Hafta sonundaki 4. hafta maçlarını da katarsak eğer, dokuz günde 27 tane 90 dakika oynanmış olacak. Bu maçlarda 108 hakem, sahada 594 futbolcu, 27 tane gözlemci, 54 temsilci, on binlerce taraftar ve sayısını bilmediğim kadar basın mensubu bir o maça bir bu maça koşturarak belki de tarihi bir rekora imza atacak. Yıllardan beri hep olursa nasıl yaparız diye düşünülen bu uygulamanın başımızı nasıl döndürdüğünü yaşayarak öğreniyoruz.
.zip’li (sıkıştırılmış) haftaların faydası olur mu olmaz mı onu bilemem ama, işimizin bayağı zor olduğu bir gerçek. Takvimdeki sıkışıklıktan dolayı yapacak fazla bir şey yok aslında. Avrupa’da oynayan takımlarımız için ise artı bir yoğunluk var.
Maç zehirlenmesi
Kiminle konuşsam kaçıncı haftanın maçları oynanıyor karıştırıyor. Maçlar, hakemler, pozisyonlar, yorumlar bayağı birbirine girmiş durumda. Hatta ‘maç zehirlenmesi olduk’ diyenler bile var.
Bu trafik en çok sahanın içini etkiledi aslında. Hakem hataları başta olmak üzere birçok oyuncunun kontrolsüz hareketi arttı. Hemen bütün maçlarda kartlık hareketler silme gidiyor. Hakemlerin ve oyuncuların hatalarının olmadığı maçları arar olduk.
Baktığımızda takımların geneli beraberliğe razı ve kontrollü oynuyorlar. Maçların birçoğu ise beraberlikle sonuçlandı. Bir iki maçta bozulan beraberliklerde ise goller son dakikada geldi. Gördüğüm kadarıyla süreç televizyonlarda yapılan program sayısını da etkiledi. Bunun yanında dikkat çeken en önemli ayrıntı, tribünlerdeki seyirci sayısının azalıyor olması.
Çelişkili karar
Bana göre kadrosu geniş olan ve sezon başı hazırlıklarını iyi yapan takımlar bu süreçten kârlı çıkacak. Çünkü sakatlıklar ve yorgunluklar başladı bile. Bunun üstüne yorgunluk ve stresin getirdiği kontrolsüz hareketlerle cezalı sporcu sayısının da artacağı ayrı bir gerçek. Yoğunluktan olsa gerek MHK’de çelişkili bir kararla, daha mevcut maçını yönetmemiş hakemlere extra birer görev daha verdi.
Gördüğüm kadarıyla .zip’li (sıkıştırılmış) haftanın iki olumlu yönü öne çıkacak. Birincisi; şike olaylarını unutturması, ikincisi ise; Avrupa maç trafiğine alışmamıza katkı sağlayacak olması.
Hakem Özgür Yankaya, Fenerbahçe - Manisaspor maçını iyi yönetirken, yardımcısının büyük hatası karşılaşmanın önüne geçti.
FOTOĞRAF:?CENGİZ?MALGIR
Üçüncü hafta gözlemleri
MHK başkanı sezon öncesi katılmış olduğu birçok televizyon programında artık hakemlerin oyuncuları korumak amaçlı olarak rakibe yapılan kontrolsüz müdahaleler ve ciddi faullü hareketler ile sportmenlik dışı oyun konularında sıfır tolerans göstereceklerini söylemişti. Ancak geçen ilk 3 haftada gördük ki bir tane hakem dahi bununla ilgili doğru bir tespit yapamadı. Bana göre iki maçın birinde bu uygulama kapsamında ihraç edilmesi gereken oyuncu vardı ama hakemler oralı bile olmadılar. Ya hakemler MHK’nın anlattıklarını anlamadılar ya da anladılar ama oyuncuları ihraç etmek işlerine gelmedi.
Hakemler hazır değil
İlk 3 haftanın bize gösterdiği en dikkat çekici olay, hakemlerin sezona çok kötü başlamış olmaları. Hakemlerin en dikkat çekici hatalarının başında sarı ve kırmızı kart yorumlarındaki değerlendirmeleri geldi. Özellikle FIFA kokartlı ve deneyimli hakemlerin yönettiği dört büyüklerin oynamış olduğu maçların genelinde çok ciddi hakem hataları vardı. MHK ilk fırsatta hakemleri toplayarak eğitime almalı. Zira hem MHK’nın hem de hakemlerin kredileri dolmaya başladı.
Aslında mevcut MHK, biraz da Oğuz Sarvan döneminin bırakmış olduğu dar kadroyla ligi götürmeye çalışıyor. Namoğlu ve arkadaşları bu kadroyu bir an önce genişletmeli ve başarısız hakemi dinlendirip başarılı olanla yola devam etmelidir. Aksi taktirde başarının gelmesi zorlaşır.
Dört büyüklerin oynadığı maçlarda Yunus Yıldırım ve Fırat Aydınus önemli hatalarına rağmen yine de oyun kontrolü ve otoriteyi kaybetmeyerek maçları tamamladılar. En güzeli gördüklerini çaldılar, göremediklerine ise düdük çalmadılar. Yani kafalarında başka hesapları yoktu. Hataları elbette olacaktır. Oyuncular kafasına göre maç yöneten hakemle, oyun kurallarına göre maç yöneten hakemi iyi ayırt ediyor ve ona göre davranıyor.
Sarı gerekirdi
Bünyamin Gezer, Muslera’ya göstermiş olduğu kartın nedenini raporuna, ciddi faullü oyun olarak yazmış. Çok ilginç geldi bana bu, halbuki Muslera’nın oradaki tek amacı topla oynamaktı. Ancak topa temas edemeyince müdahalesi rakibine sert bir harekete dönüştü. Bu hareketin oyun kuralları kitabındaki karşılığı ise açık olarak sarı karttır.
Fenerbahçe-Manisaspor maçında görevli Özgür Yankaya, Kahe’nin Bekir tarafından çekilmesine penaltı kararı vermeliydi. Çünkü Bekir bu oyuncuyu tutarak topa rahat çıkmasını engelledi. Serkan Akarca’nın son dakikadaki yanlış ofsayt bayrağı sonucu belirledi. Semih burada rakibiyle aynı hizadaydı ve ofsayt yoktu.
Haftanın diğer zorlu maçlarında hakemlerin genel yönetimleri iyiydi. Ancak özellikle, Ankaragücü-Sivasspor maçında görevli hakem Hüseyin Sabancı çok başarılıydı. Faul tespitlerinde doğru kararlar verdi. Mükemmel avantaj uygulamaları yapan Sabancı, hakem hatalarının bol olduğu haftadaki yönetimiyle öne çıkan isim oldu.