‘Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali?’... Neredeyse 10 yıldır tüm futbolseverlerin diline plesenk olmuştur bu soru. Bırakın Fenerbahçelileri, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, Trabzonsporlusu bile dile getirir bu soruyu... Aziz Yıldırım varken de soruyorlardı, büyük umutlarla ve büyük bir oy farkıyla gelen ama görev yaptığı süre gözönüne alınırsa tarihin en başarısız yönetimi olan Ali Koç döneminde de soruyorlar.
Dünyanın parasını da harcasanız, en iyileri de getirseniz bir eksik var olmuyor işte. Şampiyonluğa ulaşmak, kupa kazanmak, Avrupa’ya gitmek eskiden Fenerbahçe için normal ve ulaşılabilir hedeflerdi. Şimdi bırakın ulaşmak, yakınından bile geçemiyorlar. Artık üçüncü ya da dördüncü olmak ana hedef. Bir başka diğer hedef ise günü kurtarmak. Ne yazık ki bu büyük kulüp başta hocası olmak üzere, şu sıralar ısrarla bunu yapıyor.
Şimdi aktaracaklarım Fenerbahçe Teknik ekibine yakın, yönetime yakın, camiaya yakın, başkanla, Erol hocayla, Emre Belözoğlu ile ve tabii ki Aziz Yıldırım cephesiyle sıklıkla görüşüp, fikir alışverişinde bulunan birkaç önemli Fenerbahçeli eski yöneticiden aldığım bilgiler. Ayrı yerde ayrı zamanda yaptığım sohbetlerden gelen bilgiler çok net biçimde örtüşüyor. Bir kere şurası çok açık. Erol Bulut ile dikiş tutmadı. Bunu birilerinin söylemesine zaten gerek yok. Durum ayan beyan ortada. Ne var ki ilginç durum şu; dikişin tutmadığını işin içinde olanlar sekizinci haftada Konya yenilgisinden sonra çok net görmüş, kendi aralarında konuşmuş, hatta bir hoca değişikliğini bile masaya yatırmışken devreye giren ‘Rogon’ aklı bunu engellemiş.
Rogon aklı şu; meşhur Comolli fiyaskosundan sonra ortaya çıkan Rogon firması Fenerbahçe’nin çok sayıda transferlerinin arkasında var. Kulübün futbol bölümünde üst akıl gibi. Rogon öneriyor, Ali Koç alıyor. Erol Bulut’un gelişi de böyle. Ayrıca teknik adamın özellikle forvet taleplerinin reddedilişinin altında da Rogon ile olan ilişki yatıyor.
Rogon, sezon öncesi Fenerbahçe’ye içlerinde Erol Bulut’un da olduğu üç hocayla ilgili araştırmanın sonuçlarını iletiyor. Şirket kendi elemanlarına Erol Bulut’u bir güzel incelettiriyor. Oyun sistemine ve oynattığı futbola, elbette aldığı sonuçları da dahil ederek onay verip, öneriyor. Bildiğiniz bir Erol Bulut ile ilgili scout çalışmasının sonucu bu. Ali Koç da bu rapor üzerine yönetimdeki arkadaşlarıyla birlikte Bulut’u onaylıyor. Sonrası biraz karışık. Çünkü söylenilen raporda Erol Bulut’un futbolcularla olan ilişkisi ve otoritesiyle ilgili çok fazla detay olmadığı iddiası var. Konyaspor yenilgisi aslında sıradan bir yenilgi değil, tüm defolar o maçta net olarak görülüyor, ama liderlik sarhoşluğu bu mağlubiyeti yol kazası statüsüne sokuyor.
Bu mağlubiyetin sonrasında ise Erol Bulut’un işine net bir şekilde karışılmaya başlanıyor. Ne yazık ki o da buna izin veriyor. Emre Belözoğlu’nun transferinde rol aldığı Lemos gibi, Tisserand gibi, Samatta gibi oyuncuların forma giymesinde ısrarcı olunuyor, hoca bu ısrarların karşısında direnç gösteremiyor ve ortaya sürekli karışık bir 11 çıkıyor. Sezon başından bu yana neredeyse her maça ayrı bir 11 ile oynanmasının ana nedeni bu. Rogon’un oyuncuları, Belözoğlu’nun transferleri, hocanın aldıkları melez bir takım yaratıyor.
Bu durum tespitini şunun için yaptım. Önceki günkü Gençlerbirliği yenilgisinin ardından Erol hocanın yakın çevresi ile yaptığı konuşmalar var. Bu konuşmaların geniş bir kısmını size aktaracağım. Durum tespitinden yola çıkarsak ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Bence Gençlerbirliği’nin attığı ikinci gol ofsayt. Ve yine bana göre Serdar Aziz’e yapılan hareket de penaltı. Bu konuda VAR’a ve hakemlere Fenerbahçe Başkanı ve yöneticilerinin yaptığı eleştiri, talep ettikleri soruşturmalara söyleyecek tek bir sözüm olamaz, desteklerim... Bence hepsinde haklılar. Ama işin bir de muazzam bir kadroya sahip olmasına rağmen, son derece kötü oynayan bir takım gerçeği var. Forvet bölgesini çöp saysanız bile sadece orta sahadaki sekiz isim, bireysel performanslarıyla bu takımı, elbette iyi bir hocayla yarışın en üst noktasına taşırlardı.
Erol hoca, Gençlerbirliği maçıyla ilgili olarak demiş ki ‘700’e yakın pas yaptık. 11 tane gol kaçırdık. Pelkas’ın yerine o golü girip ben mi atayım. Gençlerbirliği’ne yenildik ama Galatasaray da Ankaragücü’ne kaybetti. Rakibin attığı gol ofsayt. Çıkar hafta sonu Beşiktaş’ı yeneriz, tekrar şampiyonluk yarışına katılırız.’
Hocanın görüşlerini paylaştığı insanların hemen hemen hepsi ‘Biz başka maç mı seyrettik’ diyor. Gerçekten bu soruya verilecek yanıt yok. Gömlek büyük geldi Erol hocaya, bir hayli büyük. Bir kere sıfır otorite... Oyuncu, teknik kadro, sportif direktör ve yönetim ilişkileri sıfır seviyesinde. Çok merak ediyorum kendisinin çıkardığı kaç tane kadro var.
Ama Erol hocaya bu kadar yüklenmemek lazım diye düşünüyorum. Ali Koç’un da sergilediği kararsız tavrı nedeniyle takımı olumsuz etkilediği çok net. Hatta taraftarı da etkiliyor. Yeni sezon da var mı, yok mu? Yani yeniden aday mı? Kimse bilmiyor, belki kendisi de bilmiyor. Bu kararsızlık bir hafta sonrasını bile öngöremeyen oyuncuyu da teknik kadroyu da çok ciddi olumsuz etkiliyor. Ya varım diyeceksiniz, ya da buraya kadar... Kararsızlık, yanlış karardan bile daha kötüdür.
Bu arada bir hakkı da teslim edelim... Caner Erkin haklı çıktı. Onun ceza alma nedeni, hocaya el kol yapması, reaksiyon göstermesinden değil, doğruyu söylemesinden. Arkadaşlarına ‘Böyle kötü oynamaya devam edersek şampiyon olamayız’ demiş.
Yılların tecrübesine sahip, şampiyonluklar yaşamış Caner bunu görmeyecek de Erol Bulut mu görecek. Doğruyu söylemiş, bundan faydalanmak varken, ceza veriyorsunuz. İlginç bir otorite anlayışı.Yılların tecrübesine sahip, şampiyonluklar yaşamış Caner bunu görmeyecek de Erol Bulut mu görecek. Doğruyu söylemiş, bundan faydalanmak varken, ceza veriyorsunuz. İlginç bir otorite anlayışı.Aslında yazılacak o kadar çok şey var ki, ama doğruyu yalanlamak gibi çok kötü alışkanlığa sahip futbol ailesinde kolay değil bunları yazmak. Günün birinde tıpkı yalanlanan Roberto Carlos haberi gibi ortaya çıkar o gerçekler.Neyse, klasik olacak ama ben de sorayım o zaman, ‘Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali’...