09.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Devler Ligi'nde 32 takımın UEFA'ya verdiği takım listelerinde 19'u Fenerbahçeli 25 Türk oyuncu vardı. 19 Fenerbahçeliyle birlikte, Rapid Wien'li -çift pasaportlu- Muhammed Hanifi Akagündüz, Anderlecht'li Serhat Akın, Olympiakos'lu Erol Bulut, Porto'lu Fatih Sonkaya gruplarında son sırayı alarak Avrupa defterini kapattılar. Schalke'li Hamit Altıntop, UEFA Kupası'nda yoluna devam edecek. Werder Bremen'in Şampiyonlar Ligi'nde henüz dakika alamamış oyuncusu Ümit Davala, ikinci turdaki yegâne temsilcimiz. Türkiye Süper Ligi'nden Şampiyonlar Ligi'nde başa baş mücadele edecek bir takım çıkaramadığımız gibi, Avrupa'ya ihraç ettiğimiz oyuncuların (Hamit hariç tamamı bizim ligimizden giden oyuncular) oynadığı takımların hâli de içler acısı. Oysa ulusal takımda başarı için bu düzeyde mücadele edebilecek oyunculara ihtiyacımız var. ***NTV Taktik'te konuştuk, muhtemelen bu gece de yine tartışacağız. Werder Bremen'in Fransız'ı Valerian Ismael, Almanya milli takımından olumsuz cevap alınca şansını Togo milli takımı için deniyor. Malaga'lı Edgar da dünya kupasında yer alabilmek için Angola milli takımına başvurdu. Öncelikle ülkemizde top oynayan ve kendi ulusal takımında yer almamış kaliteli futbolculardan bir biçimde yararlanmalıyız. Bunda garipsenecek bir şey yok, Alman milli takımında siyahi Asamoah oynayabiliyorsa, bizde de Jaba yada Aurelio pekâlâ oynayabilir. ***Hollanda'da Belçikalılar, Belçika'da Hollandalılar; Portekiz'de Brezilyalılar, İngiltere'de tüm ada ülkeleri vatandaşları, Fransa'da Türkler(!), Yunanistan'da Macarlar, Bulgarlar, Çekler, Ukraynalılar yabancı statüsünde sayılmıyorlar. Bir takım özgürlükler şart. İşe Türk Cumhuriyetlerindeki oyunculardan başlayabiliriz. Kayserispor'lu Sadıkov yabancı statüsünde olmamalı mesela. Bu uygulama daha önce denenmiş, talep olmadığı için çok hızlı biçimde vazgeçilmiş. Bu ülkelerden oyuncu gelmez demeyin, gayet iyi yıldızlar çıkıyor. Özbek Shatskikh, iki sezondur Asya'da yılın futbolcusu adayları arasında. Ya da sınırlama yabancılara değil, yerlilere olmalı. Almanya'daki, kadroda en az 12 yerli bulundurma şartı gibi... Portekiz'deki, AB statüsünde 7 oyuncu ilk 11'de bulundurma mecburiyeti gibi. Mârifet iyi oyuncuları bir biçimde bir araya getirmek, ligin kalitesini artırmak... Çözüm yakınımızda, yeter ki doğru modeli ligimize adapte edelim. Hamit Altıntop'un forma giydiği Schalke, yoluna UEFA'da devam edecek. Yeni yılda Şampiyonlar Ligi'nde oynama ihtimali olan tek Türk ise, Werder Bremen'li Ümit Davala... Onu da en son gördüğümüzde "Dinle bak ne diyor Kayahan Ağbi" mısra-i meşhurunu icra ediyordu. Başlığın tanımı şu: Askeri terminolojide, hedef kapsamında olmasına rağmen, bilinçli olarak operasyona tabi tutulmamış, savaşın sonraki aşamalarındaki muhtelif gereksinimler için saklanan hedef... Yani Fenerbahçe için, Şampiyonlar Ligi'ne başlarken tanımlanmamış hedef.Fenerbahçe, 32 takım içinde kuraya 30'uncu sırada, dördüncü torbadan girdi. Bu sezon 8 dördüncü torba temsilcisinden sadece Benfica tur atladı. Gruplara ilk iki torbadan yerleşen 16 takımdan 13'ü turu geçti. Yani, Şampiyonlar Ligi, sürprize açık bir sistem değil. Torbalar yanıltmıyor; hedef, torba gerçeğinin elvereceği biçimde belirlenmeli...Bir de yadsınamaz başka bir gerçek var: Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde başarıya alışık değil. AVRUPA'DA ŞAMPİYONLAR LİGİ'NE 4 KEZ KATILIP, TUR ATLAYAMAYAN TEK TAKIM FENERBAHÇE. Fenerbahçe'yle aynı kaderi paylaşmaya tek aday Glasgow Rangers, ikinci tura çıkarak temsilcimizi rekoruyla baş başa bıraktı. O zaman, savaşın sonraki aşamaları için bâkir hedef, önceden belirlenmeli: UEFA Kupası... Eğer doğru hedef belirlenip, buna göre strateji geliştirilseydi, şu anda pekâlâ UEFA'da son 32'de olunabilirdi. Zira, dördüncü torbadan kuraya giren 8 takımdan tam 5 tanesi yoluna UEFA'da devam ediyor: Thun, Udinese, Rosenborg, Real Betis ve Artmedia... Bâkir hedef Almanya futbol gündeminde iki centilmenlik dışı hareket var... Birisi Duisburg teknik direktörü Norbert Meier'in Köln'lü Streit'e kafa attığı halde büyük bir teatral yetenek örneği göstererek yere uzanması... Köln'lü futbolcu Albert Streit kırmızı kart gördü, ama Meier'in televizyon görüntüleri incelendikten ve suçu anlaşıldıktan sonra gördüğü kartın rengi belli değil: Süresiz hak mahrumiyeti. Alman Futbol Federasyonu, sahalarda ender görülebilecek nitelikteki bu harekete ne boyutta bir ceza vereceğine karar veremedi henüz... İkinci centilmenlik dışı hareketse maalesef bizimle direkt ilgili... Milli futbolcumuz Alpay Özalan'ın, Hamburg'lu Guy Demel'e attığı dirseğin hakem tarafından görülmediği televizyon görüntüleriyle tespit edildi, ve Alpay 4 maç ceza aldı.Derdimiz Alpay'ı yargılamak değil, haberin içinde küçük gibi gözüken, ama bizce çok önemli bir noktaya temas etmek. Köln teknik direktörü Rapolder, dirsek atan Alpay'ı federasyondan önce kendisi cezalandırdı. Resmi cezası belli olmadığı halde Salı günü oynanan Duisburg maçı kadrosuna almadı. Çünkü hayatımızda şiar edinmemiz gereken erdemli davranış biçimi bu... Bunu bir Türk'e, bir Alman'ın öğretmesi canımızı sıkan. Herkesin herkesten öğrenecek bir şeyleri vardır, ama keşke öğreten biz, öğrenen onlar olsaydı.Dr. Semih Aydın'a göre, uluslar arası arenaya çıkan sporcularımıza bir brifing verilmeli... Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Kölnlüsü, Anderlechtlisi Başbakan'ın karşısında toplanmalı, onlara erdemli bir ulusun, enternasyonel arenada nasıl davranması gerektiği anlatılmalı. Yoksa artık hep öğreten onlar, öğrenen biz olacağız. Erdemli olmak