27.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ATTİLA GÖKÇE
Olimpiyat Oyunları Basketbol maçlarının en unutulmazı, 1972 Münih finalinde oynanan ve Rusya’nın Amerika’yı 51-50 yenmesiyle şok etkisi yaratan maçtır.
10 Eylül 1972 Pazar günü saat 11.45’de Amerikalı TV izleyicileri için özel olarak ayarlanmış saatte başlayan maç, ABD Amatör Basketbol takımının o güne kadar hiç yenilmeden üst üste kazandığı 62 maçtan sonra 63.sü olacaktı. Ne var ki o büyük rüya 3 saniye içinde kabusa dönüştü.
Kolej basketbolundan seçilen öğrencilerle oluşturulan Amerikan takımı Sosyetler Birliği ile oynuyordu. Soğuk savaş yıllarının da etkisiyle final doğu-batı kapışması anlamına geliyordu.
Amerikan takımının coachu Hank İba, bu finalde çok değişik bir strateji uyguladı. Oyuncularının kasıtlı olarak hızlı değil, yavaş, kontrollü ve disiplinli bir oyun oynamalarını istedi. Sovyetler bu oyuna çabuk ve baskılı taktikle karşılık verdiler. İlk yarıyı 26-21 önde bitirdiler. İkinci yarıda bitime 6 dakika 07 saniye kala Sovyetler 8 farkla öndeydi. Ancak Amerikan takımı tam saha pres ve çabuk oyunla farkı 1 sayıya indirdi. Oyun sona yaklaşırken Sovyetler’in efsane basketbolcusu Sasha Belov büyük bir hata yaparak topu Amerikalı rakibi Doug Collins’e attı. Amerika için büyük fırsattı bu. Sako Sakandalidze taktik faulle rakibini ve durdurdu. Collins bilinçsizce oyuna devam etmek istedi. Ancak bitime üç saniye kala iki faul atışı kazanmıştı. Sovyetler 50-49 geriye düşmüşlerdi. Oysa iki atış arasında Sovyet coachu Vladimir Kondrashkin mola istemişti.
O günkü kurallara göre faul atışlarında araya girip mola istenebilirdi. Brezilyalı hakem Renato Righetto bu isteği görmedi. Sovyetler itiraz ederken Collins ikinci atışı da yapmış ve takımını öne geçirmişti. Righetto kenara gelerek saati oyunun bitimine 1 saniye kalacak şekilde düzenledi.
İşte tam bu anda FİBA Genel Sekreteri William Jones masaya yaklaştı ve tüm hakemlere oyunu üç saniye olarak yeniden oynatmalarını söyledi. Kurallara göre böyle bir hakkı kesinlikle yoktu. Ancak FİBA Genel Sekreterinin ne kadar güçlü olduğunu bilen hakemler Jones’un emrini (!) uyguladılar. Bu sırada öne geçmenin coşkusuyla Amerikalı oyuncular bu zor zaferi kutluyordu. Üç saniyeliğine oyun yeniden başlayacaktı şaşırdılar. Kondrashkin faul atışından sonra üç saniyelik oyunu başlatarak Edeshko’ya verdi topu. O da şimşek gibi bir uzun top attı rakip pota altında bekleyen Sasha Belov’a. Belov, iki uzun Amerikalının arasından sıçrayarak topu aldı ve iki sayılık atışını yaptı. Maç bitti Sovyetler 51-50 kazanmış oldular. Olimpiyat tarihinde ilk defa yaşanan bir olaydı bu. Sovyetler Amerika’yı yeniyor ve altın madalyayı kazanıyordu. Amerikan takımı bütünüyle şok yaşıyordu. İtiraz ettiler, kabul görmedi. Madalya törenine çıkmadılar, gümüş madalyalarını almadılar.
1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları yaklaşırken “Öksüz Madalyalar” başlığıyla bu dramatik olayı yazdım ve IOC’nin depolarında sahibini bekleyen madalyaları anlattım.
Sovyetler bu maçı sistemin önemli bir başarısı olarak gösterdiler. William Jones 1981’de öldü. Avrupa’da ve dünyada basketbolu yaygınlaştırdığı ve tanıttığı için FİBA tarafından 2006 yılında Basketball Hall of Fame’e seçildi. Onlarca devletten eğitim ve spor hizmet ödülleri kazandı. Münih’teki müdahalesinden dolayı pişmanlık açıklaması yapmadı.
Rüya takımın hikayesi
ABD Sovyetler Birliği, Münih finalinden 16 yıl sonra Seul’de yarı finalde buluştular. Bu maçı da Sovyetler 82-76 kazandı. Finalde de Yugoslavya’yı 76-63 yenerek altın madalyayı aldılar. Amerika ancak bronz kazanabilmişti.
Çoğu kişi ABD’nin bu kaybından sonra NBA kartını oynadığını sanır. Ancak gerçek çok farklı. Uluslararası Amatör Basketbol Federasyonu (FİBA) 17 Nisan 1989’da profesyonel basketbolcuların da olimpiyat oyunlarına katılmasını kabul etti. Oylama 13’e karşı 56 oyla alınan bu kararla NBA yıldızları da olimpiyat mücadelesine katılabileceklerdi. Sanılanın aksine bu öneriye Amerikan Amatör Basketbol Federasyonu karşı çıktı. Aleyhte kullanılan 13 oydan biri de Amerika’ya aitti. Amerikalılar, milyonerlerden kurulu bir takımın, kolejden yetişenlerin yolunu kesebileceğini bazı fonları kaybedebileceklerini ileri sürerek itiraz ettiler.
Öneri sahipleri ise Sovyetler Birliği ve Yugoslavya idi. Onlar, en iyi oyuncularına NBA’de kapıların açılmasını istiyorlardı. 1992 Barcelona Oyunları’nda basketbol dünyasının yıldızlarından oluşan “Dream Team” efsanesi böyle başladı. Larry Bird, Erwin “Magic” Johnson, Dawid Robinson, Patrick Ewing, Scottie Pipen, Michael Jordan, Clyde Drexler,Karl Malone, John Stockton, Christopher Mullin, Charles Barkley, Christian Leather Rüya Takım’ın yıldızlarıydı.
Basketbolda Amerikan Rüyası olarak nitelendirebileceğimiz bu büyülü durum, 2004’de Arjantin tarafından bozuldu. Amerika sadece bronz alabildi.
Basketbolun ilginç doğuşu
Basketbol, tüm dünyada futboldan sonra en yaygın, en sevilen spor dalıdır. Buna rağmen olimpiyat oyunları resmi programına girmesi zaman almıştır. 1891’de Springfield YMCA okulunun Kanadalı beden eğitimi öğretmeni James Naismith tarafından beyzbol ve Amerikan futbolu oyuncularına kış antrenmanı sağlamak amacıyla icat edilmiş bir oyundur.
Günümüzde basketbolu hemen herkes bilir, oynar ve seyreder. Yine de kısa hatırlatmalar yapalım. Basketbol topunun çevresi 75-78 santimetre, ağırlığı da 650-700 gram arasında değişir. Ülkemizde basketbol ilk kez 1904 yılında Robert Kole Dodge salonunda oynanmıştır. 1911 yılında Ahmet Robenson’un girişimleriyle Galatasaraylı öğrenciler de basketbol oynamaya ve organizasyonlar yapmaya başlamışlardır.
Hemen hemen aynı dönemlerde başlayan basketbol sporuyla (1891), Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (1894) birbirlerini tanıyıp anlaşması uzun yıllar almıştır.
Şimdi vereceğimiz ismi unutmayalım: Renato William Jones…
Bu İngiliz spor adamı 1932’de arkadaşlarıyla birlikte FİBA’yı kuran öncülerden biridir. Dahası oyunun olimpiyat programına alınması için yoğun çaba göstermiş ve 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’na kabul edilmesini sağlamıştır. Bu ismi unutmamanız için tekrarlayalım: Renato William Jones. FİBA Genel Sekreteri!...