Yeni teknik, yeni bir hava ve yeni umutlar derken, stresin zirve yaptığı bir maç seyrettik. Başta Haaland olmak üzere önemli eksikleri olan Norveç, bizden daha fazla hırslı ve daha fazla ayağa pas yaptı. Toplu hücum ve toplu savunma anlamında da iyiydi.
Kerem Aktürkoğlu’nun 6. dakikada attığı golden sonra geriye yaslanarak, risk almayı göze alan Norveç karşısında o boşlukları değerlendiremedik. 0-0 iken etkili olan Ozan ve Berat ikilisi sanki 1-0 öne geçtiğimiz anda, sistemin oyuncuları değil gibilerdi. Geriye yaslanmamızın faturasını 41. dakikada kestiler. Thorstvedt’in attığı golden sonra ikinci yarıda daha tempolu bir Türkiye yerine “önce bir puanı tutayım sonra golü kovalarım” diyen bir Türkiye vardı.
46. dakikada Cengiz’in içeriye çıkardığı bizden biri değil yanlışlıkle Norveç’ten biri dokunsa da gol olacak gibiydi. 50. dakikada savunma arkasına yaptığı koşudan sonra topla buluşan Burak Yılmaz’ın yan ağlarda kalan vuruşu da bizleri o an umutlandırdı.
81’de Kerem şutuyla kaleyi yokladı ama millilerimiz buradan da sonuç çıkaramadı. Bu sonuçla grupta artık ikincilik iddiasından başka bir iddiamız kalmadı. Var dersek hayalcilik olur. Eğer ikincilik şansımız varsa bunda da 90+6’da Elyounnasi’nin kafa vuruşunun çok az farkla auta gitmesinin çok büyük payı var. Elbette ikincilik şansımızı mümkün olabildiği kadar kovalamak zorundayız. Elbette tüm şansımızı sonuna kadar zorlamak zorundayız. Bunlar kısa vadede yapmamız gerekenler. Fakat uzun vadede daha kırk fırın ekmek yememiz gerek.