Potanın Perileri çeyrek finale kadar hep savunma ile ayakta kalmıştı. Fransa ve Çekler karşısında yapılan savunmanın tekrarı, yarı final kapısını aralardı. Ama dünkü görüntü, onların çok uzağındaydı. İşin kötüsü, takım savunmaya o kadar güvenmişti, hücum yine sadece Sanders-Nevriye ikilinin ellerine bırakılmıştı. 3 çeyreğin sonuna kadar Işıl ve Birsel gibi çok tecrübeli kısalar potaya bakmadı. Sırplar da, üç sayı çizgisinin gerisinden hiç tehditi bulunmayan millilerimize karşı dış şutu riske ederek, istedikleri savunmayı, ekstra baskı ve yardımlarla oturtmayı başardı.
Onların ekstra yardımları, ilk yarıda 10, maç sonunda 18 top kaybına neden olunca, bu top kayıplarının 12’sini, en tecrübeli isimleriniz Birsel (7) ile Nevriye (5) yapınca, üstüne üstlük rakibe 19 hücum ribauntu kaptırınca, yenilgi kaçınılmaz oldu.
Maç öncesinde düşündüğümüz hiçbir şeyi yapamadı millilerimiz. Ne savunmada Ana Dabovic’i durdurabildi, ne 3 uzunla oynadığında bile potasını savunabildi. Bir de rakip alan savunmasına üçlükleri sokunca, fark 17’lere yükseldi.
Tek çare tam saha baskıydı artık, rakibi düzen dışına çıkarabilmekti. Son çeyreğin başında kenardan gelen Şaziye ve Olcay’ın katkısıyla bu taktik sonuç da verdi ama 9-0’lık seri ile fark 7’ye inmişken, hakemler yine devreye girdi. Uydurma bir faul, ardından kenara çalınan teknik, bir anda yeniden farkı çift hanelere çıkardı, Sırplar’ı rahatlattı.
İlginç bir durum aslında maç boyunca başta Danimarkalı olmak üzere üç hakemin yaptığı... FIBA’nın başkanı Sırp’ken onlar kollanırdı, Yunan’ken de... Ama Türk başkan varken bizim takımımızın bu kadar doğranması, entresan bir detaydı.
Artık hedef olimpiyat elemelerine katılma bileti almak. Bunun için de gereken kalan iki maçı kazanmak. Yapabileceğimizi biliyoruz ama bir şartla, kısalar da potaya bakacak!