Lask Linz maçı Beşiktaş açısından adeta bir gerilim filmi gibi geçti. Ecel terleri döken siyah- beyazlıları ipten alan ise gözden çıkartılan Alvaro Negredo oldu.
Lask Linz karşısında Beşiktaşlı futbolcularda ilk dikkat çeken konsantrasyon ve motivasyon eksikliğiydi. Bunun sonucu olarak da dağınık bir görüntü ortaya çıktı. Gerçekten de siyah- beyazlılar, 90 dakika boyunca çok dağınık bir görüntü sergilediler. Hatlar arasında bağlantı kurulamadı.
Rakibin Beşiktaş’a göre zayıf bir takım olması ve 1-0 da olsa ilk maçtaki skor avantajı, Şenol Güneş’i Adriano ve Enzo Roco rotasyonuna yöneltti. Gelgelelim Şenol Güneş, bu rotasyondan beklediğini alamadı. Adriano kalitesiyle yine bir şekilde eksiklerini kapatmaya çalıştı ama Enzo Roco tam anlamıyla hayal kırıklığı yarattı.
Geçen yazımda Enzo Roco hakkında yorum yapmak için daha erken diyerek infaz yapmaktan kaçınmıştım. Ancak Lask Linz karşısında izlediğimiz Roco, ilerisi için çok kötü sinyaller verdi.
Lask Linz’in ilk golünde topu kaptıran Oğuzhan’dı. Lakin Roco da rakibinden çok kolay çalım yedi ve topa vurdurdu. Ardından ilk yarının sonunda rakibini yine kaçırdı ve top az farkla auta çıktı. İkinci yarının başlarında topu kafayla rakibine gönderdi ve yine kalesinde tehlike yaşanmasına neden oldu. İkinci goldeyse topu doğrudan rakibe gönderen yine Roco’ydu. Enzo Roco bu pozisyonda, çıkarken topu rakip futbolcuya gönderdi ve ardından ilk goldekine benzer bir çalım yedi.
Kısacası Enzo Roco yaşattığı fiyaskonun ötesinde Beşiktaş’ın skor dezavantajına düşmesine de neden oldu. Bu arada Pepe ile de hiç uyum sağlayamadılar. Açıkçası Roco, Beşiktaş’ın stoperi olamaz gibi bir hava veriyor. Bu nedenle siyah- beyazlıların bu süreçte Pepe- Medel tandemini uygulamaları daha sağlıklı gözüküyor.
Elbette bu stoper sorunu Vida’nın satışını da yeniden gündeme getiriyor. Beşiktaş, Vida’dan gelir elde etmek istemekte haklı. Ama son zamanlarda bu amaçla yapılan futbolcu satışları, siyah- beyazlıların ligi rakiplerinin çok gerisinde tamamlamalarına neden oldu. Unutulmamalı ki en büyük gelir, başarıların ve lig şampiyonluğunun ardından geliyor.
Elbette burada ister istemez santrafor meselesi de kendisini gündeme getiriyor. Larin bu maçta da etkili olamadı. Gözden çıkartılan ve adeta istenmeyen Negredo ise 90.dakikada attığı golle Beşiktaş’ı elenmekten ve bunun getireceği olumsuz sonuçlardan kurtardı. İstense de istenmese de, Beşiktaş’ın şu anki santraforlarını dizdiğinizde Alvaro Negredo birinci santrafordur. Beşiktaş hem kendisine hem de Negredo’ya yazık ediyor. İspanyol golcünün attığı golden sonra formasını çıkartıp ikinci sarı kartı görmesi de, içinde olduğu ruh halinden kaynaklanıyor. Beşiktaş’ın Negredo’yu satmak yerine ondan yararlanma yolunu gitmesi daha doğru bir tercih olacaktır.
Son olarak bazılarının hayallerini süsleyen bir olaya değinmek istiyorum. Son zamanlarda Lens ve Quaresma’nın kanatlarda, Babel’in ise santrafor arkasında oynaması yönünde görüş bildirenlerin sayısı çoğalmaya başlamıştı. Şenol Güneş, Lask Linz maçının ikinci yarısında bunu uyguladı. Ancak başarılı olmadığı görüldü. Babel santrafor arkasında, kanatta olduğu kadar verim veremedi.
Sonuç olarak Beşiktaş, belki de rakibi küçümsemenin de etkisiyle konsantrasyon ve motivasyondan yoksun bir şekilde, tüm hatlarıyla tel tel döküldüğü, takım olarak kötü oynadığı oldukça önemli bir maçı istenmeyen santraforu Negredo’nun son dakika golüyle kazandı. Bir kez daha hatırlatmalıyım ki Negredo, Beşiktaş’ı sadece elenmekten kurtarmadı. İspanyol golcü Kara Kartal’ı, elenmenin de ötesindeki krizlerden ve sıkıntılardan kurtardı. Negredo, Beşiktaş’a Avrupa’da yoluna devam etmesi için bir şans vermesinin dışında kendisiyle ilgili de bir şans verdi. Beşiktaş bu kartı görmeli. Bir santrafor transferi daha yapılsa dahi Negredo ile devam edilmeli. Gönderilmesi gereken isim Negredo değil!
Bu arada hakemin Medel’e 44.dakikada kırmızı kart göstermemesi de Beşiktaş için büyük şans oldu.
Beşiktaş, Partizan karşısına Lask Linz maçından dersler çıkartarak çıkmalı. Çünkü Partizan karşısında Beşiktaş’ı daha büyük bir mücadele bekliyor.