Fenerbahçe evinde oynadığı bütün maçlara kazanmak için çıkar. Rakibin adı-sanı, ülkesi, teknik adam ya da oyuncu kalitesi farketmez. Hücum etmek, galibiyet için oynamak ana felsefedir. Bu bir Kadıköy Geleneği’dir ve Fenerbahçe Büyüklüğü bunu gerektirir... Ne yazık ki bu tarihi gelenek unutulmaya yüz tutmuş durumda. Görünen o ki ne Comolli’ye ne de Phillip Cocu’ya bu gelenekten bahseden olmamış. Saracoğlu’nun duvarlarında yer alan, bütün Fenerbahçelilerin yüreklerine kazınan İslam Çupi’nin Fenerbahçe’nin büyüklüğüyle ilgili sözlerini tercüme etmek kimsenin aklına bile gelmemiş. Umarım bugünden sonra birileri çıkar ve bunu yapar, yoksa bundan sonraki tüm maçlarda kazanmak için değil, önce rakibi durdurmak ardından da beraberliğe sevinmek için sahaya çıkan bir Fenerbahçe izleriz...
Tıpkı dün izlediğimiz Fenerbahçe gibi...Üstelik kendi standardının çok altında oynayan Başakşehir’e rağmen...
Sarı-lacivertli ekipte korku dağları bekliyor... Bütün oyun planı “telaş” üzerine kurulmuş. Oyuncular sistemi sahaya yaymak, set oynamak yerine alışkanlıkları sayesinde bir yapı inşaa etmeye çalışıyorlar. Kurgusu herhangi bir antrenmada denenmiş tek bir organize atak izlemedik. Fenerbahçe adına gelişen atakların neredeyse tamamı doğaçlamaydı. Yetenekli birkaç oyuncunun (Eljif, Ayew, Slimani) bireysel çabaları, seyirci baskısı sonucu yaşanan “doldur boşaltlar” anı kurtarsa bile, günü ve özellikle sezonu kurtarmaya yetmez.
Şimdi net konuşalım; bu kadroda Soldado varken Frey oynamaz. İsviçreli, İspanyol’un gölgesi bile olamaz. Mehmet Topal varken Reyes’i ön libero oynatmak ya “Bakın bana sormadan aldığınız oyuncu bu işte” demektir, ya da teknik adam olarak yetersiz kalmaktır. Sahanın en iyisi Eljif’i çıkarıp Soldado’yu oyuna almak ise rezaletin daniskasıdır.
Fenerbahçe dün bu sezon göze alındığında kalitesi vasatı biraz aşan bir oyun ortaya koydu. Eljif’in örnek performansıyla vefalı taraftarını azıcık da olsa heyecanlandırdı. Ama üzülerek söylemeliyim, hiçbir Fenerbahçeli, (ki bunlara çok sayıda yönetim kurulu üyesi de dahil) mutlu değil. Daha da kötüsü gelecek adına umutlu değil.
Hatırlatmakta fayda görüyorum; Büyük vaadlerin hayalkırıklığı da büyük olur...
Başakşehir’e gelince; Buz gibi golleri göz göre göre güme gitti. Elia’nın golü net. Ofsayt ile alakası yok. VAR’ın tam o anda bozulması Başakşehir adına büyük bir şanssızlık. Abdullah Avcı’nın o makina gibi tıkır tıkır işleyen takımı dün yoktu. Başakşehir’de birkaç haftadır devam eden durağan oyun, sadece Comolli-Cocu ikilisine zaman kazandırdı, hepsi o...