Habertürk'te yer alan röportaj şöyle;
-Ricardo Quaresma özelinden yola çıkarsak, takım içindeki dengeleri nasıl ayarlıyorsunuz. Bunun için neler yapıyorsunuz?
Oyuncuların karakteri çok önemli… Onun altında hataları düzeltiyoruz. Ricardo Quaresma'nın hala iç dünyasında farklılıkları vardır. O da kendini düzeltmeye çalışıyor. Oyundan çıkarken sorunlu. İdmanda da yapıyor. Bazen iyi, bazen sıkıntılı. Konuşmalarımızda ilişkilerimizde oluyor. Ben anlatırken ona uyuyor. Ama yapmıyor da bazen. Hiç sesi çıkmayan da yapıyor.
Sesi çıkmayanların durumu daha tehlikeli… Adam beni alkışlıyor şimdi ya sonra belki yuhalayacak. Adamı kazanacaksın. Ben hep şuna benzetiyorum. Kasanın içinde elmanın biri çürükse o kısmını temizleyeceksin. Olmadı o zaman atacaksın. Hoşgörü göstereceğiz. Ama taviz veremeyiz. Bunu yaparsak diğerlerini, takımı kaybederiz. Adam çok koşuyor ama yetenekli değil onu oynatamam.
“TOLGAY'IN ÇOK KIRILMALARI OLDU”
Bazen tartışmalar olur. Oyun içinde bağırıyoruz. “Lütfen koş” da dersin, “Koş lan” da dersin. Bu algılama ile alakalı. Bunu yapınca “Hoca ile oyuncu tartıştı” diyorlar. Bazen hoca “Yavrucuğum koş” der. Adam dönüp “Bana niye yavrucuğum” dedin diye tartışır. Adam isterse kafasına koymuşsa kavga eder. Hayat çok şey öğretiyor. Adam bana bakarsa öğrenir. Öyle oyuncu var ki gelişme kaydeder ama durup dururken “Bana güvenmiyorsun” der. Güvenmiyorsam burada ne işin var?
“RAKİBE DEĞİL KENDİMİZE GÖRE OYNARIZ”
– Maçlara hazırlanırken rakibe göre plan yapıyor musunuz?
Osmanlı maçının temposu iyiydi. Son 10 dakika oyun disiplininden kopmalar oldu. Hücuma gidiyoruz, adamlar geliyor. Onların dağılması lazım, biz niye dağılıyoruz? Gole gitmek önemli ama takımın yarısı önde yarısı arkada… Korner atıyoruz, gol yiyoruz. Bu ne maçı ya! Böyle gol mü yenir yahu! Güzel maç demek, doğru oynanması ve göze hoş gelmesi demektir. İşte bu ikisi olursa mükemmel… Yetinmek değil, şükrederim. Bu işi yapıyorsak en iyisini yapacağız…
Bir takımla oynayacaksak zayıf ise ona göre, güçlü ise ona göre niye oynayalım? Kendine göre oynayacaksın. Sahneye çıkan sanatçı da öyle… Bir sanatçı bin kişi önünde güzel söylesin 5 kişiye kötü söylesin, öyle olmaz. Biz işimizle değerliyiz. Oyuncu da öyle…
“YÖNETİM BENİ, BEN TAKIMI YÖNETİRİM”
-Beşiktaş'a çok ivme kazandırdınız. Bunun sırrı nedir?
Tek başıma bunu yapamam. Bu ekip işi. Kolay değil. İyi olduğu zaman paylaşım olur, kötü oldu mu tam tersi. Önemli olan ilke ve prensipler. Bunu iyi koruduğunuz zaman olur. Bunu önce başkan ve yönetim yapar. Sonra takım. Takım adına hoca, hocanın altında oyuncu, personel, medya, taraftar, hepsi var… Bu camia büyük…
Benden de, başkandan da önce Beşiktaş vardı, bundan sonra da olacak. “Bensiz olmaz” diyemeyiz. İşler iyi gidince “Ben yaptım” dersin ama kötü gitti mi, öyle demezsin. Mazaret ararsın o zaman senin varlığının anlamı olmaz. İşler dört dörtlük mü, hayır. Daha yapacak şeylerimiz var. Bu kulüp yapısı, ekonomi ile ilgili. Türkiye'nin de sorunu bu. “Şenol, Fikret, Ahmet, Hüseyin yaptı” diyorsun, demek zorunda kalıyorsun. İlkeleri oturtacak tam düzen yok.
Ben buraya erken de geç de gelsem önemli değil. Önemli olan bu sistemde yerim ne? Ben takımı yönetiyorum, yönetim de beni. Benim aldığım her karar yönetimi ilgilendirir. Ben takımı burada yönetirken benim işime karışamaz, ben de oyuncuya karışmam saha içinde. Yapmazsa ne olur, oynatmam. Yönetim işini, ben işimi yapacağım.
“İSTERSEM MESSI’Yİ OYNATMAM”
Özgürlüğü oyuncuya vereceksin. Her alanda. O özgürlük benim üstüme çıkma anlamında değil. Ben de yönetimin üzerine çıkamam. Bu olgu yerleşmedi. Bazen oyuncu hocanın üzerine çıkıyor. Hoca iyi olduğu zaman başkanın yönetimin üzerine çıkarıyorsun. Messi bizim takımda oynuyor mesela her şeyi iyi yapıyor, istersem oynatmam. Ne kadar başarılı olursa olsun, oyuncu hocanın üzerine, hiçbir hoca da yönetimin üzerine çıkamaz.
İşimi iyi yapıyorum “Her şeyi ben yapıyorum” demek değil. Hep beraber yapacağız. Hepimizin ortak duygu düşüncesi olmalı. Takım odur. “Ben hocayı seviyorum oynuyorum, sevmiyorum oynamıyorum” anlayışı bana göre değil. Yok öyle. Tesise giriş çıkış bana göre değil, başkana da değil. Hep beraber karar alınmalı. Ben gittikten sonra o zaman düzen dağılır. Burada bir grup var. Buradaki aşçı bile önemlidir. Mesela maç günü yanlış yemek yaptı, midesi bozuldu oyuncunun, oynayamadı ve yenildik 3 puan gitti. Oyuncunun derdi benim derdimdir. Bilerek yaptıysa buna izin vermem.
Binlerce milyonlarca taraftar senden güzel futbol bekliyor. Allah sana bir şans vermiş. Herkese vermemiş. Millet tarafından sevilmek sayılmak… Bunun bir bedeli olacak. Futbolcuyu suçlamak için söylemiyorum, hepimizde var. Sabah geliyorum çimci geliyor, malzemeci geliyor. Niye, işi var diye. Sen kaçta geliyorsun. Saat 4'te idman, 3'te geliyorsun. Gelebilirsin ama işinden heyecan duymalısın. O, 1 kazanıyor sen 100 kazanıyorsun. Biz daha çok yorulacağız.
Yorulmaktan rahatsız olmaktan ziyade yaptığın işten zevk alacaksın. Mutlu olacaksın. Babam bana büyük sermaye bıraktı ben onu kullanıyorum, benim eserim değil ki. Erken geç fark etmez, işinden zevk al. Özverili olmak önemli… Biz iyiyiz. Bu benim için, takım için değil, herkes için geçerli.”
“ESKİDEN KALECİLERE ‘APTAL' DERLERDİ”
Ayakta kalmak için her gün bir şeyler yapacaksın. 1 yıl değil, 50 yıl böyle devam ediyorsun. Ömür bu. 1 gün yalan söyledin milleti kandırdın, cin gibisin. Kendini nasıl kandıracaksın. Ömür boyu böyle mi gider? Düzgün olmak aslında erdemlik değil, çok başarılı bir yöntem. Kaleciliğin verdiği en büyük değer farklı düşünmem. Kaleci farklı duran, farklı giyinendir. Forması bile değişik yahu.
Kaleci çok akıllıdır. Niye o arkası dönük değil, hep önü dönük. Eskiden kaleciye “aptal” derlerdi. Niye derlerdi, kimse kaleye geçmek istemezdi. Koşmayacak adam kaleye geçerdi. Saf derlerdi, halbuki zeki adamdır kaleciler. Hatta geçen yoktu, sırayla geçilirdi. Zeki olmak zorundadır. Öyle bir zamanda takımı kurtarır ki, sabır, özveri… Herkesin hatasını kapatır ama onun hatasını kimse kurtarmaz. Bazen kaleciyi görürsün. Adam 18 dışından şut atar. Kaleci bağırır önündekilere: ‘Niye vurduruyorsun?' Daha ne istiyorsun, vurdurmasalar ne işin var senin orada?
“BEŞİKTAŞ KOLTUĞUNUN DEĞERİ VAR”
50 yıldır futbolun içindeydim. Futbol bana her şeyi öğretiyor. Bazen sana iyilik yapanı anlamıyorsun. Ya da kötülük yapmış, o an anlamıyorsun sonra anlıyorsun. Bizim dönemimizde futbol işsiz güçsüzlerin işiydi. “Serseri ahlaksızların işi” derlerdi. İtibar görmezdi. Evlilikte kız bile verilmezdi. Ama ben okudum da aynı zamanda. “Serseri değilim, ahlaksız değilim” dedim kendi kendime. Adam “efendi” diyor. Efendi olmak zorundayız zaten.
Genel ahlak yapım; fırsatçı iş üretmeyen her türlü alemi yapan biri değilim. Sanat ve spor dünyasında böyle tartışmalı şeyler oluyor. Bulunduğun mesleğe katkı yapman lazım… Şu koltuğa oturdun mu, bu koltuğun değeri var. Beşiktaş Teknik Direktörü'sün. “Ben buraya nötr ile geldim, öyle gittim”, bu olmaz. Bir yere geldin, bakan ya da müdür oldun mesela. Önemli olan arkandan değer ve iz bırakmak. Ben hep bunu yapmaya çalıştım.
“V.A.R. İÇİN BOŞUNA MASRAF YAPMASINLAR”
-Fenerbahçe-Beşiktaş maçındaki performansı nedeniyle yan hakem Cem Satman'ın FIFA kokartı iptal edildi. Hakemlerle ilgili yorumunuz nedir?
Kokart iptalini bir maça göre doğru bulmam. Çok kötü yönettiler. O maçta da Ali Palabıyık, Yaşar Kemal Uğurlu vardı. Sahamızdaki kupa maçında da, tuhaftır onlar vardı. Yine aynı ekip. Oldu bitti, kimse zarar görmesin, tamam ama herkes ders çıkarsın. Bildiğimizi doğru düzgün yapalım. O maçı kaybettiğimiz için konuşuyoruz.
Kaybedilmeyen maçlar var. Gomis, Tolgay'a vurdu, ölüm tehlikesi vardı görmedi. Babel'i attın Gençler maçında. Geriden geldi müdahale etti. Bizim Kayseri maçında Cenk'in penaltısına ‘Penaltı değil' diyorlar. Nasıl olmaz anlamıyorum. O zaman Video Hakem Uygulaması'nı çıkarmaya hiç gerek yok.
Boşuna masraf yapmasınlar. V.A.R. hiç gelmesin. O gelse bile bir şey değişmez. Paralar boşuna harcanmasın. At gözlüğü ile bakan adam video ile de aynı şeyi görüp söylüyorsa neyi değiştireceksin. Adam ‘vurdum' diyor. Hala penaltıyı tartışıyorsun.
“MEDEL YARATICI DEĞİL AMA ÇABUK OYNUYOR”
-Medel ile ilgili çok tartışmalar yapıldı. Sizin yorumunuz nedir?
Gençler maçında Lens, Negredo ile başladık. Onlar çok çalıştı ama tutmadı. Şimdi tuttu Osmanlı maçında. Medel 4 kilo verdi. Geçen yakın dostum ‘Bu Medel'i hoca hazırlık maçında bile oynatmadı' dedi. Yahu biz lige başlamıştık adam geldiğinde. Medel'in en büyük avantajı sade oynuyor. Basit ama etkili pas atıyor. Yaratıcı değil ama çabuk oynuyor. Koşuyor. Takımın şu anki durumu Medel, Atiba, Cenk, Oğuzhan ile bir seviyemiz var. Bu avantaj. Bunları yeni bir heyecan ile hedefe yönlendiriyorsun.
Lens geldi, oynamayınca kırıldı; kırılmayacak. Lens, Babel, Quaresma varsa biri oynamayacak. Negredo, Cenk gibi. Mustafa kötü çocuk mu? Bu kadro lig şampiyonluğu için önemli. Hedefimiz kupa ve ligde şampiyonluk. Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmaktı hedef.
Biz oyunumuzu görmek istiyoruz. Kayseri maçında 11'e 11 daha pozisyon bulduk, sonra bulamadık. Gençler maçının ilk yarısı uyurgezer oynadık. Maç maç bakmak lazım… O ritmi yakalayamadık, seri yapamadık. Seri yapmalıyız.
“ELENME LAFINI KONUŞMAK İSTEMİYORUM”
-Bayern Münih ile çok önemli bir maç oynayacaksınız. Nasıl bir 180 dakika bekliyorsunuz? Beklentileriniz nelerdir?
Ne oynayacağımızı Bayern maçında göreceğiz. Bayern ile ilgili o yüzden konuşmak istemiyorum. Elenme lafını konuşmak istemiyorum. Onlar da çalışarak bir yere geldi. Kabul etmek lazım. Ekonomisi, kulüp yapısı, teknik yapısı iyi kulüpler. Bu yüzden bu kulüpler avantajlıdır. Biz de kendimizi büyük göreceksek orada bir deneyelim. Bizim kaybımız olmaz. Büyüklüğümüz ortaya çıkar.
Beni mutlu eden şey Şampiyonlar Ligi'nde hiç ezilmedik. Her takım bizi ezebilirdi. Monaco'ya bakın. Çok değerli isimler var. 5 forvet var hepsi birbirinden iyi. 100 milyon
dolar verip transfer yaptılar. 300 milyon dolarlık da satış yaptılar. Biz bu sonuçları alsak bile hala düşündüğüm yerde değiliz. Yatırım olarak Şampiyonlar Ligi'nde
çeyrek final, yarı final hedefi koyamıyoruz.
‘BAŞARI, ARKADAŞLIĞI GETİRMESİN'
Arkadaşlıklarınız iyi olsun ondan sonra şampiyonluk gelir. Şampiyonluk veya başarı arkadaşlığı getirmesin. Doğru transferler doğru uygulamalar davranışlar bu olmalı. Her kulüp bir şeyler yapıyor. Kim başarısızlık için yapar. 3 yılda gördüğüm tabloda artıdayız. Masraf da yapılıyor.
“BENİ MİLLİ TAKIM İÇİN GÖRÜŞMEYE GÜNDEM OLSUN DİYE ÇAĞIRDILAR”
Milli Takım için düşünüldünüz. O süreci bizimle paylaşır mısınız? Milli Takım'ın başında Türk olmalı önce onu belirteyim. Bunu beni çağırdıklarında da söyledim. Luce'yi Türkiye yi tanıyor diye aldılar kısa vadede. ‘Bana kısa dönem dediler' onu da kısa dönem için alsaydılar ya! 2.5 yıllık anlaşma yapılmış. Başkan dedi diye gittim oraya. Benim zaten olmayacağım biliniyordu, gündem olsun diye çağırdılar. Beni kullandılar, biz de yardımcı olduk onlara.
Ben görevdeydim zaten. Beni çağırmadan başka birini çağırmak olmayacaktı. Turnuvalara katılırız, o olur. Türk futbolunu dizayn etmeliyiz yeniden, önemli olan da o. Fatih Hoca kısmen bunu yapmaya çalıştı ama hem futbol direktörü hem yarışma antrenörü olmaz. Hepimizin yeniden dizayn edilmesi şart.
Ben yine katkı yaparım Milli Takım'a. Başkan git derse doğru bulmadığım halde giderim Milli Takım'a… O dönem için “4 maç, sonra bakarız” dediler. Milli Takım hepimizin. Bazen eleştiririm, bazen överim. Milli Takım temsil için önemli. Herkesin ortak değerde buluşacağı Milli Takım olmalı. Herkesin sevgisi olmalı Milli Takım'da.
“TOSIC VE CENK’İ İSTEYENLER VAR”
Tosic'e talep var. Cenk'i de istiyorlar. Talisca'nın durumu soru işareti. Kendisinin vereceği karar önemli. Kiralık zaten. İş bizde değil, Benfica karar verecek. Talisca ‘Ben imza atmıyorum kardeşim' derse tamam. Aboubakar attı, Porto'da kaldı.
“CENK’İN GİDİŞİNE İZİN VERMEM’ DEDİM AMA…”
Başkana dedim: “Ben teknik olarak Cenk'in gitmesine izin vermem. Ama ekonomik dersen, gitsin o zaman.” Hangi hoca oynayan oyuncusunun gitmesini ister. Gelecek adam hemen oturacak mı? Ba o zaman gitti, ekonomik olarak öyle gerekiyordu. Oyuncuya talip var. Ersan ve Marcelo da öyle gitti. Gomez gidecekti. Gökhan Töre de öyle gitti.
Ben genç oyuncu alınmasını istiyorum. Yetenekli olsun. Burada çok şey istenir. Az parayla şampiyonluklar, başarılar… Çok şey isteniyor. Kolay mı? Eğer Cenk giderse biri gelmeli tabii. Cenk'i verip aynı paraya yakın bir oyuncu alacaksan alma. Hem parayı hem oyuncuyu kaybedersin.
Ben maçların şartına göre oyuncu oynatırım, transfere göre değil. Mesela Negredo kötü giderse Cenk maçı kurtarır diye düşündüm son maç. Hem maçı almak istiyorsun hem de oyuncuyu görmek istiyorsun. Oyuncu tepki gösterebilir, bu da normal.
“KULÜPLERİN ZARARINI BAŞKANLAR ÖDEMELİ”
Kulüplerin bugünkü yapısıyla çok şey değişmez. Başkansın, beni istiyorsan kullanmak için istiyorsun. Kendi işyerin değil. Zarar etsen ona göre alırsın. Zarar etmiyorsun çünkü kulüp senin değil. Şirket gibi olacak; Fikret Orman'ın Beşiktaş'ı, Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'si, Dursun Özbek'in Galatasaray'ı, Muharrem Usta'nın Trabzon'u gibi… Böyle olacak zararı kârı ona ait, bana ne… Bu böyle olmalı. Başka çare yok.
Paralar nereye gidiyor, borç oldu mu kimin üzerine kalacak? Başkanların kulübü olacak. Görülmüyor mu Karabük ve Antalya'nın hali? Daha çok para giriyor, daha çok borç. Eskiden böyle değildi. Dünyada değişti bu. Özellikle İngiltere'de…
“TÜRKİYE’DEKİ TAKIMLARA GÖRE FARKLIYIZ”
Biz takım olarak iyi yoldayız. Türkiye deki takımlara göre farklıyız. Takım olgusunu oturttuk. Düzgün, efendi kişilikli isimler var. Takımda kulübün ekonomik yapısı önemli… Ben bu kadroyu Avrupa ile ölçmem. Türkiye'de avantalıyız. Ama zorlukları da var. Biz bu sene çok puan kaybettik, doğru.
Gençlerbirliği maçına gideceğiz, 10 oyuncu Milli Takım'da. Adamın maçı çarşamba günü… Perşembe gidiyoruz. Medel ve bir ikisi perşembe geliyor. 1-2 milli maça böyle rastladım. Bir de Şampiyonlar Ligi öncesi. Bu sadece fiziksel yorgunluk değil, zihinsel olarak önemli. Gece 3'te yatıyorsun. Uyku dengen bozuluyor.