14.02.2022 - 15:51 | Son Güncellenme:
Ajansspor
Hem Fenerbahçe 'de hem Galatasaray 'da forma giydi. Süper Lig'de toplam 4 kez şampiyonluk sevinci yaşadı. 59 kez A Milli takım forması giydi. Gittiği her takımda tatlı sert müdahaleleri, hırsı ve profesyonelliğiyle takdir kazandı. Türk futbolunun önemli isimlerinden Servet Çetin, verdiği röportajda önemli açıklamalar yaptı.
"ABİMİN YERİNE MAÇA ÇIKTIM, FUTBOLCU OLDUM"
- Futbola nasıl başladınız?
Mahallemizde Baki abi isminde biri vardı. Kartalspor’un alt yapı seçmelerine götürdü. Beni beğendiler. Fakat o dönem Kartalspor’un tesisleri tadilatta olduğu için Cevizli’de idman yapıyorlardı. Benim de Cevizli’ye trenle gidip gelmem lazımdı. Fakat param olmadığı için trene kaçak binmem gerekiyordu. Korktum ve gitmek istemedim. Benden bir sene sonra biraderim İrfan, Kartalspor’a yazıldı. Oranın lisanslı futbolcusu oldu. Tadilat bitmişti ve Kartal’da idman yapmaya başlamışlardı. Bir gün kardeşim İrfan’ın hocası eve telefon açtı. ‘Bugün hazırlık maçımız var. İrfan evde mi?’ diye sordu. ‘Yok’ dedim. ‘Peki sen top oynamasını biliyor musun’ dedi. Ben de ‘Evet’ diye cevap verdim. O gün maça gittim ve oynadım. Beni tekrar beğendiler. Bir süre sonra da Kartalspor’un lisanslı oyuncusu oldum.
"MAHALLE MAÇLARINDA GOLLER BENDEN SORULURDU"
-Futbola başladığınızda mevkii olarak yine stoper miydiniz?
Mahalle takımlarında oynarken forvettim. Ama öyle böyle forvet değil. Hareketli, çabuk, gol vuruşları iyi olan bir oyuncuydum. Sonra boyum ve fiziğim birden gelişince önce sağ bek sonra da stopere kaydım.
"KİMSEYİ İDOL OLARAK GÖRMEDİM"
-İdolünüz veya hayran olduğunuz bir futbolcu var mıydı?
Futbol hayatımda kimseyi idol olarak görmedim. Tabii ki beğendiğim, takdir ettiğim oyuncular vardı ama onlar gibi olamayacağım için idolüm yoktu. Her zaman kendimi geliştirip bir yerlere gelmeye çalıştım.
"AİLEME PARA VERDİKÇE HIRS YAPTIM"
-Denizlispor'da yıldızınız parladı. O dönem günün birinde Fenerbahçe'de oynayabileceğinizi hayal ediyor muydunuz?
Çocukluk yıllarımda maddi durumumuzdan dolayı stada gidip büyük takımların maçlarını izleyememiştim. Kartalspor’da oynamaya başladıktan sonra oradaki antrenörler ve yöneticiler, ’Bu çocuk iyi yerlere gelecek. İleride büyük takımlarda oynayacak.’ dediklerini duyuyordum. Kartalspor’da A Takım’a çıktıktan sonra ben de hedeflerimi yükselttim. Henüz 16-17 yaşında para kazanmış olmam da beni şevklendirdi. Çünkü ailemin durumu iyi değildi. Ben de kazandığım parayı onlara verdiğim zaman mutlu oluyordum. Daha çok çalışmaya ve azim göstermeye başladım. Hatta biraderim İrfan, benden daha yetenekli olmasına rağmen o bir yerlere gelemedi. Ben ise çalışma hırsımla sürekli ilerledim. Başlangıçta buralara kadar gelmek hayaldi. Futbol dünyasının içine girip çalıştığın zaman kapıların açılacağını gördüm.
"DAUM İSTEDİ, FENERBAHÇE PARAYI BASTIRDI"
-Fenerbahçe’den teklif nasıl geldi?
Daum, beni beğenmiş ve tercümanı Murat Kuş aracılığı ile temasa geçmişti. O dönem Galatasaray da beni istiyordu. Bana karşılık futbolcu artı para veriyorlardı. Fakat Fenerbahçe, bonservisimin tamamını parayla satın almak istediği için Denizlispor beni oraya yönlendirdi.
"ÜMİT MİLLİ TAKIM'IN YARISI ORADAYDI"
-Fenerbahçe’deki ilk günlerinizde takıma adapte olmakta zorlandınız mı?
Zorlanmadım. Çünkü Ümit Milli Takım’ın çekirdek kadrosunun nerdeyse tamamı Fenerbahçe’ye transfer olmuştu. Selçuk Şahin, Serkan Balcı, Kemal Aslan, Mahmut Hanefi, Tuncay Şanlı, Volkan Demirel gibi isimler oradaydı. O nedenle uyum sorunu yaşamadım. Sadece ilk haftalarda Daum beni oynatmayınca biraz oldu. Sonrasında forma giymeye başladım ve toparlandım.
"ZİCO GELİNCE BANA YOL GÖRÜNDÜ"
-Fenerbahçe'de iki şampiyonluk yaşamanıza rağmen Sivasspor'a gittiniz. Bunun sebebi neydi?
Aslında Fenerbahçe ile 3 yıllık sözleşmem bittikten sonra benle 3 yıl daha mukavele yaptılar. Sezon başında Zico Hoca geldi. Ardından Lugano ve Edu transfer edilince beni oynatmayacaklarını sezdim. Bunun üzerine Sivas’a gitmeye karar verdim. Tabii Fenerbahçe kalsaydım Sivas’takinden daha çok para kazanacaktım. 3 yıl garanti param vardı. Ama ben oynamayı tercih ettim ve Sivas’a gittim.
"FENERBAHÇE’YE PARA KAZANDIRARAK GİTTİM"
-Gitmeden önce Fenerbahçe ile görüştünüz mü?
Ben Denizlispor’dan Fenerbahçe’ye çok yüksek bir bonservisle transfer olmuştum. Sivas beni istediğinde ben şart koşmuştum; ‘Bonservisimi de alırsanız gelirim, kiralık olarak gelmem’ demiştim. Sivas da bonservisimi aldı.
"AZİZ BAŞKAN ÖNCE FIRÇA ATARDI, SONRA SAKİNLEŞİRDİ"
-Aziz Yıldırım'ın sizi ofisine çağırıp 'Senin futbol hayatını bitiririm' dediği doğru mu?
Aziz Başkan beni çok severdi. Oynamadığım için agresif tavırlar sergiliyordum. Takımda olumsuz bir durum yaşandığında sadece beni değil herkesi toplardı. Ben de oynamadığımdan dolayı biraz fevri davranıyordum. O da buna kızıyordu. Yanına gittiğim zaman kızgınlığından bana bunu söyledi. Bana değer veriyordu. O nedenle aramızda bu tarz diyaloglar yaşanabiliyordu.
-Aziz Yıldırım’ın kılık kıyafetlerinize bile karışması sizi nasıl etkiliyordu?
Genelde takımdaki herkes ondan çekiniyordu. Ama ben Aziz Başkan'ın huyunu bildiğim için onunla aram iyiydi. Mesela onun yanına gittiğim zaman fırçalıyordu. Sonra da sakinleşiyordu. O nedenle benim için sıkıntı olmuyordu. (Gülerek)
"DAUM, İSTESEYDİ BENİ KOVDURURDU"
-Christoph Daum ile aranız nasıldı? Size karşı önyargılı olduğunu düşünüyor musunuz?
Beni Fenerbahçe’ye Daum aldırdı. Bana karşı hiçbir önyargısı yoktu. Daha önce anlatmıştım. Beni oynatmadığı zaman odasını basmıştım. O hikâyeleri herkes biliyor. Yani Türk bir hocaya veya farklı bir teknik direktöre bunu yapsaydım kesinlikle kadro dışı bırakırdı. Adam kibirli değildi. Benim oynama isteğimi gördü. Bu yüzden bana yaptırım uygulamadı. Tam tersi sürekli destekledi ve sonunda oynattı. Dediğim gibi Daum’un yerinde başka bir hoca olsaydı belki de beni Fenerbahçe’den göndermişti.
"SÖZÜMÜ TUTTUM, GALATASARAY’A GİTTİM"
-Sivasspor'da yine eski günlere döndünüz ve ardından bir başka büyük kulübe Galatasaray'a transfer oldunuz. O süreçte neler yaşadınız?
Ben Fenerbahçe’den ayrılırken Burcu Esmersoy’un NTV’deki bir programına konuk olmuştum. Bana,'Fenerbahçe’den gidiyorsunuz, bundan sonraki hedefiniz nedir?’ diye sormuştu. Ben de ‘Sivas’a gidiyorum ama Milli Takım’da oynayıp tekrar büyük bir takımda forma giymek istiyorum.’ diye cevap vermiştim. Belki bu cevabım insanlara inandırıcı gelmemişti. Genelde büyük takımdan ayrıldıktan sonra konsantre olmakta sıkıntı yaşadığınız için daha aşağı seviyelere gidiyorsunuz. Sonrasında sezon bitimine haftalar kala Galatasaray ile anlaştım. Hatta Aziz Başkan da aradı. ‘Bize dön’ dedi. Ama Galatasaray’a sözüm vardı. Oraya gittim.
"GALATASARAY’DAKİ KUPALARA KATKIM DAHA FAZLA"
-Galatasaray'da da iki şampiyonluk gördünüz. Hangi takımda yaşadığınız şampiyonluklar sizin için daha anlamlıydı?
Fenerbahçe’nin ilk şampiyonluğunda yeteri kadar forma giyemedim. İkinci sene full oynadım. O şampiyonluk benim için daha anlamlıydı. Çünkü ben takıma faydalı olduğum zaman mutlu oluyorum. Keza Galatasaray’da sürekli oynadığım için o iki şampiyonluk da benim adıma değerliydi.
"İKİ TAKIMDA OYNAMAK HERKESE NASİP OLMAZ"
-Jübile yapma imkanınız olsa hangi takımın formasıyla sahalara veda etmek isterdiniz?
Çok zor bir soru… Onu hiç düşünmedim. İkisi de ülkemizin değerli kulüpleri. İki takımda da forma giydiğim için çok şanslıyım. Tabii o zamanki şartları da göz önünde bulundurmak lazım ama şu an bu konuyla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim.
"FENERBAHÇE TARAFTARI DAHA COŞKULUYDU"
-Taraftar baskısını hangi takımda daha fazla hissediyordunuz?
Tabii ki Fenerbahçeli taraftarı daha coşkulu. Başarılı olduğunuz zaman ikisinde de problem yaşamıyorsunuz. Başarısızlıkta ise iki kulüpte de futbol oynamak çok zor. Her zaman kazanmalısınız. Beraberlikte bile mutlu olmayan taraftar kitlesine sahipler. Her sene şampiyon olmalısınız. İkincilik başarı olarak görülmüyor.
"RİJKAARD’I KURTARDIM FAKAT YARANAMADIM"
-Galatasaray’da teknik direktör Frank Rijkaard ile neden yıldızınız barışmadı?
Büyük bir problem yaşamadım aslında. Bir kez oldu sadece. Eskişehirspor’la maçımız vardı. Kötü gidiyorduk. Mağlup olsak büyük ihtimalle Rijkaard gönderilecekti. Ben o maçta çok iyi oynadım. Gol attım ve maçı kazandık. Sonrasında Milli Takım’a gittim. Orada da oynadım. Geldikten sonra Karabükspor maçımız vardı. Sebepsiz bir şekilde antrenmanda beni oynatmayacağını belli etti. Bu duruma bozuldum tabii. Beni neden oynatmadığını açıklamasını bekledim. Bunu yapmayınca aramızda sıkıntı oldu.
"RIZA HOCA VE FEYYAZ UÇAR’IN YERİ BAŞKA"
-Kariyerinizde fark yaratan hoca var mıydı?
Rıza Çalımbay diyebilirim. Onunla bağlarımız çok farklı. Daha Birinci Lig’de onun takımında oynadım. Yine futbolu bıraktıktan sonra ilk kez Rıza hocanın yanında antrenörlük yapmaya başladım. Ama Feyyaz Uçar’ın da benim kariyerimde katkısı var. O zaman Göztepe’de Rıza hocanın yardımcısıydı. Ben Kartalspor’da oynarken Feyyaz hoca da Çanakkale’de yardımcı antrenördü. Onlara karşı oynarken beni beğenmiş ve Rıza hocaya tavsiye etmiş. Aynı şekilde Kartalspor’un alt yapısındaki Necmi Reis ve Yücel Hoca’nın da isimlerini anmam gerek.
"DAHA ÇOK GOL ATABİLİRDİM"
-Nerdeyse bir forvet kadar golcüydünüz. Hatta şimdiki bazı forvetlerden bile daha iyiydiniz. Bu özelliğinizi neye borçlusunuz?
Belki çocukluk yıllarımda forvet oynamanın da katkısı vardır. Gole ihtiyaç olduğu
zamanlarda atağa çıkmayı seviyordum. Duran topların hemen hemen hepsinde ileriye gidiyordum. Daha fazla gol atabilirdim. Çok kaçırdığım gol fırsatları oldu.
"PARTNERLERİME LAF SÖYLETMEM"
-Stoper hattında en iyi anlaştığınız partneriniz kimdi?
Fenerbahçe’de Luciano, Önder (Turacı), Deniz Barış ile oynadım. Galatasaray’da da Song, Emre Aşık, Gökhan Zan, Emre Güngör vardı. Yani çok sayıda oyuncuyla birlikte oynadım. Hiçbirine haksızlık edemem. Birçoğu ile Milli Takım’da da beraberdik. Bu nedenle özel bir isim veremeyeceğim.
"SHEVCHENKO’YU ÖNDER KAÇIRDI, İHALE BANA KALDI"
-Futbolculuk kariyerinizde sizi en çok zorlayan rakip oyuncu kimdi?
Valla gündemde sürekli 'Döndürmeyin Shevchenko'yu' hikâyesi var ya…Onunla ilgili defalarca açıklamalar yaptım. O maçta ben Gilardino ile adam adama oynadım. Önder Turacı, Shevchenko’yu marke ediyordu. Onu Önder kaçırdı, olay bana patladı. Bunu bir de sizin aracılığınızla tekrar hatırlatayım. Ama şunu söyleyeyim; hani Türkiye Kupası maçlarında alt liglerden maçlar oynanıyor ya; en çok o maçlarda zorlanıyorduk. Konsantre olmakta sıkıntı yaşıyorduk. Nasıl olsa turu geçeriz diyorduk. İşte bazen o zayıf takımların forvetleri karşısında zorlanırdım. Ancak kaliteli forvetlere karşı her zaman iyi oynadım. Daha iyi motive oluyordum.
"KALİTELİ FORVETLERE KARŞI KÖTÜ MAÇIM YOK"
-Shevchenko ile ilgili özel bir sorum vardı. Fakat siz sormadan cevapladınız. O zaman Portekizli yıldız Ronaldo'yu bir milli maçta nasıl durdurduğunuzu anlatır mısınız?
Bir milli maçta değil sadece. Benim en çok karşılaştığım santrafor veya kenar oyunculardan biri Ronaldo’dur. Onunla Ümit ve A Milli takımlarda, Real Madrid maçlarında çok sık karşılıklı oynadım. Dediğim gibi iyi forvetlere karşı daha iyi konsantre oluyorum. Dönüp bakıyorum; milli maç ve Avrupa’daki maçlarımda iyi santrforlara karşı kötü bir maçımı hatırlamıyorum. Shevchenko olayında benim onu döndürmeme olasılığım yoktu. Gilardino ile adam adama oynuyordum. Shevchenko, Önder’in adamıydı. Shevchenko, o kadar gol atınca üzerimize yapıştı.
"RONALDO İLE TEKRAR KOZLARIMIZI PAYLAŞMAK İSTERDİM"
- A Milli Takım’ın Portekiz ile maçı var. Ronaldo’nun karşısına tekrar çıkmak ister miydiniz?
Oynamayı çok isterdim. Zaten futbolu sakatlığımdan dolayı erken bıraktım. Belki sakatlığım olmazsa şu ana kadar oynardım. Çünkü kendimi her anlamda iyi hissediyordum. Ronaldo ile tekrar karşılıklı oynamak büyük keyif verirdi. Fırsat bulursam Portekiz milli maçına gitmek isterim.
"PENALTIYI ŞANS ESERİ KURTARDIM"
-Bir de Eskişehirspor'da oynarken penaltı kurtarmıştınız. Bunu nasıl başardınız?
O maçta farklı olaylar yaşandı. Kaleci Boffin’di. Kırmızı kart gördü. Aslında savunma oyuncusu olduğum için benim kaleye geçmemem gerekiyordu. Ancak adalemde problem vardı. Maça zorla devam ediyordum. Kaleye geçtim ve şansa penaltıya kurtardım işte.
"SADECE MARCAO İYİ, DİĞERLERİ SIRADAN"
-Şu anda üç büyüklerde oynayan stoperlerden hangilerini beğeniyorsunuz? Özellikle Fenerbahçeli Atilla Szalai ve Kim Min Jae için yorumunuzu merak ediyorum.
İkisini de beğenmiyorum. Aynı şekilde Beşiktaş ’ın stoperlerini beğenmiyorum. Galatasaray’daki Marcao iyi. Diğerleri bana göre oraların oyuncuları değil. Bu takımlara daha iyi stoperler alınabilir.
"SZALAİ VE KİM STOPERSE, LUGANO NEYDİ?"
-Szalai ve Kim’e Avrupa’dan teklifler var ama…
Ortalıkta stoper olmadığı için onlar da kıymete biniyor. Bu zamanda iyi stoper bulmak zor. O yüzden çok değerlendiler. Bizim dönemimizde daha kaliteli stoperler vardı. Szalai ve Kim’in abartıldığını düşünüyorum. Ahım şahım bir şey yaptıkları yok. Oyuna katılmıyorlar. Kaç tane golleri var? Savunmayı da iyi yapmıyorlar. Fenerbahçe’deki eski stoperlere bir bakın. Mesela Luciano, Lugano, Kjaer vardı. Bence onların yanında bunlar stoper değil. Aralarında dağlar kadar fark var.
"GENÇLERE FIRSAT VERİLMİYOR"
-Son dönemde yerli stoper de yetişmiyor. Merih Demiral ve Çağlar Söyüncü dışında göze çarpan stoper yok gibi.
Yerli oyunculara fırsat tanımıyoruz. Genç oyuncuyu alıp oynatamıyoruz. Özellikle stoper bölgesine biraz daha tecrübe lazım. Ama şans vermeden de yerli oyuncu çıkartamayız. Bazı insanların sorumluluk alıp gençleri oynatması gerek.
"HOCALIK İÇİN ZAMANIM GELDİ"
-Şu anda birçok eski takım arkadaşınız yardımcı hocalık bile yapmadan teknik direktör oluyor. Siz ise uzun yıllardan beri Rıza Çalımbay’ın yanındasınız.
İnsanlar, imkan geldikçe bunu değerlendirmek istiyorlar. Tabii ki tecrübe kazanıp gelmek daha doğru olabilir. Fakat bu göreceli bir durum. Şans kime gelse bence değerlendirir. O yüzden kimseyi bunun için yargılayamam. Bana da fırsat gelseydi belki değerlendirirdim. Ama ben yavaş yavaş merdivenleri çıkmayı tercih ettim. Nerdeyse 6 senedir Rıza Hoca’nın yanındayım. Pro-Lisans kursunda da gidiyorum. İnşallah bu seneden itibaren ben de tek başıma takım almaya çalışacağım. Artık zamanın geldiğini düşünüyorum.
"BİR YABANCIYA BİLE İZİN VERMEZDİM"
-TFF Başkanı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?
Yabancı sayısını hemen düşürürdüm. Mümkün olsa sayıyı sıfır yapardım. Şimdi 14 yabancı kuralı var. Bütün takımlar 14 yabancının hepsini alıyorlar. Neden bunu yapıyorlar? Genç ve Türk oyuncu oynatamıyoruz. İşte Milli Takımımız şöyle kötü böyle kötü diyoruz. Yabancılardan yerli oyunculara oynama fırsatı gelmiyor ki. Yabancı ile aynı seviyede yerli oyuncunuz var. Siz gidip yabancıyı tercih ediyorsunuz. Bunu anlamış değilim. Ben oynarken de yabancı oyuncuya karşıydım. Kaliteli yabancı alabiliyor muyuz? Alamıyoruz. Biz Katar gibiyiz. Futbolu bırakma aşamasına gelmiş; son vurgunu yapmak isteyen yabancılara gerek yok.
"AÇILIŞ VE KAPANIŞ GOLLERİM UNUTULMAZ"
-Unutamadığınız maçlar hangileri?
2008 Avrupa şampiyonasındaki maçlar benim için özel maçlardı. Türk Telekom Arena Stadı’nda ilk golü atmam benim için anlamlıydı. Yine Ali Sami Yen’in kapanışında son golü ben attım. Eskişehirspor’da penaltı kurtarmam ve Trabzonspor’a karşı attığım gol aklıma geliyor. Zaman zaman böyle enteresan işler yaptığım dönemler olmuştu.
"TEKNİK DİREKTÖRLÜKTE DE HEDEFİM BÜYÜK"
-Gelecekten beklentiniz nedir? Bir hayaliniz var mı?
Ben 6 yıldır yardımcı antrenörlük yapıyorum. Artık bu dakikadan sonra iyi bir teknik direktör olup hem Milli Takım’da hem büyük takımlarda görev yapmak istiyorum. İnşallah futbol hayatımda olduğu gibi teknik direktörlük kariyerimde de bu hâyâllerimi gerçekleştiririm.
"TÜRKÜLER BENİM VAZGEÇİLMEZİM"
-Sizin türkü söylediğiniz biliniyor. Bununla ilgili bir ‘single’ veya albüm çalışması düşünüyor musunuz ?
Hayır düşünmüyorum. Türküleri çok seviyorum. İnanılmaz derecede beni etkiliyorlar. Ufak tefek bağlama da çalıyorum. Zaman zaman instagramda türkü söyleyip paylaşım yapıyorum. Fakat üstatlar varken bizim ne haddimize öyle şeyler.
"KEWELL VE BAROS’A TÜRKÜ ZİYAFETİ"
-Futbolcuyken soyunma odasında veya farklı ortamlarda takım arkadaşlarınıza türkü söylüyor muydunuz?
Söylemiyordum, daha çok dinliyordum. Özellikle de fitness çalışmasındayken…Hatta Galatasaray’da oynarken fitnessta türkü açıyordum. Harry Kewell, Milan Baros gibi yabancılar yanıma gelerek türkü dinleyip çalışıyorlardı. Türküler, onların da hoşuna gidiyordu.