Futbol bir takım oyunu. Mesela bireysel bir spor olan tenis gibi değil. Bireysel sporda patron sensin. Her şey sana bağlı. Ama futbolda alacağınız sonuçların sahadaki 11 oyuncunun birbirine uyumu, koordinasyonu ile doğrudan ilgisi var.
Rakibiniz kadar kaliteli olmasanız bile takım oyunu, doğru strateji ve taktik ile istediğinizi alma şansınız söz konusu. Zaten futbolu da güzel yapan detay bu. Ama bunun için de zamana ihtiyacınız var. Birbirinizi ezberlemeniz gerekiyor.
En kaliteli oyuncu bile takımındaki yetenekleri en sınırlı arkadaşına ihtiyaç duyar. Bu nedenle futbolda takımların sistemlerini kurması, bunu kusursuz hale getirmesi ve bir yandan da rakipleriyle mücadele etmesi için zaman ve kurgu çok önemlidir. Dünkü korkunç futbol ve sonucun temel sebebi de bu.
Ama sorumlusu kesinlikle Cocu ya da oyuncular değil. Cocu’ya kampta bir takım verildi. Hollandalı, takımı çalıştırıp bir şeyler yapmaya çalıştı. Aslında hazırlık maçları da fena değildi. Sonra ne oldu? Lig başladıktan iki - üç hafta sonra bir takımın en önemli bölgesi olan orta sahası bozuldu. En önemli iki isim gitti.
Cocu, 3. haftadan itibaren bir yandan hazır rakiplerine karşı mücadele ederken bir yandan da takımı yeniden oluşturmaya çalıştı. Temmuz-Ağustos arası yaptığı planların, çalışmaların büyük bölümü çöpe gitti. Bu kadar çok değişim, bu kadar çok belirsizlik ve gecikme olursa dünkü maçtaki tablo da kaçınılmaz olur.
Dinamo geçen senenin şampiyonu, geçen yıldan devam eden teknik adamları ve kadroları var. Dolayısıyla kalite eksiklerine rağmen futbolun doğrularını yapmaya çalışarak farklı ve rahat kazandı.
Eğer ilk yarıda o direkten dönen top gol olsa ve skor 3-0’a gelse tarihi bir mağlubiyet gelebilirdi. Neyse ki kaçtı ve Neustadter’in golü Dinamo’nun hızını biraz olsun kesti. Özetle hazır olmadığınızda Vardar, Young Boys ve PAOK’a karşı kaybetmeniz ne kadar normalse dün Dinamo’dan fark yemeniz de o kadar normal...