20.06.2018 - 02:30 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA
Galatasaray’ın şampiyonluğu kutladığı akşam, Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, Avrupa şampiyonluğunu kaybetti. O akşam kutlamalarda, Başkan Mustafa Cengiz’e, “Sizin şampiyonluğu kutladığınız akşamda Fenerbahçe Basketbol Takımı, Avrupa şampiyonluğunu kaybetti” diye, kabul edelim ki biraz da provokatif bir soru geldi. Mustafa Başkan, “Fenerbahçemizin şampiyon olmasını çok isterdim” deyince medyaya, kimseye bir malzeme çıkmadı. Oysa Fenerbahçe adına eklenen “miz”, yıllardır, çok uzun yıllardır hiçbir başkanın ağzından çıkmamıştı.
Sonraki 10-15 gün içinde Mustafa Cengiz bir açıklamasında, “Fenerbahçemiz” ifadesine “Beşiktaşımız”ı da ekledi. Fanatikleri kızdırıyor olsa bile Mustafa Başkan, bu kararlı tutumunu sürdürmeye devam etti. Hele geçen hafta Habertürk gazetesindeki demecini okurken çok affedersiniz “Gözlerim fal taşı” gibi açıldı. Mustafa Başkan, Süper Lig’in yeni sezondaki adı ile ilgili açıklamasında “Bir Galatasaray taraftarı olarak isterim ki Metin Oktay olsun, Gündüz Kılıç olsun. Ama hakkaniyet adına konuşmak gerekirse daha, bir Fenerbahçelinin adı bu lige verilmedi. Lefter ya da Can Bartu olmalı” dedi.
Kim ne derse desin, karşımızda ezber bozan bir başkan var. Karşımızda kalın ve eskimiş duvarları, ilkel anlayışları yıkmaya çalışan bir başkan var. Sportmenlik adına, dostluk adına, sporun doğruları ve ilkeleri adına, barış adına bu konuda ısrar eden bir başkan var.
Biz, Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi dahil, bugüne kadar hiçbir başkandan bu ifadeleri duymadık. Mustafa Cengiz’in özellikle futbol dünyamızdaki sevimsiz, sert, acımasız iklimi değiştirme çabaları toplumun her kesiminden karşılık bulmalı... Neyse ki Fenerbahçe’nin yeni Başkanı Ali Koç, seçim öncesi ve sonrasında her fırsatta, “Sahada amansız bir rekabet olacak ancak biz değerli kulüplerle iyi ilişkiler içinde olacağız” açıklamalarını yaptı.
Fikret Orman sadece Beşiktaş’ın değil, Kulüpler Birliği’nin de başkanı... Bu fırsatı asla kaçırmaz ve büyük katkı vermeye çalışır. Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında hukuksal süreç devam etmek koşuluyla karşılıklı ılımlı açıklamalar gelmeye başladı.
Futbolun güzelliğini “sözde değil özde” istiyorsak, gerçekten bir barışın özlemini çekiyorsak, Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’in safında yer tutmalıyız. Medyasıyla, kanaat önderleriyle, özellikle televizyon yorumcularıyla, camiaları, teknik adamları, futbolcuları ve futbolun tüm paydaşlarıyla... Sanki futbolda baharın gülleri açıyor gibi... Bu gülleri açmadan soldurmayalım.
Bu kadarı da ayıp!
Bu kadarı fazla oluyor. Biraz daha ileri gideyim, bu kadarı ayıp oluyor.
Gomis’in Galatasaray’la sözleşmesi var mı? VAR... Bu sözleşme devam ediyor mu? EDİYOR... Gomis geçen yıl sözleşmesinde yazan 3 milyon 350 bin euro parasını aldı mı? ALDI... O zaman ey Gomis’in menajerleri... “Zam isteriz, Çin’e gideriz” diye adamın kafasını niye bulandırıyorsunuz? Galatasaray taraftarını niye huzursuz ediyorsunuz? Galatasaray başkan ve yönetimini niye tehdit ediyorsunuz? Size göre ne kadar çok transfer, o kadar çok komisyon da, ortada verdiğiniz sözler, sözleşmeye attığınız imzalar, hak, hukuk, adalet yok mu? Kafasına kurt soktuğunuz Gomis’in aklını karıştırıp huzurunu bozarsanız, bunun zararını önce Gomis, sonra Galatasaray çekmez mi? Gerçekten ayıp oluyor. Menajerliğin de, verdiğiniz sözlerin, attığınız imzaların da bir şerefi, haysiyeti yok mu?
Ahmet Musa sıfır çekti
Leicester City’nin malı olan ve Galatasaray’ın transfer gündeminden düşmeyen Nijeryalı Ahmet Musa, Hırvatistan maçında sonradan oyuna girdi. Ahmet Musa’nın adı Galatasaray’la anıldığı için elbette ilgimizi çekti. Ancak oyunda kaldığı süre içinde adeta “sıfır” çekerek maçı tamamladı.
Cocu’nun farklı görevi!
Hiddink, Advocaat, Rijkaard gibi Hollandalı hocalar ülkemizde hayal kırıklığı yaratırken, futbolcular ise taraftarın gönlünü alıp derin izler bıraktılar. Cocu, bu kötü istatistiği terse çevirebilir.
Ben yazılarımı yazarken Fenerbahçe’nin yeni hocası ya da bir başka ifade ile göreve getirileceği yazılıp söylenen Hollandalı hoca Cocu’nun adı henüz resmen açıklanmamıştı. Ülkemizden, yakın tarihte diyebileceğimiz bir dönemde üç Hollandalı hoca geçti. İkisi Fenerbahçe’de Hiddink ile Advocaat, diğeri Galatasaray’da Rijkaard... Hiddink sonraki yıllarda bu defa milli takımın başına geldi, yeni bir hayal kırıklığı oldu. Barcelona’da kariyerinin zirvesine çıkan Rijkaard, Galatasaray’dan adeta kovuldu.
Hollandalı hocalar ülkemizde böyle hayal kırıklığı yaratırken, Hollandalı futbolcular, Fenerbahçe ile adeta dalga geçen Robin van Persie dışında, önemli işler yaptılar, taraftarların gönlünü kaptılar ve derin izler bırakarak ülkemizden ayrıldılar.
Fenerbahçe’de Kuyt, Pierre Van Hooijdonk, Galatasaray’da Sneijder, bugün Beşiktaş forması giyen Babel... İlk aklıma gelen bunlar, dahası da var...
Cocu, ülkemizde çalışan bu Hollandalı hocaların kötü istatistiğini terse çevirebilir. Daha da önemlisi, genelde ülkemizde başarılı olan Hollandalı oyunculardan özellikle bir golcü, bir stoperi Fenerbahçe’ye getirebilir. Ama şu unutulmasın... Bizim Süper Lig, Hollanda Ligi de dahil, Avrupa’nın en zor liglerinden biri... Sanırım Cocu’ya bunu anlatacaklardır.
Gel de transfer yap
Ne kadar doğru bilemem. Cocu, PSV’ye dört yılda üç şampiyonluk kazandırırken 4-3-3 sistemi ile oynamış. Yani hücumda çok etkili iki kanat adamına ihtiyaç olan bir sistem... Fenerbahçe’nin mevcut kadrosunda böyle etkili kanat oyuncuları yok. Etkilisini bırakın, hiç yok...
Bakıyorsunuz, Galatasaray’da tek olsa bile bir Rodrigues var. Hangi kanada geçerse dağıtıyor, parçalıyor. Beşiktaş’ın Q7’si, Babel’i var. Arkalarında Lens bekliyor, bu sezon Gökhan Töre geliyor.
Transfer dahisi olduğu söylenen Sportif Direktör Comolli, çok etkili iki kanat adamı bulabilir mi, bulursa para yeter mi, para var diyelim, UEFA sınırlamaları bu transferleri engeller mi? Bu transfer işleri zor işler... Hele bizim borç batağında çırpınan kulüplerimizde...
Yolun açık olsun
Fenerbahçe’deki görevinden ayrılan Aykut Kocaman’ın takıma oynattığı futbol, özellikle başta kendi seyircisi tarafından çok ciddi anlamda eleştirildi. Buna katılırım. Ancaak...
- Şampiyonluğa oynayan takımlar arasında en yetersiz kadro sendeyse...
- İddialara göre futbolculara şubat ayından bu yana tek kuruş ödenmediyse...
- Seyirci başkana, yönetime, oynanan futbola kızıp tribünlerden çekildiyse...
- Futbolu beğenmesek de bu şartlarda, bu ikincilik iyidir. Fenerbahçeli şampiyonluktan başka bir sonucu kabul etmese bile, yolun açık olsun Aykut Hoca...
Beşiktaş düşeş attı
Beşiktaş’a devre arası gelen ve büyük hayal kırıklığı yaratan Vida, Dünya Kupası’nda Hırvatistan formasıyla Nijerya karşısında mükemmel oynadı ve bir maç sonunda İngiliz kulüpleri peşine düştü. Bakmayın Türkiye’deki kötü maçlarına... Vida zaten bilinen iyi bir oyuncu...
Böyle giderse kazanan Beşiktaş olacak. Kalırsa iyi bir Vida olarak takıma güç katacak. Giderse kulübe büyük para kazandıracak. Tavlacıların diliyle, “Beşiktaş düşeş attı.”
Hangisi doğru?
Eleştirmek için değil, kafam karıştığı için soruyorum. Aynı gün iki ayrı gazetede okudum. Birinde haber, “Guti, Beşiktaş’ta” şeklinde... Diğerinde “Guti, Real’de kaldı” diye... Hangisi doğru? Kulüpten bu konularda net bir açıklama yapılamaz mı?
Okay Yokuşlu bedava gitti
Trabzonspor delikli kuruşun hesabını yaparken, en değerli oyuncusu Okay Yokuşlu, sözleşmesinde yazan, “6 milyon euroya serbest kalır” maddesi nedeniyle Celta Vigo’ya transfer oldu.
Açık konuşalım, Okay “bedava” gitti. Bugünün Avrupa futbol piyasasında Okay Yokuşlu, özellikle iyi bir pazarlıkla en az 10-15 milyon euro ederdi. Hadi Okay’ı alırken böyle bir çıkış yapacağını hesaplayamamış olabilirsin. Ama Okay bu çıkışı yakaladıktan sonra maaşında düzeltme yapılırken, sözleşmesindeki “6 milyona euroya serbest kalır” maddesinde de bir düzeltme, bir güncelleme yapılamaz mıydı?
Geleceğe bakmak
Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ ile konuşuyordum, “Soner Aydoğdu iyi oyuncu ama sizin orta alanınızda benzer oyuncu İrfan Can var, buna rağmen niye aldınız?” dedim. Göksel Başkan, “Emre, Mossoro gibi çok önemli iki orta saha oyuncumuz artık yolun sonuna geliyorlar, hatta geldiler. Sadece yeni sezonu değil, sonraki yılları da düşünmek gerekiyor” dedi. Doğru olan bu... Sadece önünü değil, sonraki adımları da göreceksin.
Paranın gözü çıksın
Göztepe-Tamer Tuna ayrılığına üzülmüştüm. Geride alkışlanan bir sezon bırakmışlardı ama anlaşamadılar. Benzer bir üzüntüyü de Akhisar-Okan Buruk ayrılığında yaşıyorum. Başarılı olmuşlardı ve birbirlerini iyi tamamlıyorlardı. Bizde takım ile hoca arasındaki bütünlüğü sağlamak çok kolay olmuyor. Bunun en iyi iki örneği vardı, ikisi de ayrılıkla sonuçlandı. Ahh bu paranın gözü çıksın... Kulüp vermekte nazlanıyor, hoca başarısının karşılığını talep ediyor. Sonuçta ayrılıklar kaçınılmaz oluyor.
Düşen takımın oyuncuları!
Rizespor daha önce Gençlerbirliği kalecisi Hopf ile anlaşmıştı. Şimdi de gene Gençlerbirliği’nin stoperi Pelitsevich’i radarına almış. Teknik direktör İbrahim Üzülmez, daha önce Gençlerbirliği hocalığı yaptığı için bu oyuncuları iyi tanıyor. Bakmayın düşen bir takımın oyuncuları olduğuna... Rizespor’a önemli katkı sağlarlar.
Dünya Kupası
- Maç yöneten hakemlerin kıla-tüye, her müdahaleye, her mücadeleye ikide bir sarı kart çıkarmadığının bizim hakemlerimiz farkında mı acaba?
- Maçlarda ikili mücadeleler ne kadar sert olursa olsun, futbolcuların kolay kolay yere yatmadığını, yatanın hemen kalktığını bizim futbolcular görüyor mu acaba?
- En iddialı maçlarda bile takımların koşu mesafeleri ancak 100 km. civarında olduğuna göre, Süper Lig’de bu koşu mesafelerini çok mu önemsiyoruz acaba?
Hızlı hücum, etkili futbol
Almanya-Meksika maçında dikkat ettim, Meksika her hızlı hücumunda sağlamlığıyla meşhur Alman savunmasını perişan etti. Az geldiler ama her gelişte müthiş etkili geldiler. Bu hızlı hücum, bu dikine oyun, başarıya giden yolda futbolun en büyük özelliği olmalı... Ağır oynayana günümüzün futbol dünyasında ekmek yok.
Hakem eleştirisi devam eder mi?
Dünya Kupası’nda “VAR” sistemi devreye girdi. Hakem kararları tartışılmıyor, hatta konuşulmuyor bile... Ayrıca bir pozisyon için “VAR” sistemine başvurulduğunda, korkulduğu gibi oyunun akıcılığı ve heyecanı kesintiye uğramıyor. Aynı sistem önümüzdeki sezon bizim Süper Lig’de olacak… Şunu kabul edelim ki , bizde hakemin çok iyi yönettiği bir maçta bile söz dönüp dolaşıp hakem kararlarına geliyor. Maçın güzelliği, tekniği, taktiği bırakılıyor, varsa yoksa hakem kararları konuşuluyor. “VAR” ile birlikte aynı alışkanlığımız devam eder mi? Açıkçası çok meraktayım.
Hani demişler ya “Alışkanlıklar paslanmış çiviye benzer, söküp atmak zordur” diye... Yanılmayı çok isterim ama sanki bu kötü alışkanlığımızı söküp atmakta zorlanacağız gibi…