05.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ATTİLA GÖKÇE
İzmir 1923… Tilkilik, İkiçeşmelik, Namazgah, Basmane… İzmir’in köklü ailelerinin oturduğu semtler. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılıp Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Karşıyaka (1912) ve Altay (1914)’ın öncülük ettiği spor hayatı, semt sakinlerini de etkiler. Kendi semtlerini temsil edecek bir spor kulübü olmadığı, böyle bir kulübün kurulmasıyla rekabete katılma gereği üzerinde görüş birliğine varılır. İş adamları, doktorlar, cerrahlar, eczacıların öncülük ettiği grup, kuruluş aşamasında sadece bir konuda anlaşamaz: Kulübün adı.
Neredeyse hastalık haline gelen kararsızlığın ilacını da bir eczacı, Süleyman Ferit Bey bulur. Türk tarihinde güçlü bir imparatorluk olarak yer alan ALTINORDU. O güne kadar aralarında yoğun tartışmalar yaparak ısrarla kendi önerilerini dile getiren kurucular, susarlar ve Altınordu adını oybirliğiyle kabul ederler.
Süleyman Ferit (Eczacıbaşı) bilim tarihimizde çok özel bir yere sahiptir. Artık en bilinen ulusal markalarımızdan birinin, Altınordu adıyla spor tarihimizde de iz bıraktığını anımsatalım.
26 Aralık 1923’de kurulan Altınordu, futbolumuzda çok maceralı süreçler yaşadı. 1959’da Milli Lig kurulana kadar İzmir’de 8 şampiyonluk kazandı. Milli Lig macerasında alt liglere düştü, geri döndü, yeniden düştü ve amatörlüğe kadar geriledi. Sonrasında endüstriyel futbola dönüş sürecine girdi ve 2012’de Altınordu Futbol Yatırımları AŞ’ye dönüştü. Mehmet Seyit Özkan o günden beri başkan olarak Altınordu’yu yönetiyor.
Footbonaut sistemi
Altınordu Futbol Akademisi Teknik Direktörü Namet Ateş, Metin Oktay yerleşkesinin aynı zamanda bilimsel bir üs olduğunu anlatıyor: “Burada oyuncu geliştirme, izleme ve tedavi bölümlerimiz var. Hepsi de teknoloji harikası!”
Footbonaut, merkezdeki oyuncuya kenardan top atma ve şut çalışmasına dayanıyor. Futbolcu 72 km/s hızla gelen topu 2.75 saniye içinde kullanıp çember biçimindeki alanda pencerelerden birine şutlamak zorunda… Bu sistemin Alman futbolunda ayakta top tutmayı azalttığını, hızlı oyunda Mario Götze gibi bir yıldızı parlattığını öğreniyoruz. Futbolcunun reaksiyon süresi ve atışlarındaki isabet sayısı bilgisayar ortamında izleniyor.
Bir de kriyoterapi merkezi var. Sıfırın altında 110 dereceye kadar soğutulan ortamda sakatlık sonrası hızlı tedavi ve toparlanma kabini bulunuyor.
Catapult GPS sistemi de futbolcuların antrenmanında koşu mesafesini ölçüyor, treking istatistiklerini düzenliyor. Firma özel bir indirim uygulamış. Büyük dünya kulüpleri birer set alırken, Altınordu tek kalemde 5 set ısmarlamış. Üç sistemin maliyetini sordum. Mehmet Seyit Özkan, footbonaut sisteminin Türk mühendisleri tarafından 300 bin euroya imal edildiğini, soğuk odaya 100 bin, catapult sistemine de 150 bin Euro ödendiğini anlattı. Toplam 550 bin Euro… Bu paraya orta klas bir oyuncu alamazsınız. Ama çok iyi futbolcular yetiştirebilirsiniz.
102 konaklamalı öğrenci
Altınordu yaş gruplarında 102 konaklamalı öğrenci yumurta topluyor, süt sağıyor, gün boyu futbol öğreniyor. Tek oyuncakları futbol topu. Her birinin idolü var. Hayallerinde onlarla oynuyorlar.
Hepsi de özenle seçilmiş yetenekli çocuklar… Altınordu’nun Torbalı Metin Oktay yerleşkesinde futbol eğitimi alıyorlar. 13-19 yaş aralığında 5 grupta toplam 102 “konaklamalı” öğrenci var.
Sabah erken kalkıp kümesten yumurta topluyorlar, süt sağıyorlar… Altı adet inekten 60 litre süt elde ediliyor. Bir bölümünü içiyorlar, bir bölümüyle yoğurt yapılıyor. Küçük bostandan taze sebze topluyorlar. Keçileri de besliyorlar. Yerleşkede bir de Midilli atı var, adı Atatürk’ün atıyla aynı: Sakarya. Sabahtan akşama kadar okul ve futbol… Hepsinin hayalleri, idolleri var… Rüyalarında gördükleri yıldızların peşine düşüp hayal kuruyorlar. Hayallerini canlandıran tek oyuncak da futbol topu.
Gece-gündüz yıldız peşinde
U14 yaş grubundaki futbolcularla konuştum. Her biri saatlerce futbol oynayıp saatlerce futbol izliyordu. Orhan Uğur, İstanbul’dan gelmişti. Orta alanda, iki yönlü merkez oyuncusu olmayı öğreniyordu. En beğendiği oyuncu da Manchester United’ın Fransız futbolcusu Paul Pogba’ydı. Bornovalı Ata Gür, Manchester City’den Belçikalı Kevin De Bruyne hayranıydı. Özellikle ara paslarını ve sağ ayağını beceriyle kullanmasını merakla izliyordu.
Aston Villa’dan 117 milyon euroya Manchester City’ye geçen Jack Grealish Gaziemirli solak Adem Ali’nin kahramanıydı. Grubun en uzun kollu oyuncusu, doğal olarak kaleci Metehan Başar’dı ve Liverpool’un Brezilyalı file bekçisi Alisson Ramses Becker’i izliyordu, Muslera’yı da beğeniyordu. Bir ara derslerini sordum, hemen hepsi, iyi, diye ses verdi. Peki içlerinde hiç tembel öğrenci yok muydu?
Sağ ve sol kanat oyuncusu Adem Solak el kaldırdı, “Matematik ve İngilizcem zayıf” dedi. Matematiği çok sevdiğimi, geometriyle birlikte matematiğini ve İngilizcesini geliştirirse, uluslararası futbol yıldızı olabileceğini söyledim. Sol stoper Ömer Yiğit, Real Madrid’in efsanesi Sergio Ramos’u beğeniyordu.
Hangi Ronaldo!
Sağ ayağıyla oynayan Süleyman Emre İbil, ”Ben Ronaldo’yu seviyorum” dedi, “Ama Juventuslu Ronaldo’yu değil.” “Aaa… Anladım, Real’de oynadığı yılları özlüyorsun” dedim. İtiraz etti: “Hayır, ben Manchester United’da oynadığı zamanı beğeniyorum!” Şaşırdım: “Sen o zaman doğmamıştın ki!” Güldü, “İnternette bulup oradaki maçlarını izliyorum” dedi. Meraklı Süleyman’a “O zaman 2006 Dünya Kupası’na da git… Portekiz İngiltere maçında iki Manulu Ronaldo ile Rooney’in kavgasını seyret ve barışma öykülerini öğren” dedim. Neyse bunu bilmiyormuş Ohh bee :-)
Teşekkür
Altınordu Metin Oktay yerleşkesinde beni karşılayıp ilgilenen, bilgilendiren ve bu röportajların gerçekleşmesine yardımcı olan Namet Ateş hocaya, Kulüp Doktoru Raşit Sümer’e, Psikolog Yağmur Simge Gül Filik’e, Dış İlişkiler Koordinatörü Aydın Güvenir’e, İdari Direktör Hande Özel’e, Tesis Müdürü Semih Kurşunlu’ya ve bu sayfanın tüm görsellerini sağlayan Başak Koç’a içtenlikle teşekkür ederim. A.G.