Mandıra Filozofu filminden aklımda kalmıştı. Filmdeki karakterlerden biri, uçak yolculuklarının zaman kazandırmadığını aksine insanın ömründen zaman çaldığını dile getiren ifadeler kullanmıştı. O mesafeyi arabanızla katetmiş olursanız, yolda bir çok insan, bir çok lezzet, bir çok yer ve bir çok gelenek/kültürle/yaşam tarzıyla tanışmış da olursunuz. Uzun yolculukları kısaltmak, belki zaman kazandırır lakin bir çok şeyi görmemize de engel olur.
Beşiktaş ile birlikte yaptığım yolculuklarda da tıpkı Mandıra Filozofo’nun dediği gibi, bir kitap yazmama vesile olabilecek, sayısız anılarım oldu. Çok şikayet ettiğim anların aslında dost sohbetlerinde anlatabileceğim en dikkat çekici hadiseler olduğunu fark ettim. Saat şu an burada 00:17. Türkiye’de ise 01:17. Kaldığım evin verandasında, gökyüzüne baktığımda yıldızları sanki elimle yakalayacakmış yakınlıkta görüyorum. Uzun kollu bir şeyler giymeme neden olan hafif rüzgar, gündüz güneşinin verdiği yorgunluktan uyumakta olan ağaçları, dans ettiriyordu sanki. Yaprakların hışırtılarını, uyumamakta direnen cırcır böcekleri bastırıyordu. Planım, sıcak bir meyve çayı içip uyumaktı ama bu cennet kapısı kokan ortam, böylesine bir yazıyı yazmama zorluyordu beni.
Şu anki konumum Slovenya’nın, Maribor şehrine yakın ve köy ile kasaba arasında kalmış bir yer. Beşiktaş’ın ikinci etap kamp çalışmalarına 20 dakikalık mesafedeyim. Yeni sezon hazırlıkları, yarın kaldığı yerden devam edecek. İkinci kamp dönemine Guti de yarın katılacak. Bu konuya da bir açıklık getirmek lazım. Guti’nin getiriliş amacı Şenol Güneş’e bir şeyler katmak için değil bizzat Şenol Güneş’ten bir şeyler kapması içindir. Böylesine bir okula, yönetimin Guti ve İlhan Mansız gibi öğrencileri kayıt ettirme planları zekice bir hamledir. Bakınız Tamer Tuna. Sanırım ne demek istediğimi daha iyi anladınız. Meseleye yüzeysel değil daha derine inerek bakmak lazım. Siz bakmayın Şenol Güneş’in, Türkiye’de uğradığı bazı haksız eleştirilere. O, Fatih Terim ve Mustafa Denizli ile birlikte, memleketin en önemli futbol akıllarından birisidir. “Efendim Şenol Güneş ile Guti analaşabilecekler mi?” Hiç merak etmeyin... Hoca yabancılarla iyi anlaşır. Aksine hoca bazı Türkler ile anlaşamıyor ki kendisi bu konuda yüzde yüz haklıdır. Geçenlerde söylediği gibi maalesef ülkemizde bir kültür zekası sorunu var. Yani futbol kültürümüz hala emekleme döneminde. Ama hiç karamsar değilim çünkü yakın zamanda bu kültür ayağa kalkacak ve o kültürsüzlerin nasıl döküleceğini hep beraber göreceğiz.
Ağaçların hışırtısı ile cırcır böceklerinin, bitmek bilmeyen düetini, bir anda karşı komşunun motorsikletinden çıkan sinir edici gürültü bozdu. Geç vakitteki bu eve dönüş, civardaki tüm evlerin bahçelerinde uyuyan köpekleri ayağa kaldırdı. Öyle bir havlıyorlardı ki, sanki köpeklerin oluşturduğu ama şefi olmayan, akordu bozuk bir orkestranın ortasında gibiydim. Aklıma nedense, bir anda Meksikalı yönetmen Alejandro Gonzales Inarritu’nun, “Paramparça Aşklar Köpekler” filmi geldi. Karşı komşu eve öyle bir geldi ki, sadece çevrede değil yazdığım yazıda bile konu değişikliğine neden oldu. Eve girdiğinde karısından yediği fırçayı ise hiç anlatmayayım. Her evde olabilecek mevzular. Ama şuna eminim ki, benim dün gece gördüğüm o kadın, yarın sabah o motorsikleti sattırır.
Motorsiklet demişken, hafızamda enterasan bir anı, zaman yolculuğuna çıkarak günümüze geldi. Matias Delgado’nun gelişinin ikinci günüydü. İlk röportajı ben yapmıştım. Fotoğraf için bir motorsikletin üzerinde poz vermesini rica etmiştim. Kabul etmedi. Sebebini ise “Ben bir baba olarak gençlere motosiklet ve hız tutkusunu aşılamak istemem” olarak açıklamıştı. Söyleyecek kelime bulamamıştım. O an Delgado’ya sarılasım gelmişti ama soyadının anlamı gibi o kadar inceydiki, sakatlarım diye çekinmiştim. Gerçekten de Delgado güzel bir insandı. Bu takıma rahmetli Vedat Okyar abimizin dediği gibi çok güzel insanlar geldi. O güzel insanlar, atlarına binip gitmiş olabilirler ama emin olun başka güzel insanlar de gelmeye devam edecekler.
Yazının bu bölümünde doğal olarak aklınıza transfer gelmiş olmalı. Belki de hiç çıkmıyor aklınızdan. İnanın benim de öyle. Elbette transfer listesini birebir bilmiyorum ama bir kaç tane güzel insan olduğunu biliyorum. Mesela Aboubakar. Kendisi şimdilik listede yok fakat Porto onu istediği rakama veremezse, belki Beşiktaş’a bir sene daha kiralayabilir. İhtimal çok yüksek değil ama, eğer bir forvet alacaksam tüm imkanlarımı onu geri getirmek için harekete geçirirdim. Olur veya olmaz.. Fakat şu da bir gerçek, bu takımın en önemli olan eksik yerleri, Aboubakar gibi bir golcü ve Delgado gibi bir 10 numaradır. Temmuz sakin geçebilir fakat, Ağustos sıcağı ortalığı kasıp kavurabilir.
Serdar Sarıdağ
Milliyet Gazetesi