Selçuk Dereli

Selçuk Dereli

selcuk.dereli@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hafta sonu oynanan Beşiktaş-Galatasaray maçı son yıllarda oynanan derbilerin en keyiflilerindendi. Atılan golleri, sahadaki mücadeleyi izlerken müthiş bir heyecan yaşadık.

Ancak bu güzelliklerin yanında tartışılan hakem kararları yine her zaman olduğu gibi maçın önüne geçti. Hakemlerin o kadar kritik pozisyonlarda verdiği doğru kararlar bir çırpıda yok sayıldı. Bülent Yıldırım’ın bana göre maçtaki en önemli yorum hatası, çok tartışılan meşhur penaltı kararından önceki vermiş olduğu serbest vuruştu. Orada Batuhan topu Ujfaluji’nin ayağından “tereyağından kıl çeker gibi” nizami bir şekilde alıp gole gidiyordu Yıldırım öylesine basit bir düdükle oyunu kesti ki çaldığı bu düdüğe kendisi bile inanmadı. Ayrıca bu önemli hatası ile maçı belki de uzun yıllar tartışılacak noktaya getirdi.

Sonrasında yaşananlar ise kamuoyunda ciddi bir tartışma ortamı doğmasına neden oldu. Özellikle verilen penaltı kararı gündemi belirledi. Çoğunluk bu pozisyonun içinde belki de Burak Yılmaz bulunmasından dolayı penaltı kararına güvensizlik duydu. Pozisyonun içinde belki başka bir oyuncu olsaydı bu kadar tartışılmayacaktı. Ne de olsa Burak’ın adı çıkmıştı bir kere, vurun abalıya... Ben ise pozisyonun penaltı olduğunu söyleyenlerdendim ve bunu savunmaya da hâlâ devam ediyorum. Şimdi bu çok tartışılan pozisyona neden penaltı dediğimi bir kez daha açıklamak istiyorum. Bir defa Escude’nin, Burak’a faul yaptığından en ufak şüphem yok. Hem ayağına bir müdahalesi var hem de Escude ayağına temas ettiği için kendisi de yere düşüyor. Eğer burada bir faul ve temas olmadıysa o zaman Escude neden yere düşüyor diye sormak gerekmez mi? Ki Burak da zaten ayağına bir müdahale olduğunu açıkladı.

Futbol Oyun Kuralları kitabında bulunan Kural 12 der ki; “Eğer bir oyuncu rakibine bir faul yaparak onu durdurursa bunun karşılığı bir direk serbest vuruştur.” Demek ki o zaman hakemin serbest vuruş vermesi son derece doğru bir karardı.

Ancak tartışma sadece olayın faul kısmı ile bitmiyor. Çünkü bir de pozisyonun ceza alanı içinde mi yoksa dışarıda mı olduğu tartışması var ki bence olayın en çok üzerinde durulması gereken kısmı da tam burası.

Burak’ın ayağına yapılan müdahale olduğu esnada Burak ceza alanı çizgisi üzerinde ve fakat müdahaleye maruz kalan ayağı ise ceza alanı dışında görünüyor. Faule maruz kalan oyuncunun bulunduğu yer ihlal noktası olduğuna göre ve de dışarıdaki ayağına temas olduğunda Burak ceza alanı çizgisinde olduğundan bu bir penaltıdır.

Genel olarak yorum yapanlar Burak’ın çizgi üzerinde olduğunun farkında ama temasın dışarıda olmasına takılıyor. Bunu bir örnekle daha net ifade etmek istiyorum; Ceza alanı dışında bulunan bir savunma oyuncusu o sırada ceza alanı çizgisi üzerinde bulunmakta olan hücum oyuncusunun formasını veya kolunu ceza alanı çizgisi dışında tutsa bile burada bir penaltıya hükmetmek gerekir. Çünkü ihlale maruz kalan hücum oyuncusu ceza alanı çizgisi üzerinde bulunmakla ceza alanı içinde sayılır. O nedenle Burak’a yapılan müdahale de bunun aynısıdır. Tabii böyle bir pozisyon bu kadar tartışılır da medyanın içinde bulunan bazı kaşar(!) yorumcular boş durur mu? Tabii ki durmazlar...

Artık kafalarında nasıl bir ön yargı oluşmuş ve geçmişlerinde neler yaşamışlarsa herkese potansiyel hırsız ya da suçlu muamelesi yapıyorlar. Zaten Türk sporu ne çekiyorsa bu zihniyetten çekiyor. Bunlar için objektif olmak, oyunun kuralına göre konuşmak değil de işkembenden sallamak daha ayrı bir önem taşıyor. Hatta bazen öylesine senaryolar yazıyorlar ki benim diyen senaristlere taş çıkartırlar. Aynı unutulmaz aşk filmlerinin senaryo yazarı gibiler. Unutulmaz aşk filmleri neden unutulmaz olmuşlardır? Çünkü bu senaryo yazarları hep kendi yaşadıkları aşkları kaleme almışlardır. Bizde de bazı spor yorumcuları belli ki geçmişte çok aşklar(!) yaşamışlar.