Sosyal medya gençliği, Sarıyer-Beşiktaş maçı için “Bu ne? Dolmuş hattı ismi gibi!” yorumunu yapmıştı. Haklılar... Bir zamanlar ligimizdeki maçlar, İstanbul minibüs hatları gibiydi ama bizim için bu maç bir dolmuş hattı değil, bir Boğaz derbisiydi. Golleri ve Bilic’in kadro tercihini bir tarafa bırakalım. Önce futbolu insanlara sevdiren gerçekleri konuşalım.
İskeleye gelen Çarşı’nın, Sarıyer tribünleri ve balıkçılar tarafından karşılanması, bu maçın en güzel yanıydı. Üç büyüklerin deplasman yasağı yaşadığı bu dönemlerde böylesine bir görüntü, soğuk bir İstanbul gününde içimizi ısıttı doğrusu. Taraftarların sahadaki iki takımı birlikte tribüne çağırması da çok anlamlıydı.
Böylesine güzelliklerle başlayan maçta Bilic, gençlerden sadece Atınç’ı 11’de oynattı. Halbuki gözlerimiz Emre Metin, Furkan Yaman, Ümit Karaal ve Tugay Kaya’yı da görmeyi umuyordu. Tribünlerin tamamen dolu olduğu böylesine bir karşılaşma, bu saydığımız gençler için bulunmaz bir fırsattı. Belki gruptaki diğer maçlarda Kartal’ın gençlerini daha çok seyretme fırsatı buluruz.
Beşiktaş maçı çok rahat kazandı ama Sarıyer tribünleri bir saniye olsun susmadı. Hatta zaman zaman Beyaz Martılar’a, Beşiktaş taraftarı da katıldı. Sarıyer taraftarının babasını kaybeden Uğur Boral’a baş sağlığı dilemesi de önemli bir jestti. Güzel görüntülerle başlayan maç yine aynı güzellikte bitti. Karşılaşma sonunda iki takımın oyuncuları ayakta alkışlandı. Bu kupa statüsünün eksiklikleri var diyebilirsiniz ama tamamen kötüleyemezsiniz. Statü böyle olmasa alt liglerdeki takımları ve büyüklerdeki gençleri de seyredemezdik.