Serdar Sarıdağ

Serdar Sarıdağ

serdar.saridag@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kasımpaşaspor - Beşiktaş maçının geneline baktığımızda, sadece Beşiktaş'ı değil Kasımpaşaspor'u da, maç analizlerinin içerisinde tutmak gerek. Eğer meseleye Beşiktaş ekseninden bakacak olursak, hem Kasımpaşaspor Teknik Direktörü Kemal Özdeş'in başarısını görmemiş hem de Beşiktaş'ın puan kayıplarının asıl nedenlerini bulmamış oluruz.
Öncelikle Kasımpaşaspor da, tıpkı Süper Kupa maçında Atiker Konyaspor'un yaptığı gibi ileride Beşiktaş'a baskı uygulamaya çalıştığını söylemek gerek. Trezequet, Adem ve Neumayr gibi hızlı oyuncularıyla Beşiktaş'ın çıkmasını engellemeye çalıştılar. Kısmen başarılı olsalar da, savunmadaki Popov'un basit bir hatası, Cenk Tosun'un ceza sahasına girmesine neden oldu. Hemen arkasından Babel'in golü geldi zaten. Üstelik Cenk'e bu derinlemesine pası ise Dusko Tosic verdi. Kemal Özdeş'in kafasındaki baskı zincirinin zayıf halkası gerilerdeki Popov oldu.
Beşiktaş'ın yediği gollere bakacak olursak, siyah - beyazlı takım gün geçtikçe savunma anlamında rakiplerine ciddi pozisyonlar vermiyor diyebiliriz. Fakat, Atiker Konyaspor maçında yenilen birinci golün neredeyse aynısını, Fabri bu kez Neumayr'den yedi. Dün gece Trezequet'in golünde de zamanlama ve doğru yerde durma konusunda, İspanyol eldiven sınıfta kaldı diyebiliriz. Zaman zaman sezon içerisinde kalecilerin böylesine formsuz dönemleri olur fakat geçen sene çalımlar atmaya çalışan Fabri, bu kez de rakip ataklarında çok önde durarak, uzaktan da olsa tüm şutlarda kalesini savunmasız bırakıyor. Takımdaki eksiklikleri not eden Şenol Güneş gibi kalecilikten gelme bir teknik adam, muhakkak bu sorunu Fabri ile konuşarak en kısa zamanda çözecektir. Eğer Fabri böyle goller yemeye devam ederse, Beşiktaş'ın göbeğindeki, semt berberine bir daha gidemez. Saçına sakalına bakmazlar, yıllar önce Les Ferdinand'ı kovaladıkları gibi, Fabri'yi de evine kadar kovalarlar.
Gelelim asıl meseleye. Cenk Tosun sezona iyi başladı diyebiliriz. Fakat 57. dakikada yakaladığı şansı değerlendirmiş olsaydı, bugün Fabri ikinci planda kalabilirdi. Olabilir... Futbolda bundan daha garanti pozisyonlarda bile, kaçan goller gördük. Hepimiz, Beşiktaş'ın yediği gollerdeki defansif hataları tartışıyoruz ama son iki senede bu takımın asıl savunmasının hücum hattı olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. Dünkü maçta adeta ölü taklidi yapan bir Quaresma seyrettik. Belki, haftaya Bursaspor ile Vodafone Park'ta oynanacak olan maçta, çok daha farklı bir Quaresma profili görebiliriz. Bazı oyuncular seyircisiyle birlikte oynayabilen futbolculardır. Konuyu dağıtmayacak olursak, Beşiktaş bir an önce hücumdaki eski gücüne kavuşmak zorunda. Negredo, Medel ve Lens'in katılımıyla bu güç muhakkak artacaktır. Son iki senedeki şampiyonluklara baktığımızda, bu hücum gücünün getirdiği "saldırırken savunma" anlayışını unutmak mümkün değil.
Şenol Güneş, bu futbol felsefesini asla terk etmez. Bunda bir sorun yok. Sorun, Talisca bu felsefeye kendini dahil edebilecek mi? Dünkü oyunda geçmişe göre sanki biraz daha istekli ve pas oyunu oynama düşüncesindeydi. Quaresma'nın yokları oynadığı bir maçta eğer Talisca da ona uyarsa, Beşiktaş'ın şampiyonluk yarışında çok inişli çıkışlı grafikler görürüz. Ama bu sezonda, geçen seneden çok daha farklı şeyler var. Orta sahada domino etkisi yaratarak Tolgay ile Oğuzhan'ı ileriye yaklaştırabilecek bir Medel transferi ve Lens alternatifi, Demokles'in Kılıcı gibi Quaresma ile Talisca'nın tepesinde asılı kalacaktır.
Sonuç olarak henüz ikinci haftadayız. Bir beraberlikle Beşiktaş enseyi karartmaz. Son iki senedeki şampiyonlukta ne mağlubiyetler ve beraberlikler gördük. Tüm bunların altından kalkabilen kadronun önemli isimleri hala bu takımda. Kazanma alışkanlığı olan bir takım ve o takımın futbolcuları, ilk puan kaybında karalar bağlamaz.