da kaderimizi belirleyecek.
Burada Ergin Ataman’ın vereceği kararı da görmemiz gerekiyor. Bakalım deneyimli çalıştırıcı turnuva öncesinde ‘savunma takımı’ olacak diye düşünülürken şampiyonada bunun çok uzağında kalan oyuncularının temposunu mu düşürecek, yoksa Fransa’nın ancak uzatmalarda devirebildiği Finlandiya gibi atarak mı kafa tutmayı deneyecek...
Elbette ki savunma çok çok önemli ama bence bu maçtaki hücum performansımız daha belirleyici olacak. Çok atletik isimlerden kurulu olan, koşmayı çok seven, ribauntları kovalayan Fransa kadar iyi savunma yapmamız zor gibi şu görüntü de. Yani 70’in altına çekmek zor, ev sahibi seyirci avantajına sahip bir de... O zaman Ali, Cedi, Ersan gibi hücum silahlarının istediği tempoyla kazanmayı deneyelim Lille’de.