Son dakika - Fransa Açık'ta 'Büyük üçlü'ye kura şoku! Djokovic, Nadal ve Federer...

ALP USTAOĞLU

Son 20 yıldaki gelişim her şeyi değiştirdi, oyuncular fiziksel olarak güçlendi. Teknoloji, tıp, gıda ve data bilimi sayesinde Marvel kahramanları gibi ‘süper sporcular’ yetişmeye başladı. Genç yaşlarda tenisçiler böylece büyük performanslar gösterebiliyorlar.

Tenis 20 yılda çok boyutlu bir gelişim gösterdi. Artık oyunun bir tarafını iyi oynayan ve buradan üretim yapan oyuncuların yerini çok yönlü oynayabilenler aldı. Oyuncular fiziksel olarak güçlendi, hazırlık süreçleri neredeyse NBA standartlarına geldi.
En önemlisi yeni jenerasyon şampiyonların çoğunluğu kort içinde yaşlarının ötesinde zihinsel olgunluğa sahipler. Tabii ki bütün bu ilerlemelerde bilimin katkısı var. Teknoloji ve tıp ilerledi, gıda endüstrisi teknolojisi ise tıptan daha ileride. Artık vücudumuzu ve gıdaları iyi tanıyoruz. Ayrıca dünyanın her yerinde her seviyeden spora internet sayesinde ulaşabiliyoruz. Bu gelişmeler sporu data ve fiziğe dayanan, kırıcı, mücadeleci bir seviyeye taşırken; diğer yanda teknoloji, tıp, gıda ve data bilimi sayesinde Marvel kahramanları gibi ‘süper sporcular’ yetişmeye başladı.
Artık sporcular genç yaşlarda büyük performanslar gösterebiliyorlar. Ayrıca bu gelişmeler Federer, Nadal ve Djokovic gibi oyuncuların ömrünü uzattı. Dolayısıyla emeklilik yaşı 32-34’lü yaşlardan, 40-42’li yaşlara uzadı. 70, 80 ve 90’lı yılların Bjorn Borg, John Mc Enroe, Ivan Lendl, Pete Sampras gibi yıldızları bu kadar şanslı değildi. Örneğin 26 yaşında 11 grand slam şampiyonluğuna ulaşan Borg bilimden faydalanabilseydi Federer’in 20 grand slamlik rekorunu 40 sene önce kırardı.

Federer’e baskı
Ancak en önemli sorun sporun ‘izlenme keyfi’ ciddi şekilde ihmal edilmiş durumda. Bu yüzden snookerda Ronnie O’Sullivan, teniste Federer’in kariyerlerine devam etmeleri için baskı var. Aynı olumlu düşünceler Barcelona ve NBA için de geçerli. Çünkü bu insanlar başarılı performanslarının yanı sıra izleyicilere oyunları ile ‘seyir keyfi’ veriyorlar. Bu o kadar önemli bir kavram ki, dünyada bu felsefenin en büyük isimlerinden olan Johann Cruyff, bir spor adamının ötesinde, Hollanda’da ülkeye şekil veren son 50 senenin en önemli kanaat önderlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Bu anlamda Roland Garros izleyenlere verdiği tenis kalitesi ve seyir zevki ile tenis dünyasının en önemli mücevherlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu kaliteye kortların özel olarak hazırlanan toprak zemini, ambiyansı, turnuva kültürü ve tarihini eklediğinizde değer belki sadece Wimbledon ile kıyaslayabileceğiniz bambaşka bir seviyeye çıkıyor. Bu sene de pandemi etkisine rağmen iyi başlayan turnuva, ilerleyen turlarla beraber daha da ısınacak gibi görünüyor.

Osaka haklı mı?
Nadal’ın 3-0 kazandığı ilk tur maçının basın toplantısına katıldım.
Toplantıda Nadal’a ısrarla kazandığı 3. seti neredeyse kaybedeceğini, set puanları çevirdiğini ve niye böyle olduğu soruldu. Bunun üzerine toplantıya pozitif gelen Nadal gerildi ve ‘arkadaşlar ne yapacaktım, 3. seti kaybetsem, hala 2-1 önde olacaktım ve 4. seti oynamaya devam edecektim sonuçta tenis oynuyoruz, maçı da kaybedebilirsiniz, takılmayın bu kadar’ cevabını verdi. Ertesi gün bu sefer Zverev’e ona sorduğu bir soru yüzünden akreditasyonunu kaybeden gazeteci hakkında ne düşündüğünü sordular. Zverev de sinirlenerek buraya tenis konuşmaya geldiğini, politikacı ya da karar verici olmadığını ifade etti.
Çok sıcak bu iki örneği gördükten, ‘Maçlardan sonra düzenlenen basın toplantılarında sorulan tuhaf sorular ve oluşturulan gergin atmosfer nedeniyle psikolojimi bozan bu toplantılara katılmayacağım’ diyerek basın toplantısı düzenlemeyi protesto eden Naomi Osaka acaba haklı mıydı diye düşünmeden edemiyor insan. Zaten şu anda özellikle yabancı medyanın bir numaralı gündemi basın toplantıları, herkes bunu tartışıyor, bu konuyu pazar günkü yazıda turnuvanın ilk hafta panoraması ile beraber detaylı olarak değerlendireceğim. Herkese spor dolu günler dilerim.

Federer, Nadal ve Djokovic sürprizi
Roland Garros’ta uzun zamandan beri ilk defa Djokovic, Nadal ve Federer kurada tablonun aynı tarafında bulunuyorlar. Dolayısıyla Djokovic çeyrek finalde Berrettini-Federer galibi ile yarı finalde de büyük ihtimalle Nadal’la oynayacak. En önemli favorilerden Thiem’in de ilk turda elendiğini düşünürsek yarı final ve sonrasında şampiyonluk için Medvedev, Tsitsipas ve Zverev’e iyi bir şans gelmiş gibi görünüyor. Bütün bu çeyrek ve yarı final savaşlarından yorgun çıkacak olan ‘büyük üçlü’ belki bu sefer şampiyonluğu ‘yeni jenerasyonun büyük üçlüsüne’ bırakabilir. 22 yaşındaki Ruud’a ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Genç oyuncu erkeklerde en fazla gelişim gösterenlerden biri ve Paris’te bu sene kendisini ileri turlarda görebiliriz.