Sonuçtan sebebe gitmeye hiç gerek yok. Eğer Aboubakar kırmızı kartla oyun dışı kalmasaydı, Beşiktaş evine üç puanla dönerdi. Bu takım hem ligde hem de Avrupa'da 10 kişi kaldığı maçlarda oyun olarak hiç bir zaman rakibinden eksik kalmadı. Dün de Olympiakos yorgunu ve 64. dakikadan sonra bir kişi eksilmiş Beşiktaş, bir puanla sahadan ayrılıyorsa, Şenol Güneş değil Rıza Çalımbay eleştirilmeli.
Tabi ki Beşiktaş'ın tartışılacak tarafları çok. Esame listesine baktığımızda Ali Tolgay Arslan diye birini görüyoruz. Kadroda 10 numaraya en yakın isim. 8 ve 6'yı zaten çok rahat oynuyor. Maalesef futbolumuzu tek maç üzerinden değerlendirdiğimiz için bu usta ayağı zaman zaman beğenmiyoruz. Yorgun olan Talisca'nın yerine değil, sapasağlam olan Talisca'nın yerinde bile oynar. Halbuki sezonun ilk haftalarında arkasında Oğuzhan ve Atiba varken, tam da Şenol Güneş'in istediği pas oyununu oynuyordu Beşiktaş. Var mı Oğuzhan ile Tolgay gibi araya paslar atabilen. Var mı onlar gibi oyunu çift yönlü oynayan orta saha oyuncuları. Bu ikisinin yanına Gökhan İnler'i de ekleyebiliriz. O da 10 numaraya yakın oynayabilen bir oyuncu. Beşiktaş'ın yapması gerekenler trivela ve serbest vuruşlar değil. Beşiktaş'ın yapması gerekenler pas, pas, pas.
Maalesef Beşiktaş, Sosa'nın yerini bir türlü dolduramadı. Onun boşluğunu resmen Fabri dolduruyor. Bu İspanyol'u kim getirdiyse tüm camia ona minnettar olmalı. Eğer bu sezon Fabri olmasaydı, Beşiktaş'ın puan cetvelindeki yeri Fenerbahçe ve Galatasaray'ın yanı olurdu. Bazen insanın canı, Fabri'in sırtındaki 1 numaranın yanına sıfır yazası geliyor. Kim bilir böyle olursa Belki Fabri hücumda ara pasları da atar.
Son sözleri Cenk Tosun'a ayıralım. Şenol hoca Aboubakar veya Cenk ile başlayabilir. Buna birşey diyemeyiz. Ama ligimizin en çok gol atan oyuncusunu beğenmeyenlere şunları söylemek isterdim: Bu sene Beşiktaş'ın maçlarını seyretmek için Avrupa ve kıta dışından gelen scoutlar en çok kimi beğenmiş, bir araştırsınlar.