Serdar Sarıdağ

Serdar Sarıdağ

serdar.saridag@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İyi başlıklardır yazıları sonuna kadar okutan...

Hele bir de yazı yazdığınız sırada bahçedeki masanızda sıcak bir kahve varsa, sadece iyi başlık bulmakla kalmaz, kelimelerle köşe kapmaca bile oynarsınız.

Bu arada kaldığım seramik atölyesi görünümlü ilginç pansiyonun yan tarafındaki, yerel şarkıların çalındığı festivalden uçup gelen müzik notaları, bizi yiyip bitiren sivrisinekleri unutturuyor.

Akşamki antrenmanın ardından, kamptaki beşinci günü değerlendirirken, bulunduğumuz coğrafik, kültürel ve iklimsel atmosfer, yazarın yazdığı satırlara işte böylesine pas hataları yaptırıyor.

Haberin Devamı

Ana konumuz olan futbola böylesine bir ortamda insan binbir güçlükle dönüyor ama dönmek zorundayız.

Hepinizin bildiği gibi önceki gün Bilic ile Almeida gözümüzün önünde otelde baş başa bir görüşme yaptı. Önder Özen, Veli Kavlak ve Cenk Gönen'in basın toplantısı için orada bulunduğumuzdan dolayı nezaketen bu görüşmenin fotoğrafını çekmedik ama ben size o fotoğrafı anlatayım.

Bir ağabeyin kardeşine “Söyle bakayım seni döven çocuk kim" dercesine bir kare vardı gözümüzün önünde.

Ya da bir babanın oğluna nasihat verdiği anı getirin aklınıza...

Arada tercüman yok...

İngilizce ve birebir görüşme.

Almeida'nın yüz ifadesinden belli ki geçmiş zamanı kullanıyordu Portekizli.

Geçen seneki sakatlıkları ve aile problemini anlattığını sonradan öğrenecektik.

Derdini şelale gibi döküyordu koca dev adam.

“Seni çok iyi anlıyorum" diye sürekli kafasını sallıyordu Slaven Bilic.

Söz sırası Hırvat teknik adama geldiğinde artık ne konuştuysa Almeida'nın gözlerindeki parıltı, üzerindeki ölü toprağını atmıştı.

Özellikle son yapılan antrenmanda Portekizli, kozasından çıkmış kelebek gibiydi...

Neşesi, morali ve hırsı borsa indeksi gibi tepelerde geziyordu...

Öyle mutluydu ki bir ara Sivok'a tokalaşmak için elini uzattı...

Tam Sivok'un karşılık vereceği sırada elini birden geriye çekerek saçını taraması bize has olan “yazıhaneye gel" şakasını hatırlattı.

Her ne kadar demoda bir espri anlayışı olsa da içinde kardeşlik, arkadaşlık, mutluluk ve yaşam sevinci barındırır.

Haberin Devamı

Şakasını bir yana bırakın, Bilic'in bir şeyler anlatmak istediği taktik antrenmanlardaki hırsını da görmeniz lazımdı.

Bir ara “koşma bu kadar lifin mifin atacak" diye bağırasım geldi kendisine...

Taraftar değil gazeteciyiz ama bir futbolsever olarak da bu dev adamın neler yapabileceğini herkese ispatlamasını istiyorum açıkçası.

Bundesliga'dan gelmiş birisinin son iki senesindeki bu istatistikleri onun futbol karakterini kesinlikle yansıtmıyordu.

Kampın beşinci günündeki performansı galiba onun Bilic'in tavsiyelerini dinlediğini gösteriyordu.

Sadece takımı değil futbolcuları da oynattırmasını bilen ağabey-hoca karışımı teknik adamları, hep ligimizde görmek istemişimdir.

Almeida'yı kendi mutlu ve pembe dünyasında bırakacak olursak, gözümüz ister istemez Manuel Fernandes'e takılıyor.

Kendi kampının üçüncü günündeki antrenmanda, saha içerisinde Bilic'in ona birşeyler anlatırken resmini sanırım kamptaki bütün foto muhabiri arkadaşlarımız çekti.

Bugün yarın gazetelerde görürsünüz.

Haberin Devamı

Çok umut verdim gibi oldu ama gerçekten de iki Portekizli kampa her açıdan çok iyi başladı.

Geçen seneki kampın ilk 4-5 gününde Fernandes için “Nesi var bunun?" diye başlık atmıştık...

Bu sene ise yine aynı başlık bu kez olumlu anlamda atılır...

Gerçekten de “nesi var Fernandes'in?"

Pres yapıyor, çift dalıyor, sağa bakarak sola paslar veriyor ve takım arkadaşlarıyla süreli şakalaşıp konuşuyor.

Oradan beni okuduğunuzda haberler iyi diyebilirsiniz ama haberler gerçekten de iyi.

Herkes çok iyi bilir takımların sezon sonu yakaladığı başarıların temelinde bir çok şey yatar.

İyi bir kamp dönemi ve takım içerisindeki üst seviye arkadaşlık bunların en başında gelir.

Kadro yapısı özellikle yerli iskelet açısından iyi olan bir Beşiktaş'tan bahsediyoruz.

İyi bir kamp döneminin yanı sıra ihtiyaç olunan mevkilere yapılacak transferlerin ardından , belki de Beşiktaş bu sezon kendinden daha çok bahsettirecek.

Kamptaki beşinci günün özeti bugünlük bu kadar...

Bir hafta daha buradayız.

Masadaki kahve bitti ama yan taraftaki yerel müzik festivali hala devam ediyor...

Hayata sadece çim kokusu ve meşin yuvarlak açısından da bakmamak lazım.

Ara sıra eğlenmekte yarar var...