Dört yıldır tanıdığım İsmail Kartal’ı bu üç kelime ile anlatabilirim. Öncelikle samimidir. Rol yapamaz. Kamplarda oyuncularla oturur sabaha kadar sohbet eder, hatta onlarla tavla oynar. Onların dilinden konuşur.
Futbolcular sıkıntılarını ilk olarak hep onunla paylaşır. Ersun Yanal izin alamaz ama gider Kartal, Başkan’la konuşur futbolcular için izin alır.
Duygusaldır aynı zamanda, gözyaşlarını saklayamaz.
İnsan’a değer verir her şeyden önce.
Fenerbahçe’yi takip eden gazetecileri arada toplar. Balık yemeye götürür, sohbet eder.
Bilgili’dir. Dortmund, City ve Barcelona’nın antrenman sistemlerin yerinde analiz etmiştir. Kendini geliştirmeyi sever.
Çalışmaktan kaçmaz. Saatlerce maç izler. Analiz yapar. Dünya’daki gelişmeleri takip eder.
Takım içinde ve kulüpte kendisini sevmeyen tek kişi yoktur. 103 gollü efsane kadronun önemli bir parçasıdır.
Saydığım kriterler zaten bu görevi yapması için yeterli.
Ancak duygusal yapısı oluşacak baskıyı kaldırma konusunda dezavantaj olabilir.
Bu yapısı zaman zaman da ani çıkışlar yapmasına ve sinirlenmesine sebep oluyor.
Ayrıca dört yıldır ağabey olarak çalıştığı futbolculara şimdi gerçek anlamda hocalık yapmak bambaşka bir durum. Yine de takımdan göreceği destek ile de doğabilecek sıkıntıları kısa sürede aşıp başarılı olabilir.