1930’daki ilk kupadan bugüne kadar futbolda çok şey değişti. Antrenman metodları, taktik anlayışlar, hız, dayanıklılık gibi bir çok detay sıralayabiliriz. Ama değişmeyen en önemli unsur yetenek. Modern futbolda değeri daha da arttı.
İki takımı kıyasladığımızda Fransa, Arjantin’den daha iyi takım. Organizasyonu, taktiği, teknik direktörü rakibinin en az bir seviye üzerinde.
Arjantin’in hücum oyuncuları da bireysel anlamda Fransa’nın daha önünde. Daha yetenekli özetle.
Ama bakıyorsunuz Arjantin teknik direktörü Sampaoli’nin çıkardığı kadroya inanılır gibi değil. Dünya’nın en iyi takımlarından birinin içine Messi’yi tek başına atmış. Çırpınıyor Messi.
Teknik adam, rakibine karşı tek güçlü olduğu yanını bile kullanmamış. Daha da kötüsü ortaya savunma ve hücum yapamayan bir takım çıkartmış.
Mesela “ikililer” her zaman çok önemlidir. Orta saha ve forvetin uyumlu olması takımın hücum gücünü fazlasıyla arttırır. Arjantin’de de bu açıdan en iyi uyumu sağlayan isimler Juventus’ta büyük başarılar imza atan ve birbirlerini ezberleyen Higuain ve Dybala. Biri pası veriyor diğeri atıyordu. Sampaoli bunu bile düşünemiyor. Tek yaptığı kulübede panik içinde ordan oraya koşturmak. Arjantin’in başında gerçekten takımın potansiyelini gösterecek ve yetenekli oyuncuları aynı anda oynatabilecek bir teknik adam olsa dün nasıl bir takım izlerdik diye merak ediyorum?
Arjantin, Fransa’ya üç gol attı. Di Maria, Messi ve Aguero... Hep yetenekli oyuncuların imzası var. Zaten ortada takım yok...
Dybala’nın bu takımda kupa boyunca sadece 23 dakika süre alabildiğini, Higuain’in de bir kez ilk 11’de oynadığını söylememiz aslında Arjantin için çok söze gerek olmadığını tek örnekle gösteriyor.