24.10.2019 - 08:00 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Türkiye’de Süper Lig maalesef “yavaş” oynanıyor. Gene maalesef “yürüme temposu” ile oynanıyor. Kim daha “hızlı” yürürse o takım şampiyon oluyor. Galatasaray’a, Beşiktaş’a bakıyorsunuz yavaş, Fenerbahçe, Başakşehir derseniz çok daha yavaş...
Takımlarımızın “yürüme” temposu Süper Lig’de öyle-böyle iş yapıyor da, Avrupa takımları ile oynadınız mı “takke düşüyor, kel görünüyor...”
Süper Lig’de sıradan bir maçı kazanınca havaya girmeyelim, eleştirilere ve gerçeklere tepki vermeyelim. Bizim takımlar 20 pasta rakip kaleye giderken, Avrupalı 3-5 pasta rakip ceza alanında kendine pozisyon yaratabiliyor.
Peki niye? Gözü çıksın şu yan pasın... Sağdan sola, soldan sağa, hadi ver geriye, at iki metre ileriye... Derinliği olmayan, takımı iki metre öne taşıyamayan, rakibi eksiltmekte işe yaramayan “sözde” paslar... Bakıyorsunuz istatistiklerde 500-600 pas yapmışınız ... Ama araya atılan, rakibi eksilten, takımı pozisyona sokan pas derseniz ya bir, ya iki... 20 pas yapıyorsunuz, topu ve oyunu 20 metre ileri taşıyamıyorsunuz.
İşte taze örnek Real Madrid... Bizim kadroları 40’a, 50’ye katlayan kalite, milyar doları aşan bir takım değeri... Kabul edelim ki, her futbolcusu, yedekler dahil, bizde oynayanlardan daha kaliteli, daha pahalı...
Buna rağmen, sarın Galatasaray - Real Madrid maçını geriye... Koyun elinizi vicdanınıza: Real Madridli bir oyuncu, bir oyuncu bile, doksan dakikanın tek bir dakikasında bir çalım atmadı, çalım atmayı denemedi bile? Aldıkları her topu ayaklarında hiç tutmadan, en elverişli durumdaki arkadaşlarına atarak, oyunda müthiş bir akışkanlık yakaladılar. Müthiş bir hıza ulaştılar.
Bizim 20 pasta gidemediğimiz rakip kaleye 3-5 pasta ve adeta 3-5 saniyede gittiler. Çünkü hızlı oynuyorlar, hızlı düşünüyorlar, ayaklarında gereksiz top tutup bu hızı düşürmüyorlar.
Bizde bakıyorsunuz, Belhanda çalım, olmadı bir çalım daha... Emre Mor, kalabalıklara girmeden top vermiyor. Seri öyle, diğerleri de üç aşağı-beş yukarı aynı... O zaman nasıl hızlı hücum yapacaksın, rakip savunmayı nasıl az adamla yakalayacaksın? Geriye nasıl döneceksin?
Gerçeği görün
Fenerbahçe’nin Denizli maçında baktım, İsla sağ kanattan hızla gidiyor, rakip yarı alana geçiyor, anlamsız bir şekilde duruyor, dönüp geriye topu kendi stoperine oynuyor. Anlamsız diyoruz ama, Fenerbahçe hızlı oynamadığı için belki de İsla topu verecek takım arkadaşını bulamıyor. Bütün bunlar yürüyerek oynamanın, ayağında gereksiz top tutup, gereksiz pas yapmanın sonucu... Bizim Süper Lig bu anlayışın çarpıcı örnekleriyle dolu... Yaz yaz bitmez.
Türk hocaların bu gerçeği artık görmesi lazım... Rakip ceza alanına girerken, daha az pas, daha dikine pas, daha hızlı hücum... Daha hızlı geriye dönüşler... Böyle “yürüyerek” oynamaya devam edersek, seyirci bununla bile mutlu olursa, geçmiş olsun!
O zaman eller aya, biz yaya... Kendimizi kandırmayalım. Bu “yürüme temposu” ile biz nal toplarız. Ya; hızlı... Hızlı... Daha hızlı... Ya da “kahır mektuplarına” devam...
Böyle oynayacaksa Falcao’yu aramayın
Andone belli bir istikrarı yakalarsa, bu kadroda ve gönüllerde kesin yer bulur. Falcao da pabucun pahalı olduğunu anlarsa, bir bakarsınız sahalara daha çabuk döner
Andone buysa, Andone böyle oynayacaksa, Galatasaray’a gönül verenlerin, “Ahh neredesin Falcao?” diye yol gözlemelerine hiç gerek yok. Malatya maçında hayal kırıklığı yaratan ve herkese “Yetiş Falcao” dedirten Andone, Sivas karşısındaki “süper” görüntüsü ile yüreklere su serpti. Real Madrid maçında takımın en iyisi, en etkilisi, en çalışkanı ve hareketlisi olarak öne çıktı.
Andone, Sivas maçında “Ben buradayım” diye adeta isyan etti. Süper çabuk, müthiş hareketli... Rakip savunmanın yerleşimini ve ayarını “alt üst” eden kısa deparları ve aralara “girip çıkmaları” var. Uzun mesafede topla gitmesine rağmen yakalanmıyor. O hareketli haline rağmen rakibi kolay eksiltiyor. En önemlisi, topa “aşırı kaliteli” vuruyor.
Burada sorun şu; Andone, bu müthiş performansını bundan sonraki maçlara taşıyabilir mi, taşıyamaz mı? Belli bir istikrarı yakalarsa, bu kadroda ve gönüllerde kesin yer bulur.
Andone’nin forma rakibi olarak karşısında, kendisinden 100 kat daha kariyerli Falcao var. Andone bu “yüksek performansı” diğer maçlara taşıyabilirse, kendisine kesin ilk on birde yer bulur. Falcao’yu parlak geçmişine, büyük golcülüğüne ve tartışılmaz kariyerine rağmen çok zorlu bir rakip bekliyor. Falcao da pabucun pahalı olduğunu anlarsa, bir bakarsınız sahalara daha çabuk döner.
Ayak hep frende!
Fenerbahçe, son Denizli deplasmanında çok önemli bir galibiyet aldı. Buna rağmen Fenerbahçe iyi oynamıyor, en önemlisi çabuk oynamıyor, hızlı oynamıyor. Fenerbahçe bu kadar yavaş hücuma çıkacaksa, Fenerbahçe hücuma çıkarken bu kadar gereksiz, bu kadar fazla pas yapacaksa, hızlı hücuma çıkışı hatırlamayacaksa, işi gerçekten zor...
Dünya futbolu gaza basıyor, hızlanıyor, Fenerbahçe’nin ayağı “Ne olur ne olmaz” diye halen frende...
Her yerde 1 numara
-Uğurcan tuttu... Sörloth pası verdi, Sturridge siftahı yaptı.
-Uğurcan tuttu... Sturridge pası verdi, bu defa Sörloth attı …
-Uğurcan tuttu... Kaptan Sosa tam 30’dan çaktı.
-Uğurcan tuttu... Yusuf Sarı önce golü attı, sonra asker selamını çaktı.
- Uğurcan... Uğurcan... Uğurcan... Trabzonspor’un “1” numarası, her maçın “1” numarası, Türkiye’nin “1” numarası olmaya ve Avrupa’ya selam vermeye hızla devam ediyor.
HAFTANIN
TOP 5 GOLÜ
1. Andone (G.Saray)
2. Soner (Göztepe)
3. Guilherme (Malatya)
4. Stancu (G.Birliği)
5. Sio (G.Birliği-2. golü)
Bilemem
GALATASARAY’ın sağdan-soldan, ortadan savunması sallansa da; Falcao oynamakta nazlansa da; gene de Süper Lig’in en iyi kadrosu Galatasaray’da...
BEŞİKTAŞ kendi saha ve seyircisi önünde oynuyor olsa da, Abdullah Avcı’nın geçen yıldan kalma Galatasaray ve Fatih Terim ekibi ile yarım kalmış hesabı olsa da; gene de Beşiktaş’ın kendini aşması gerekiyor.
AHMET NUR ÇEBİ yeni başkan olarak çare ve doping olabilir mi, onu bilemem.
Meraktayım
FİKRET ORMAN, Beşiktaş başkanlığını bırakınca doğal olarak Kulüpler Birliği Başkanlığını da bırakmış oldu.
EROL BEDİR’in adı çok konuşuluyordu, Kayserispor Başkanlığını bıraktı.
ALİ KOÇ’un adı gündemde, G.Saray karşı çıkıyor.
Meraktayım; Kulüpler Birliği Başkanı kim olacak acaba?
Takım yıldızı
G.Saray (**) - Sivas (***)
Antalya (*) - G.Birliği (****)
Trabzon(***)-Gaziantep FK (*)
Başakşehir (**) - Göztepe (**)
Ankaragücü (**) - Beşiktaş (**)
Kayseri (**) - Kasımpaşa (**)
Denizli (*) - F.Bahçe (**)
Alanyaspor (***) - Rize (*)
Konya ( ** ) - Malatya (**)
Futbolda dün, yarın yok
Antalyaspor geride kalan hafta Fenerbahçe’yi deplasmanda yenince, Antalyasporlu oyuncularla, teknik direktör Bülent Korkmaz “kahraman” oldu.
Antalyaspor hemen bir maç sonrasında kendi sahasında Gençlerbirliği’ne 6-0 kaybedince, geçen haftanın kahramanları, bu defa istenmeyen adam oldu ve Bülent Korkmaz için “istifa” temposu tutuldu. Bu futbolun acıması yok. Bu futbolun “Dün”ü, hatta “Yarın”ı yok. Bu futbolun sadece yaşadığın ve yaşattığın dakikaları var.
Antalyaspor’a patladı
Bu Gençlerbirliği, ligin ilk 7 haftasında hep iyi oynayarak kaybetti. Hiç kazanamadı. Ya eksik kaldı, ya atamadı ama kötü oynamadı. Özellikle son haftalarda bir takıma “patlayacağı” belliydi. Kabak Antalyaspor’un başına patladı.
Haftanın 5 olayı
1. Konyaspor kalecisi Serkan’ın maçın 20. saniyesinde kırmızı kart görerek Süper Lig tarihinde bir ilke imza atması...
2. G.Birliği’nin ilk galibiyetini Antalya deplasmanında 6-0’lık çarpıcı sonuçla alması...
3. Sivasspor’un bir eksik oynarken deplasmanda G.Saray’a iki gol atması ve üçüncü golü boş kaleye kaçırması...
4. G.Birliği’nden Candeias’ın maçı üç gol, bir asistle tamamlaması...
5. Süper Lig’de 33 golle, en üretken haftanın yaşanması...
Haftanın kara tahtası
1. Serkan (Konyaspor- 20. saniyede kırmızı kart gördü)
2. Antalya takımı (Kendi sahasında 6-0 kaybetti)
3. Kayode (Gaziantep FK - Bu sezon biri özel, ikisi resmi maçta 3 kırmızı kart gördü)
4. Bahadır (Antalyaspor- Savunmada inanılmaz hatalar yaptı, bariz gol şansından oyun dışı kaldı)
5. Sedat (A.Gücü- Kaptan olmasına rağmen takımını anlamsız biçimde eksik bıraktı)
Sosyal medyada yokum
Daha önce de yazdım, görülen lüzum üzerine gene yazıyorum. Sosyal medyada hiç yokum. Tweet atmasını bile bilmem. Buna rağmen adıma sahte hesaplar açılıyor, mesajlar atılıyor. Kanmayın, inanmayın... Hepsi yalan...
Bir de sırtını sıvazlıyorlar!
Gaziantepli Kayode, Beşiktaş maçında kırmızı kart görmüştü. Geride kalan hafta bu defa Trabzonspor maçında kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Aynı Kayode, Hatay’la oynanan hazırlık maçında da kırmızı kart görmüştü. Daha sezonun başı, üç kırmızı kart... Rastlanır bir durum değil...
Buna rağmen Trabzon maçında gördüğü kırmızı karttan sonra oyundan çıkarken, baktım halen sırtını sıvazlıyorlar. Allah aşkına yeter artık... Bu köhnemiş alışkanlıkları bırakın... Cezalandıracağınız futbolcularınızı ödüllendirmeyin.
Pes ederek değil, savaşarak...
Bursaspor-Ümraniye maçını izledim. Bursaspor 1-0 yenik oynarken, 76. dakikada bir de kırmızı kart görüp bir eksik kaldı. Maçın bitimine sadece 14 dakika var, 1-0 yeniksin ve bir futbolcu eksiksin. Bursaspor buna rağmen , bir eksiğe rağmen 81 ve 83. dakikalarda attığı iki golle maçı 2-1 kazanmayı başardı.
İnanırsan, çalışırsan, ekstra güç harcayıp o bir eksiği kapatırsan 10 kişiyle de kazanabiliyorsun. Bir eksik oynayıp kazanan takımlara bayılıyorum. Öleceksen, savaşarak öleceksin, teslim olarak, “pes ederek” değil...