Serdar Sarıdağ

Serdar Sarıdağ

serdar.saridag@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'ı bilirsiniz.
Daha önemli işler olduğu için futbol yerine zamanını inşaatlara ve sponsorluk görüşmelerine ayırır.
Her iki alan, futbol kulüpleri için muhakkak en önemli can damarlarıdır.
Ama ana damar hangisi biliyor musunuz?..
Futbol!
Öyle bir damardır ki o, tıpkı insan vücudunda olduğu gibi kulüpler için de yaşam kaynağıdır.
Amma velakin, Fikret Orman, bu camiaya başkan olduğu günden beri futbola tabiri caizse elini bile sürmemiştir.
İlk döneminde Tamer Kıran, Deniz Atalay ve Ahmet Kavalcı, ikinci döneminde ise Deniz Atalay, Ahmet Kavalcı ve Önder Özen, bu ağır yükün altına ellerini sokmuştur.
Tabi ki son kararı veren başkan ama Sayın Orman, bu konuda sanki bir taraftar gibi.
Oysa ki, Aziz Yıldırım ile Ünal Aysal öyle mi?
Birisi yönetimin transferlerini onaylamayan hocasını gönderip bir haftada başka bir Dünya çapında hoca getiriyor, bir diğeri ise hem inşaatların başında hem de antrenman sahasında.
Şimdi gelelim son Kardemir Karabükspor maçına.
Maçtan sonra Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nın, Protokol Tribünü'nde soğuk rüzgarlar esiyordu.
Başkan sinirinden ağzını bile açmıyor ama sezon başında kendilerinin dinlenmediğini düşünen yöneticiler ise "Bu takım senin eserin der" gibi bakıyordu başkanlarına.
Sakın yanlış anlaşılmasın, takımı kurduğu için değil takımı kurmadığı için Fikret Orman'ı eleştiriyorlar.
Futbolu tamamen kendisine bağlamadığı için, bazı yöneticiler başkana kırgınlıklarını ifade ediyorlar.
Fakat bütün bunlara rağmen Fikret Orman'ın yine de futbolun içine gireceğini pek sanmıyorum.
Neden mi?..
Kulağıma gelen fısıltılara göre, Fikret Orman özellikle transfer görüşmelerinin içerisinde yer almak istemiyor.
Çünkü günümüz Türkiye'sinin futbol dünyasında, insanların burunlarına sürekli pis kokular geliyor.
Başkan, kulüp dışında gelişen bazı faktörler nedeniyle, olması muhtemel bir yolsuzluğa isminin karışmasını istemiyor.
Bu nedenle kendini hep futbol ve transferin dışında tutuyor, o sadece son kararı veriyor.
Bana soracak olursanız, kurumsal bir yapı Beşiktaş için daha sağlıklıdır ama bu geçiş döneminde de ortalığı çok fazla boş bırakmamak lazım.
Tam tersine "Burada neler oluyor, biri anlatsın bana" demeli!

Haberin Devamı

Danışman ordusu

Haberin Devamı

Son dönemlerin en gözde mesleği danışmanlık...
Bir virüs gibi yaşamın her alanında türemeye başladı.
Daha alengirli olsun diye bazıları "yaşam koçu" diye adlandırıyor.
Biliyorsunuz gelişmiş toplumlarda çılgınlar gibi psikolog ve terapi akımları vardı.
Şimdi onun yerini danışmanlık ve yaşam koçluğu aldı.
Bu aralar Beşiktaş'ta da bir danışmanlık modası aldı başını gidiyor.
Bazıları işi yaşam koçluğuna kadar götürüyor.
"Başkanım bak o kazak olmadı" ya da "Başkanım akşam filanca mekanda yer ayırttım" gibi hizmetlerde kusur olmuyor.
İşimiz gereği yöneticilerle sık sık sohbetler eder yemeklere çıkarız.
Genelde tavsiyede bulunmam çünkü bizi dinlemezler.
Danışmanları dinlerler.
Neredeyse verdiğimiz selama karşılık vermeleri için danışmanlarına danışacaklar.
Danışan danışana.
O kadar çoklar ki, Protokol Tribünleri'nde kimi zaman yer olmuyor.
Maaşlarına hiç girmiyorum kafayı yersiniz.