30.04.2023 - 09:11 | Son Güncellenme:
Rıza Çalımbay yönetimindeki Sivasspor, Spor Toto Süper Lig’in 32’nci haftasında Fenerbahçe’ye 3-1 mağlup oldu. Heyecan dolu müsabakayı usta kalemler değerlendirdi.
6939467i’nin duayen isimlerinden Tayfun Bayındır, Ferdi Kadıoğlu’nun performansına hayran kaldı. Genç oyuncunun bek pozisyonunda oynatılmasana tepki gösteren Bayındır, 'Futbol adına tam bir ihanet' ifadelerini kullandı.
İşte Sivasspor - Fenerbahçe maçı sonrası usta kalemlerin değerlendirmeleri…
KRİTİK GALİBİYET / TAYFUN BAYINDIR
Sivas yıllardır Fenerbahçe’nin hedeflerini sekteye uğratan bir takım... Şampiyonluklara bile engel oldu. Zaten sadece Fenerbahçe için değil, Türkiye’deki bütün takımlar için zor bir deplasman... Çalımbay’ın takımı her zaman dirençli, hücum kovalayan ve maçı 90 dakika bırakmayan bir yapıda... Böyle bir takımı üç gol atarak seyircisi önünde yenmek ve maçın 45 dakikasını da 10 kişi oynamak yabana atılacak bir başarı değil. Ancak...
Bu kritik galibiyet Fenerbahçe’nin asla gözünü boyamamalı...Başta Jesus ve ekibi olmak üzere tüm takımın bu maçı çok iyi analiz etmeleri gerekir. Bir kaç kez bu maçı izlemeliler, koskaca Fenerbahçe’nin ve elbette Jorge Jesus’un nasıl bir özgüven eksikliği yaşadığını görmeliler.
Ne demek istediğimi maçtan bir kaç pozisyon ile anlatmaya çalışayım... İlk on birde iki tane yaratıcı oyuncusu var Fenerbahçe’nin... İrfan Can ve Arda Güler... Ferdi’nin attığı iki golde de bu yaratıcı ayakların katkısı büyük... Ve bu ikili sayesinde Fenerbahçe ilk 45 dakika oyunu rahatlıkla kontrol altında tuttu, zaman zaman da rakip ceza alanı içine yığdı. İrfan Can kırmızı ile çıktıktan sonra da tek başına kalmış Arda Güler’le yine oyun kontrolü sarı-lacivertlilerin elindeydi. İkinci yarı akılalmaz bir biçimde Jesus, Arda’yı kenara alıp ikinci ön liberoyu, yani İsmail Yüksek’i oyuna sürdü. Oyun bir anda bambaşka bir formata döndürüldü. Neredeyse 40 dakika Fenerbahçe ceza sahası önünde Sivasspor’un yüksek pas trafiğini Fenerbahçe’nin de tek toplarla savunma yapmaya çalıştığını gördük. Jesus’un skoru koruma hamlesi oyunu Fenerbahçe’nin ceza alanına yığdı, ardından da gol geldi. Görüntü 2-0’dan 3-3’e dönen geçen haftaki İstanbulspor maçından farklı değildi. Jesus’un bu tedirgin korumacı futbolunu aslında anlamak mümkün, temel sorun takımın üstündeki büyük baskı... 3-0 galipken bile puan kaybedeceğim korkusu yaşıyor tüm takım... Ve bu bir kısır döngü olarak da devam ediyor. Sadece dünkü maç değil, haftalardır benzer durum söz konusu... Düzelir mi; Jesus’a sormak lazım!
Ferdi Kadıoğlu ve Luan Peres için mutlaka parantez açmalıyız. Dün gördük ki, Ferdi’yi sağ beke hapsetmek futbol adına tam bir ihanet... O’nu orta alanda kullandığı sürece Fenerbahçe’nin dikine oyunda rakibe baskı kurmada ve özellikle dönen topları toplamada artıya geçtiğini hep birlikte görüyoruz... Umarım Jesus böyle devam eder... Aylardır geçirdiği ağır sakatlık nedeniyle forma giyemeyen Peres dünün en iyilerinden birisiydi. Jesus’un üçlü savunma tercihine rağmen neredeyse hiç sırıtmadı. Sakatlanmamış olsaydı Fenerbahçe’nin stoperler yüzünden kaybettiği puanların bir çoğu şimdi hanesine yazılı olurdu diye düşünüyorum.
ÇOK BEKLERLER 'PTT'Yİ / ERCAN GÜVEN
Fenerbahçe’nin Sivas’ta kaybedip rahmetli İslam Çupi ağabeyimizin tanımıyla PTT (pijama- terlik-televizyon) pozisyonunda derbiyi izleyeceğini ümit edenler fena halde yanıldı.
Hocalar, futbolcular, taktikler değişse de… Yarışta geri düşse de “Fenerbahçe’nin anlatılamaz büyüklüğü” kaybolmuyordu demek ki.
Usta bir boksör gibi iplere dayanıp gard alarak başladığı maçta, sağlı sollu ataklarla ve giderek hızlanan tempoyla sahayı rakibine dar eden Fenerbahçe, son golünü de 10 kişiyken atıp daha ilk devreyi 3-0 önde bitirdi.
Geçen derbide on kişi kalan Beşiktaş’ın nasıl geriden gelip kendilerini geride bıraktığını anlamış olmalı Fenerbahçe takımı:İnatla, ısrarla, gücünün tamamını sahaya koyarken kafayı çalıştırmayı da unutmadan.
Aynen öyle yaptı Fenerbahçe.Aslında Fenerbahçe maç başladıktan sonra, daha doğrusu ilk golü attıktan sonra açıldı. Çünkü karşısında Charsis-Hakan-Saiz’den kurulu bir Sivas orta sahası vardı. Yani İrfan Can ve Arao’ya teslim edilmiş orta sahadan çok daha sert ve güçlüydü.
Yetmedi, henüz sekizinci dakikada Valencia, Arda’nın ortasına yetişmek isterken Sivas kalecisi Ali ile çarpışıp sakatlandı. Yerine Rossi girdiğinde Arda serbest oynamaya başladı. Böylece takımı yöneten genç Arda oldu ve Rossi hemen golü attı. Sağdan aldığı topla ilerlerken pas vermesini bekleyen Sivaslıların arasından geçip rahatça hem de… Sivasspor’un aklı beş gün sonraki kupa maçında olmalıydı.
İlk yarı uzatmalarının ilk dakikasında artık kontratak yapan, hızlı oynayan ve maça ağırlığını koyan Fenerbahçe’nin ikinci golünü Ferdi’ye attıran İrfan Can, dört dakika sonra Saiz’e sert girdiği için önce sarı kart gördü, sonra VAR’ın ikazı ile kırmızı ve Fenerbahçe 10 kişi kaldı.
Şayet birileri “Fenerbahçe’nin hızını keselim” diye düşünmüşse fena halde yanıldı. On kişi Fenerbahçe frene değil gaza bastı. Ferdi kendisinin ikinci, takımının üçüncü golünü attı ilk yarı bitmeden. Çünkü takım ruhu yakalanmıştı.
Bu arada Fenerbahçe kaptanlık pazubantı sanki büyülü gibiydi!.. İlk takan Valencia ambulansla çıktı oyundan. İkinci takan İrfan Can VAR kararı ile atıldı. Jesus elinde kalan pazubantı takacak adamı çağırmak için uzun süre salladı ama kimse oralı olmadı. Ferdi son golü attıktan sonra taktı kaptanlık pazubantını neyse ki!
Maçın ikinci yarısı Valencia ile çarpışıp sakatlanmış olan Sivas kalecisi değişirken Fenerbahçe de Arda’yı soyunma odasında bırakıp sahaya İsmail ile çıktı. Takım 4-4-1’e döndü.Jesus on kişi kalmış takımı için 3 gollü galibiyetin yeterli olacağını düşünüp savunmayı oradan başlatmak ve orta sahayı güçlendirmek istemiş olmalı. Aslında Fenerbahçe savunması bir devre boyunca ceza alanına Sivassporlu sokmamıştı ama on kişi oynamak farklıydı.
Nitekim, Gradel 53’de direğin önünden bir gol kaçırdı Sivasspor adına. Sonra yine Gradel ve Saiz’in yüzde yüzlük gol fırsatları. Takımı ayakta tutan adam oldu İrfan ikinci yarı başında.
En iyi golcüsü sakatlanmış, en iyi orta sahası kırmızı kart görmüş, en iyi pas yapan yıldızı soyunma odasında bırakılmış on kişilik Fenerbahçe’nin işi çok kolay değildi tabi. Ama büyük takım böyle anlaşılırdı.
69. dakikada sadece savunan durumuna düşen Fenerbahçe’de, Jesus nihayet Padro’yu çıkardı, önde top tutabilen, uzun toplarla fırsat yakalayabilen Serdar Dursun’u aldı. Çok fark etti takım.
Tabi, savunma bir yere kadardı. Rıza Çalımbay’ın hamlelerinden Caicado skoru 1-3 yapınca, Jesus Alioski ile Mert Hakan’ı aldı sağlam bir kurgu denedi ve başka gol olmadı.
Artık heyecanla derbi izlemek Fenerbahçe’nin en büyük hakkı.
FENERBAHÇE GENÇ LİDERLERİYLE KAZANDI - UZAY GÖKERMAN
Her sezon Fenerbahçe’nin geçmesi gereken bir sırat köprüsü olmuştur, Sivasspor eşleşmeleri; yıllardır belki şampiyonlukların kaçmasının direkt değilse de dolaylı sebeplerinden biridir aynı zamanda.
Sivasspor’un Fenerbahçe maçlarına “derbi” gibi hazırlandığını; geleneksel olarak Rıza Çalımbay’ın her karşılama öncesinde verdiği kritik demeçlerini de buna eklemek gerekiyor.
Böylesi bir atmosfere sahip ortamda, hele deplasmanda daha ilk yarıda maçı kopartabilme başarısı göstermek Fenerbahçe için çok önemli bir başarıdır.
İlk 45 dakika boyunca kazanmak için gereken iyi oyunu da oynadığını buna eklemeliyiz.
Bunun sebebi Jesus ve çıkardığı kadro mudur sorusuna çok emin olamadığımın cevabını vererek devam edeyim.
Maçın hemen başında Valencia’nın ambulansla sahayı terk etmesinin o dakikadan sonra Fenerbahçeli oyuncular üzerinde çok güçlü bir motivasyona neden olduğunu başta İrfan Can ve Arao olmak üzere hemen tüm futbolcularda görmek mümkündü.
Zaten Fenerbahçe’nin ikinci golü öncesinde İrfan Can göserdiği ekstra efor ve yaptığı asist ile ortaya koyduğu mücadelenin karşılığını almış oldu.
Fenerbahçe’nin sahada bir lidere ihtiyacı olduğunu hep söylüyoruz.
Bunun ne anlama geldiğini kadın voleybol takımından Eda Erdem örneği ile açıklayabiliriz.
Her zaman bir takımın böyle liderlere ve kaptanlara ihtiyacı vardır. Sahada takımın zor zamanlarda toparlanmasını, dik durmasını sağlayacak, gerektiğinde ya gol ya da asistlerle katkı verecek.
İrfan Can böyle bir oyuncu mu?
Kesinlikle hayır!
Bugün Fenerbahçe’de bu kritik görevi gencecik futbolcular üstlenmiş durumda.
Ferdi ve Arda’dan söz ediyorum kuşkusuz.
Öncelikle Ferdi Kadıoğlu’ndan başlayalım.
Çok büyük karakter ve her geçen gün daha iyi futbolcu olmaya devam ediyor. Ferdi’nin şansı yine bir Portekizli hoca olan Vitor Pareira’nın elinde parladı; İsmail Kartal ile yıldızı yükseldi ve Jesus’un en büyük kozu, jokeri, belki de temel oyuncusu ve hiç kuşkusuz da şansı oldu.
Ferdi Kadıoğlu olmasaydı Jesus bugünleri görebilir miydi emin olamıyorum.
Dün Sivasspor karşısında yine sahada oldukça farklı pozisyonlarda mücadele etti.
2 gol attı; birincisinde tam bir santrafor gibiydi; ikincisinde bir başka güçlü karakter Arda’nın çektiği şutun golü koklayan takipçisiydi.
Her ikisi de iyi futbolcu olmanın nitelikleri arasındadır.
Tabii buradaki belirleyici etken haftalardır savunmaya dönük kanat bölgelerinden orta alana daha ofansif futbol oynayabileceği yerlerde fırsat bulmasıydı.
Böylesine donanımlı, kompakt bir futbolcuya sahip olmak her takım ve teknik adamın kuşkusuz büyük hayallerinden biridir.
Fenerbahçe her sezon farklı bölgelerdeki benzer niteliklere yakın futbolcularını iyi paralara satmayı başardı belki ancak artık tekrar tekrar yeniden başlamamak adına bazı temel oyunculardan güçlü bir omurga yaratmak adına kadroda tutması gerekiyor ki Ferdi bunların arasında geliyor.
Arda için yapacağımız yorum oynaması değil oyundan çıkmasıyla bağlantılı olacak.
“Asla lider oyuncu olmadığını” söylememe neden olan pozisyonda kırmızı kart ile oyun dışı kalan İrfan Can’ın takımı eksik bırakmasından sonra Jesus ister istemez orta alanda çok daha güçlü savunma özellikleri olan bir futbolcu ile devam etmek adına Arda’yı çıkarıp yerine İsmail’i alarak başladı ikinci devreye.
Her ne kadar 10 kişi oynamanın handikapı olsa da gördük ki Fenerbahçe savunma yapmayı becerebilen, başarabilen bir takım değil. O kadar savunma özelliği olan futbolcuyla pas yapamadı, ileri çıkamadı, Sivasspor’un baskısı karşısında da sıkıntıya düştü.
Ve Arda meziyetlerine sahip bir futbolcuyu aradı.
Çıkmasaydı nasıl bir sonuç olurdu sorusunun cevabını sonsuza kadar bilemeyeceğiz o ayrı bir durum ama özellikle 3. Golde yapabildiklerini hafızalarımızın bir köşesine not ederek bu yazdıklarımı değerlendirmenizi öneririm.
Savunma yapma meziyeti düşük olan Fenerbahçe’nin 2 forvetli mi yoksa tek forvetli mi oynaması gerektiği sorusu da burada önemli bir düşünme dersi olarak önümüze çıkıyor.
Jesus 2’li forvetten hiç taviz vermeden sezon boyu oynamayı sürdürdü; ama Valencia’nın talihsiz sakatlığı ile ilginç bir tercih yaparak sahaya King ya da Serdar’ı değil de Rossi’yi sürerek farklı bir tercihte bulundu ve Fenerbahçe başka bir şey oynadı.
Sivasspor gibi takıma karşı bu kurgu tuttu mu?
Buna cevap vermeden önce Rıza Çalımbay’ın yenilgiyi “kaleci Ali Şaşal’ın sakat sakat oynamasına” bağlama bahanesine değinmeden geçemeyiz.
Rıza Çalımbay ile ilgili bunu ilk defa yazmıyorum; ama şu gerçek ki maalesef Türkiye şartları düşünüldüğünde eline geçen bu Sivasspor şansını gerektiği gibi kullanamadığının tespitini yapmamız gerekiyor.
Çok daha donanımlı bir Sivasspor mümkün olacakken bu seviyeler onun için yetersizliktir.
Arda Güler oyunda kalmış olsaydı belki farkın artacağı ortamda Jesus’un tercihleri nedeniyle ofans yeteneği düşen bir takıma karşı daha iyi oynadığı yanılgısı ile ilk yarıda yenilen golleri kalecisini kurban etme pahasına bahane üretmesi Rıza Çalımbay için pek uygun düşmedi.
Soruya dönersek; evet Fenerbahçe için yeni bir oyun planı olmalıdır. Özellikle 2 önemli büyük maç için.
Çünkü Fenerbahçe’nin orta alanda çok daha güçlü olması gerekiyor. 2 forvet hem savunmayı hem de orta alanı eksilten bir özelliği içinde barındırıyor.
Hazır Peres gibi yeni bir alternatif sahalara dönmüşken Ferdi ve Arda’nın orta alanda birlikte oynayacakları bir taktik dizilimin denenmesi zenginlik oluşturacaktır.