15.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bu benim iddiam değil, bakın raporlara anlarsınız.Raporla uğraşamazsanız, eşe dosta sorun..."Valla artık seyretmiyorum" yanıtı alacaksınız.Neden?Çünkü bıktı insanlar temcit pilavı yemekten. Yüzler eskidi. Jargon deşifre oldu.* * *Programa haber, bilgi, zeka koyanlar bile zor ayakta duruyorlar. Malum; futbola siyaset karıştıkça bir de dünya görüşü parametresi ortaya çıkıyor olayın. (Feci bir örnek cebimde, yakında anlatırım) Durum vahim... Karizmalarına güvenenler, futbolun ışığı kısılınca karizmalarının kalem pil kadar dayanamayacağını anlayacaklar.Futbol yoksa, yoksun... Futbolun dibine dinamit koyuyorsan, bindiğin dalı kesiyorsun.Gelecek günler daha zor geçecek. Ekran yıldızı ikinci meslek gazeteciler, "popülarite"yi korumak için daha sivri laflar etmek zorunda kalacaklar. * * *Başka cephaneleri yok çünkü. Haberi bilmezler, gazetecilik ilkelerini benimsemezler, taraf olmaktan çekinmezler.Pozisyon dediğin de bir yere kadar.Kimi topa düzgün vurmak yeter sanır spor gazeteciliği için, kimi sıkı düdük öttürmek, kimi hasbelkader girdiği yönetimde başkanın söylediğine kafa sallamak. Dikkat edin, futbolun bir ucu siyasete dokunduğunda da şişerler, tribünün sesi gündelik hayattan dem vurduğunda da, toplumsal tepkileri anlamlandırıp ortaya çözüm koymak gerektiğinde de."Hadi maça dönelim"!İyi de, futbol dediğin sahada olup bitiyorsa sizin orada işiniz ne?* * *Daha siyasetin futbola "ne kadar" girmesinin "makul" kabul edileceğine bile karar veremediler. Deldi geçti, farkında değiller. İnsan bu kadar mı kendine oynar?"Geniş çevre" olarak yorumladıkları sokakta, markette tanıyıp laf atan, selam veren "taban"ları, unutkandır ama saf değildir.O taban, futbol varken katlanabilir kişisel şova... Renk ve eğlence olarak görebilir. Kocaman adamların reyting tanrısı için saçmalamasını seyretmek kara mizahtır. Ama futbol yoksa ve meydan şova kalmışsa, Türkiye'deki en iyi şovmenin onlar olmadığı ortadadır. Zaten anayasası tarafsızlıkla başlayan mesleğe girişleri bile yanlış kapıdandır; taraftar oldukları için. * * *Bu arada, popüler kültürün sabun köpüğünü üfürüp büyüten, kooperatif arsası gibi sayfa açan yazılı medya da tiraj beklemektedir bir yandan."Ne yaparsan yap; sansasyon yarat. Ben anlamam" Tarzan, çok zor durumdadır özetle. Medyanın emekçileri dikenli bataklıklarda adım adım yürürken, sarmaşıkla uçmak kolay da dallar kuruyunca ne yapacaksın?Son umut, salla gitsin. Alenen "Şu takım yener" deyip, tersi çıktığında ağzını açmıyan da vardır. Kanlıca yoğurdu gibi penaltıya "kara" diyen de... Örnekler tonla.* * *Maalesef daha da artacak. Futbolun cılız lambasını yakan düşük voltaja da kısa devre yaptıracaklar sonunda. Mesleği, Eminönü'ndeki göçmen İstanbullular kadar aidiyet duygusundan uzak ve hoyrat kullanıyorlar. Gidecek yerleri hazır olduğundan belki.Onlar gidecek, kirleri ev sahipleri temizleyecek. Futbolun ışığı, düşük voltajla kanı çekilen ampul gibi kendini zor aydınlattıkça, görsel medyada reytingler düşüyor. Ersun Yanal empatisi Kendinizi Ersun Yanal'ın yerine koyun!Sezona iyi başlamışsınız ve hemen Fenerbahçe'ye yakıştırılıyorsunuz. Siz tek kelime etmiyorsunuz ama Zico'yu kovup Fenerbahçe'ye getirecekler neredeyse kolunuzdan tutup. Bu sadece bir grup.Karşıtlar, yerin dibine sokup çıkarıyorlar sizi.Devre arası oluyor, bu sefer Galatasaray teknik patronluğuna adaysınız. Size kimse sormuyor. Kamyondan yola düşmüş karpuzu kucaklayıp eve götürürcesine, Ali Sami Yen'deki yedek kulübesine oturtacaklar sanki.Tabi yine karşıtlar var.Ne balonluğunuz kalıyor ne beceriksizliğiniz ne de hırslarınıza mağlup olan iradeniz. Ne dersiniz?Hayır... Öyle demeyin, buraya yazamam.Hem madem ki Ersun Yanal'ın yerinde, yani ne futbol ulemasına biat edecek kadar esnek bir omurgaya sahipsiniz, ne de biat edilecek kadar sağlam bir karizmaya... Çekeceksiniz. Yok olmayıp da dayanabilirseniz...Yaşadığınız travmalar yüzünden herkese yukarıdan ve biraz da tiksinerek baktığınız için bu sefer bizim tarafımızdan eleştirileceksiniz.Yok aslında teknik direktörlerin birbirinden farkı.Çok eleştirilenler çok para alıyor o kadar. Bana öyle geliyor ki, Del Bosque bağırta bağırta alacak 6 milyon 706 bin Euro tazminatı Beşiktaş'tan!Umarım tersi olur ama şu ana kadar söylenenler beni bile tatmin etmedi; nerede kaldı CAS'ın kararını değiştirsin. Beşiktaş'ın asbaşkanı Levent Erdoğan'ın savunmasını okudum; "domestik" kalıyor.Oysa tazminat meselesi hayli "enternasyonal". Diyor ki Erdoğan; "Bizim Tahkim karar verdi"!..Tamam da bizim Tahkim, mesela 2. Asliye Ceza Mahkemesi diyelim. Tersine karar veren CAS, uluslar arası futbol anlaşmazlıklarında "Yargıtay".İş bitmiş yani...Sayın Erdoğan bizi ikna etse neye yarar?Yok Del Bosque işini becerememiş, yok kamuoyu öyle istemiş, yok Başkan'ın iyi niyetini geri çevirmiş... Hukuk belge arar.Kesmiş cezayı işte.Bundan sonrası, ya cezayı ödersin ya da firar. Suçlu ayağa kalksın Benim Beşiktaşlı yöneticilere ve sayın başkana bir sorum var şimdi:Malum her biri kıymetli işadamı... Şirketinin başına böyle bir dert açan genel müdürlerini orada tutarlar mıydı?Ya da kendileri böyle yüklü bir kayba neden olsalardı; parayı çalışanlarına mı, müşterilerine mi ödetirlerdi?Ortada bir fiyasko var. Kimse "Beşiktaş büyük camiadır" falan laflarıyla fiyaskonun bedelini ciro etmeye kalkışmasın. Suçlu ayağa kalksın. Ortada fiyasko var Almanya 2. ligi takımlarından Kaiserslautern kulübü, stadında oynanan maçta hakemlerin yeterli derecede korunmadığı gerekçesiyle Alman Futbol Federasyonu tarafından 4 bin Euro para cezasına çarptırıldı. Türkiye Süper Ligi'nin en büyük takımlarından Fenerbahçe, rakip seyirci bile olmayan UEFA Kupası maçında Futbol Federasyonu Başkanı'nı "güvenlik gerekçesiyle" stada sokmadı. Ne diyelim... Eğitim şart! eguven@milliyet.com.tr Eğitim şart!