12.12.2020 - 15:52 | Son Güncellenme:
İşte tecrübeli teknik adamın yaptığı açıklamalar:
"MART'TAN SONRA DAHA İYİ BİR DÖNEM BEKLİYORUZ"
Tabii olağanüstü bir durum oldu. Türkiye'de Mart ayında başladı, 11 Mart olabilir. O günden bugüne kadar hala aynı kaygıyla, aynı mutsuzluk içerisinde yaşıyoruz. Sadece ben değil bütün Türkiye, bütün dünya bunu yaşıyor. Belirsizlikler devam ediyor. Bu belirsizliklere alışmaya çalışıyoruz. İlk başlangıcında futbol maçlarının oynatılıp oynatılmaması döneminden daha sonra oynatılmaması dönemine geçtik neredeyse. Bir süre maçları bitirdikten sonra ne olacağı kararsızlığı içerisinde yeniden maçlar başladı. Ama uzun bir ara verildi. Futbolda ben oyunculuğumdan beri hatırlıyorum daha sonra antrenörlük dönemime de baktığımda ligler genelde en fazla 1, 1.5 ay ara verilirken burada ondan çok daha fazla bir süre futboldan uzak kalındı ki yaşamı futbol olan futbolcuların fizik olarak da zihin olarak da dağınık bir dönem geçirdiğini yeniden başladığı zaman da huzur ortamının olmadığı bir dönem geçiriyoruz. Dikkatli olmak gerekiyor. Verilen ve söylenen sözlere dikkat ederek hayatın devam etmesi gerekiyor. Zor bir dönem geçiriyoruz. Umutluyum, benimki tabii bilgiden kaynaklanmıyor ama gelişmeler ışığı altında aşının da gelmesiyle Mart'tan sonra daha iyi bir dönem hayal ediyoruz. İnşallah Haziran'daki Avrupa Şampiyonası'nda herkes rahat ve mutluluk içerisinde yeniden hayata döner diye düşünüyorum.
"FAZLA MAÇ OLMASINDAN RAHATSIZ DEĞİLİM"
İşin bir gerçeği var. Pandemiyi niye aldık merkeze? Şu anda biz boştayız ama kulüplerimiz zor durumda. Maçlar yoğunlaştı, 3 günde bir maç yapacaklar. Avrupa'daki maçlar devam ediyor. Oyuncular nasıl etkilenecek bunu göreceğiz. Bizim açımızdan Mart'tan itibaren müsabaka dönemi başlayacak ama bugünden itibaren de Dünya Kupası elemelerine hazırlık yapacağız. Mart'ta 3 maç yapacağız resmi olarak çünkü biz 6'lı gruptayız. Mart ayında 3 tane maçımızı Dünya Kupası elemesi oynacağız. Haziran'da Avrupa Şampiyonası oynayacağız. Eylül, Ekim, Kasım'da da diğer maçları oynayıp Dünya Kupası eleme maçları Kasım'dan sonra bitecek.
Ben maçın fazla olmasından rahatsız değilim ama pandeminin gölgesinde bu daha da fazla tedirgin ediyor. Sadece seyahat değil, sadece kamp değil, sadece otel değil. Çünkü her değiştiğiniz yere adapte olmanız gerekiyor.
"HER MAÇA KAZANMAK İÇİN ÇIKACAĞIZ"
Tutkuluyuz, coşkuluyuz, sevimliyiz. Bırakmayacağız, bunu biliyoruz. Her maçı kazanmak... Başlayacağımız turnuvada rakibimiz kim? Hollanda, arkasından Norveç, Karadağ, Cebelitarık, Letonya... Kağıt üstünde üç takımı ayrı tutabilirsin ama hiçbir garantisi yok. Hollanda da, Cebelitarık da kazanılması gereken maç olarak bakıyoruz. Her maça kazanmak için çıkacağız. Kaybettiğimiz zaman neleri eksik yaptık diye düşüneceğiz. Ama biz her maçı kazanıp birinci olmak istiyoruz.
Ben bu konuda aşılıyım çünkü daha önceden de yanlışları gördüm, haksız eleştirileri gördüm ama doğru eleştiriler neydi? Maç kaybedildiği zaman, beklenen sonuç alınmadığı zaman eleştiri yapacaksın bu gayet normal. Ben mesela basit bir örnek vereyim; acaba oyunculara sahip çıktığını düşünenler, oyuncuya sahip mi çıkıyorlar yoksa oyuncusu sahiplenir adı altında kendini gündeme mi almak istiyorlar? Ben kendilerini gündeme almak istediklerini düşünüyorum. Öyle olsaydı bugün Maradona'ya sahip çıkan Türkiye, önce Arda'ya sahip çıkardı. Maradona da çok büyük değer, ona da saygı duyuyorum, Pele'ye de duyuyorum ama Arda'ya da duyuyorum. Benim için marka değeri olan bir oyuncu. Onun yanlışını, birinin yanlışıyla ölçmek doğru değil.
MARADONA'YA SAHİP ÇIKAN TÜRKİYE ARDA'YA SAHİP ÇIKARDI"
Aşı daha Türkiye'ye gelmedi ama ben gençken aşılandım bu konuda. Çünkü gençken, yeni başlarken futbolu okuyamıyordum! Onun üzerine üniversite okudum daha iyi okuyayım diye. Daha sonra ileride çoğalamıyoruz dediler, saçı bozuk dediler. Daha sonra elbisesi dediler. Şimdi parası çok dediler. Her gün bir şey diyecekler. Her gün aşı... Mikrop devamlı değişiyor, virüsler değişiyor. O virüslere karşı yeni aşılar bulacaksınız. Benim bir sorunum yok. Sorun, benim yönettiğim oyuncular sorun yaşamasınlar. Çünkü onlar ne olduğunu, ne olacağını, ne düşündüğümüzü biliyorlar. Benim hayalim şu; Türk Milli Takımı'nın oyuncularıyla, ülkesiyle en üst seviyede olmasıdır.
"TÜRKİYE GEÇMİŞ YILLARA GÖRE DAHA İYİ DURUMDA"
2-3 tane başlık söyleyeyim. Birincisi Türkiye 2000'li yıllardan, 1980'li yıllardan çok daha iyi durumda. İyi oyuncularımız, iyi antrenörlerimiz var. Kulüp yapılarımızın değişmesi lazım. Bugünkü koşullara uygun değişimler olması gerekiyor, o ayrı bir konu. A Milli Takım'ın şu anda yapacağı şey, önünde başarılı olmacak bir turnuvası var bu grubun. Yani kendileri için hedef seçecek çok büyük bir turnuva var. Hayatlarında miras olarak bırakılacak değerler var. Bu Avrupa Şampiyonası'nda oynanacak oyun -oyun çok önemli- ve Dünya Kupası'na katılım. Biz bunu yapacak güçte olduğumuzu düşünüyoruz. Biz bunun için yola çıktık. Bunu yapacağız, birlikte başaracağız. Eleştiride, birlikte olduğu için ben saygıyla karşılıyorum ama kötü niyete de duvar koymak istiyorum. Benim için değil, Milli Takım antrenörü için... Bana asla bir şey yapamazsınız ama Milli Takım antrenörüne yaparsanız ona izin vermem.
"BEŞİKTAŞ İLE İSMİMİN ANILMASI NORMAL"
Bu kavramlar hep sonuçlarla, duygularla konuşuluyor. Bakın Löw 14 senedir Almanya'nın başında. Bunu milli takım için demiyorum sadece burası daha az diğerlerine nazaran; kulüplerde yılda bir, ayda bir, üç ayda bir, 30 günde bir, günde bir değişiklik oluyor. Bunlar hep konuşuluyor, spekülasyon oluyor. Trabzonspor'a Abdullah Avcı geldi, Beşiktaş'a Sergen geldi. Bir ay sonra gidecek mi, kalacak mı bilmiyoruz. Bu nasıl bir şeydir? Kalacaksa nasıl kalacak? Bu sefer oradan bir tartışma... Bunu menajerler de yapıyor biraz. İsimleri örnek olsun diye söyledim.
Beşiktaş'la ismimin anılması normal ama gündeme gelmesi doğru değil. Çünkü Beşiktaş'ta görevimi yaptım, çok mutluyum. Bu Trabzonspor için de geçerli. Ben Trabzonspor'un kendisiyim diye kendimi görüyorum. Ama çizgimiz var, doğrularımız var. Asla işin içine karışamam. Ben mesafemi biliyorum. Dolayısıyla adımın geçmesini doğru bulmuyorum orada veya başka bir kulüpte. Ben burada görevimi yapıyorum. Burada görev yaparken oranın konuşulması gereksiz bir gündem bence. Aynı şekilde benim buradan ayrılma durumum da doğru değil. Ben bunu hep kullandım bir kez daha söyleyeyim; bir antrenör bir yerde çalışırken başka bir yerde isminin geçmesinde kendisinin de dahli varsa bu doğru değildir. Yanlış buluyorum, bunlar yapılıyor bizde.
"BEN KURTARICI DEĞİLİM"
Benim görevim iki yıl daha bu takımda başarıyı kovalamak, aynı zamanda da ülke futbolunda bir futbol adamı olarak ne kadar doğru varsa bunları ilgili kişilerle paylaşıp, yapılanmanın bir ayağı olmak. Ben kurtarıcı değilim tek başıma da yapmayacağım. O yüzden diyorum ki; herkesin katılacağı bir düzen olsun. Burada antrenörler olsun, hakemler olsun, medya olsun, yöneticiler olsun. Hepimizin birlikte yapacağı yeni fikirler olmalı kulüpler bazında futbol adına. Ama şu andaki asıl görevim bir yarışma dönemi ve bu üst seviyede gidecek.
Şu anda Hollanda 14. FIFA Sıralaması'nda. Biz 32.'yiz, Norveç 44. Eğer Macaristan'ı yenseydik belki 25'lere yakın olacaktık. Biz 20'lere, 10'lara düşmek istiyoruz FIFA Sıralaması'nda. Çünkü bu bizim için önemli. Bir de bize grupta yakın olan takımlardan farklı olduğumuzu göstermek istiyoruz. Bu grupta yapabileceğimiz bir iştir, bu grup bana yeter. Benim kadrom aşağı yukarı belli. Bunu zorlayacak bir iki oyuncu olursa yine alırım ama gelecek adına da iş yapıyoruz biz. Bugünü kullanıp hadi bana ne diyecek biri değilim. Ben işin sonuna geldim futbolda. Hem sonucu kovalayacağım hem bundan sonra iyi izler bırakmak istiyorum.
"ÜLKE FUTBOLUNUN İMAJINI MİLLİLERLE YAPIYORUZ"
Maddi olarak da iyi durumdayız, manevi olarak da. Biz tek bir kulüp değiliz, hepsi bizim için önemli. Ama Milli Takım hepsinin üstünde, piramitin tepesinde. Onları temsil ediyor. Uluslararası alanda aldığımız her başarı oyuncularımızın Avrupa'da güçlenmesini ve burada olan oyuncuların transferini sağlayacak. Bunun ekonomik olarak da tanıtım olarak da katkısı var. Ülke futbolunun imajını Milli Takım'la yapıyoruz. Bunu geçmişte yapan kulüplerimiz de vardı. Ama bunların sayısının çoğalmasını istiyorum. Üzülüyorum ben de tabii kulüplerin puan kaybetmesine çünkü uluslararası maç yapıyorsun. Şampiyonaların hedefi Avrupa'da başarılı olmak. Bugün eğer direkt giden takımımız da ortadan kalkarsa bu bizim hepimizin sorumluluğu. Benim de sorumluluğum.
Ben kulüpler bazında da Türkiye ortalamasına göre Avrupa'da başarılı olduğumu düşünüyorum, Milli Takım'da da. Artı galibiyetimiz var. Ben o kadar üzüldüm ki Macaristan maçında. Evet kaybettik, evet eleştirileceğim ama en çok üzülen benim. Her şeyi bir kenara bırakın tarihinde ilk defa kafa kafaya gelecekti. Hatırlarsınız çocukken okuduk kitaplarda; şu kadar galibiyeti şu kadar mağlubiyeti var. 223'e 222'ydi. Mutlaka yapacağız, buraya da kolay gelmedik. Eksi 50'lerden, eksi 100'lerden geldik biz buraya. Galibiyetimiz daha azdı. Şimdi kafa kafaya iki fark kaldı. Bunu kapatıp artıya geçeceğiz, sonra Dünya Kupası'na katılıp elveda diyeceğiz."