Tarih: 19 Mart 2015...
Yer: Atatürk Olimpiyat Stadı...
Soğuk bir İstanbul gecesinde, Beşiktaş evinde Brugge'u ağırlıyor... Belçika'daki maç 2-1 Brugge'un galibiyetiyle bitmiş ama orada Gökhan Töre'nin attığı tek gole, turun kapısını açacak anahtar gözüyle bakılıyordu.
Nitekim İstanbul'daki maçta; jeneriklik bir gol atan Ramon Motta, tur kapısının anahtarını, deliğe sokmuştu. Fakat ne olduysa, 61. dakikadan sonra oldu. De Sutter'in attığı golle, Brugge o anahtarı yuvasından geri çıkardı. Buna rağmen yine de Beşiktaş'ın turu geçmek için geride koca bir yarım saati vardı. Bir gol maçı uzatmaya iki gol ise tur kapısını öyle anahtarla değil, kırarak açmaya yetiyordu.
Fakat o maçta Beşiktaş tribünlerinin bir kısmı, hatalı gol yiyen Tolga Zengin'i protesto etmeye başlamıştı. Her zaman söylerim... Tribün protestosu, futbolun olmazsa olmazlarından biridir. Baba Hakkı "Bu formayı bana taraftar giydirdi. Şimdi onlar isteyince de çıkarırım" demişti. Sürekli kötü oynadığın zaman protesto edilirsin doğal olarak.
Fakat Brugge maçında ıslıklanan Tolga Zengin'in deyim yerindeyse eli ayağına dolandı. O dakikadan sonra Tolga, futbola yeni başlamış acemiler gibiydi. Halbuki o hatalı golden sonra tribünler; kalan 30 dakikayı da göz önüne alarak, Tolga'yı ve takımı teselli etse, belki de Beşiktaş finallere kadar bile gidebilirdi. Ben çok hatırlarım; İnönü Stadı'nda, tribün desteğiyle, kaç maçın döndüğünü.
Maalesef Tolga Zengin, aynı akıbeti, Akhisar maçında da yaşadı. Evet doğru... Hem kendisine hem de Beşiktaş'ın kalecisine yakışmaşacak bir hatayla gol yedi. Yine maçın bitmesine daha çok zaman kala, protestolar başladı. Ama nedense boş kaleye atamayan Quaresma'ya kimse sesini çıkarmadı. Son zamanlarda penaltı harici gol atamayan Mario Gomez'e de kimse bir şey demiyor. Yanlış anlaşılmasın... Bu oyuncuları ıslıklayın demiyorum... Ama sen onlara tepki göstermeyip de, Tolga'ya, Necip'e veya Olcay'a tepki gösterirsen olmaz.
Hatırlayın; bir maçta çok kötü oynadığı için, maçın ardından soyunma odasına moralsiz bir şekilde giden Gökhan Töre, geri çağırılarak, ayağında terlikle tribünleri selamlamaya gelmişti. İsimlerini buraya yazmak istemiyorum ama Beşiktaş'ta, bir çok futbolcu maçtan sonra doğrudan soyunma odasına gitmişti. Kaldı ki ben de maç bittikten sonra yedek bile olsan futbolcunun tribünleri selamlaması gerektiğini düşünüyorum.
Ama protestoların da bir zamanı ve ölçüsü olmalıdır. Yapıcı eleştiriler gibi protestolar da yapıcı olmalı. Unutmayın ki o adamların üzerindeki formalar Beşiktaş forması. Futbolcu da taraftar da o formanın hakkını vermek zorunda.
Bana göre taraftar bir teknik direktörden daha etkili ve yetkili güçtür. Eğer o güç kontrolden çıkarsa rakiplere değil kendi takımına zarar verir. Hepimizin dört gözle beklediği Vodafone Arena çok yakında açılacak. Bu durum en çok Beşiktaş'ın rakiplerini korkutuyor. Ama açık söyleyeyim, beni de korkutuyor. Düşünsenize 40 bin 1903 kişinin, daha maç bitmeden kendi futbolcusunu protesto ettiğini!.. Bence Beşiktaş taraftarı için devir, protesto devri değil, kenetlenme devridir.