Ümit Avcı

Ümit Avcı

umit.avci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sadece saha içine baktığımızda gerçekten iki takımın da ayakta alkışı hak ettiği bir final serisine tanık olduk ve sonunda da mutlu sona Efes ulaştı.
Bu sezon başında 9 oyuncuyla kurulan yepyeni bir takımın Final Four’daki finalin ardından 9 yıl aranın ardından lig şampiyonluğunu kucaklaması, ortaya konan emeğin ne kadar büyük olduğunun kanıtı. Her ne kadar final serisindeki demeçleriyle birçok kesimin tepkisini çekse de, Ergin Ataman’ın saha içindeki performansını da kutlamalı. Saha avantajını yitirdikten sonra Efes’in, kazanılması en zor deplasmanlardan birisi olan Ülker Arena’da kazanacak mental güce ulaşması ve son maçta kupaya uzanması, yıllardır yaptığı yatırımların karşılığını Final Four motivasyonuyla alan Efes’e müthiş bir sevinç daha yaşattı.
Bu sezon ne zaman ikisi aynı anda oynasa takımlarını zafere taşıyan Micic ile Larkin serinin 7. maçında da sahne aldı. İki yıldız isim de, Fenerbahçe’nin sakatlar nedeniyle zayıf karnı haline gelen boyalı alana sürekli atak yaptı, neredeyse 40 dakika bu ikilinin birebirleriyle şampiyonluğa ulaştı. Özellikle Larkin, ne kadar özel bir yetenek olduğunu, topu eline her alışında bir kez daha gösterdi, tartışmasız MVP’ydi. Sakat olan 5 numaralardan özellikle Vesely olsa Efes kısalarına o koridor muhtemelen bu kadar açılmazdı ama bu Efes’in Euroleague ve normal sezon maçlarında da rakibini devirdiği ve hücumdaki müthiş temposuyla hep bir çare ürettiği unutulmamalı. Yani bu sezon çok iyi kurulan bir kadroydu Efes, çok iyi yönetildi ve sonunda da istediğini aldı. Final serisinin neredeyse tamamını 5-6 kişiyle oynamasına rağmen inanılmaz enerjisini, sezonun 82, serinin 7. maçına taşımayı bilen Efes’te Sertaç Şanlı da gecenin özel isimlerinden biriydi. Sezonun en başarılı isimlerinden Dunston’ın ne kadar yorulduğunu daha önce yazmıştık, dün de bunu hissettirdi daha ilk çeyrekte 3 faul alıp kenara geldi. İşte o anda Sertaç sahne aldı, hem savunma, hem de hücumda çok önemli işler yaptı. Özellikle skorun koptuğu 2. yarının başındaki performansı, onu gecenin yıldızlarından yaptı.
Fenerbahçe Beko ise çok iyi geçirdiği sezonun sonunda art arda yaşadığı şanssızlıklar nedeniyle ritmini kaybetti, kader maçlarının hepsini en az 3-4 oyuncudan yoksun oynadı. Buna rağmen pes etmedi, son maça kadar savaştı. Artık nasıl nefes alabildiklerinin bile tartışıldığı ortamdaki bu savaşları, kaybetseler de takdirle karşılandı. Basketbolumuza kattığı renk için bu takımı herkes kutlamalı, arkalarındaki destek hiç azalmamalı.
Bir özel teşekkür de Obradovic’e. Neden bu kadar önemli bir efsane olduğunu, seri boyunca verdiği sağduyulu mesajlarla gösterirken, kaybedilen final sonrasında yine rakibe ve oyuna ne kadar saygı duyduğunu gösterdi. Takımını bir kez daha Efes kupayı kaldırmadan soyunma odasına yollamadı Obradovic, bu hareketleri öyle değerli ki!