Geçtiğimiz hafta oynanan Manisaspor-Galatasaray maçının sonucundan çok, kuşkusuz ki Muslera’nın penaltı vuruşunu kullanması daha fazla öne çıktı.
Kimileri Muslera’nın penaltı atmasını etik bulmazken kimileri ise tam tersini savundu. Hatta sarı-kırmızılıların Teknik Direktörü Fatih Terim maçtan sonra yaptığı açıklamada, bunun futbolcular arasında daha önceden konuşulduğunu da ifade etti.
Bir diğer tarafta ise Manisaspor’un bu maçta yedek kalecisi olan İlker ise maçtan sonra yaptığı açıklamada “Keşke Galatasaray takımı bize 10-15 tane gol atsaydı ancak bu penaltıyı Muslera kullanmasaydı. Atış yapılmadan önce bunu yardımcı antrenörler Hasan Şaş ve Ümit’e söyledim ama yedek kulübesinden Fatih Terim’e duyuramadım” dedi.
Bu konu tartışılınca aklıma, 2008 yılında Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde yönetmiş olduğum San Marino-Almanya A milli maçında yaşadığım bir olay geldi ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Almanya’nın San Marino’yu 13-0 yenip Avrupa Şampiyonası tarihinde bir maçta en fazla gol atma, en farklı skorla galip gelme ve deplasmanda en farklı skorla kazanma rekorlarını kırdığı karşılaşmada Muslera’nın bugün tartışılan penaltı atışına benzer bir olay yaşanmıştı.
Önce fair play
Almanya’nın rekorları kırması için gerekli olan gol ise benim vermiş olduğum penaltı kararından sonra geldi. Ancak bu atış yapılmadan önce ilginç bir olay daha yaşanmıştı.
Almanya lehine çalmış olduğum penaltı düdüğünden sonra tribünlerde bulunan çok sayıdaki Alman taraftar atışı kalecileri Lehmann’ın kullanması için onun lehine tezahüratlar yapmaya başladılar. Bunun üzerine Lehmann kalesinden koşarak atışın yapılacağı bölgeye geldi. Ancak o sırada San Marino milli takımı kaptanı ve diğer oyuncuları Lehmann’ın atışı kullanmak istemesine şiddetle itiraz ettiler. Bu itirazları gören ve atışı kullanmaktan vazgeçen Lehmann daha sonra tekrar kalesine gitti. Sonrasında atışı Schneider kullandı ve Almanya rekor kırdı.
Maçın bitiş düdüğünden sonra yanıma gelen Lehmann’a penaltı vuruşunu kullanmamakla en doğru olanı yaptığını söylediğimde, hiç unutmuyorum o da bana; “Fair-Play çok daha önemli” demişti.
Lehmann’ın, 13. golün ve rekorun geleceği bu penaltı vuruşundan vazgeçmesi ile Muslera’nın 3.gol için kullandığı penaltıyı mukayese etmek ne kadar doğru o da tartışılabilir.
İlker’den tepki geldi
Aslında dikkat edilmesi gereken ortada bir gerçek var ki o da; yapılan atışı kalecinin kullanıyor olması rakip takım oyuncuları ve taraftarlarında bir aşağılanma duygusu yaratıp yaratmadığıdır. Eğer böyle bir durum varsa atışı kaleci kullanmamalıdır.
Şimdi gelelim Manisaspor-Galatasaray maçına...
Eğer Muslera maçta kazanılmış olan ilk penaltı atışını da kullanmış olsaydı bu tepkiler elbette hiç olmayacaktı. Fakat ilk penaltıyı Selçuk kullanıp, 3-0 öne geçilen golü hem de maçın 82. dakikasında penaltıdan Muslera atınca tartışmaları alevlendiren yerde işte tam burası oldu.
Aynı zamanda yedek kaleci olan İlker’in maçtan sonra yapmış olduğu açıklamalar ve daha önemlisi, tepkisini atış yapılmadan önce Galatasaray’ın yardımcı antrenörlerine iletmiş olması, hem İlker’in hem de takım arkadaşlarının bu aşağılanma duygusuna kapıldıklarını gösteriyor.
Eğer maç ligden düşen bir takımla değil de kümede kalması kesinleşen diğer başka bir takımla olsaydı, bu kullanılan atıştan hiç kimse rahatsızlık duymayacaktı.
O nedenle bir alt kümeye düşmesi kesinleşmiş, aynı zamanda önemli bir yıkım yaşayan oyuncu ve taraftarlara anlayış göstermek en uygun davranıştır.
Süper Final ‘Süper Kaos’ Olmasın
Türkiye Süper Ligi’nde ilk defa uygulanacak olan Süper Final maçları çok yakında başlayacak. Dört büyük takımın mücadele edeceği Süper Final’de kıran kırana maçların oynanacağına ise kesin gözüyle bakılıyor.
Hepimizin bildiği gibi ülkemizde oynanan derbilerde maçtan daha çok yönetici davranışları ve yaşanan tribün olayları öne çıkıyor. Hatta bunların haftalarca tartışıldığını da düşünürsek atmosferin ne hale getirildiği çok açık ortada.
Daha henüz yakın bir zaman önce oynanmış olan Trabzonspor - Fenerbahçe maçında yaşananlar ve yöneticilerin talihsiz açıklamalarına hepimiz şahit olduk. Yapılan açıklamalar hem taraftarları hem de ortamı germekten öteye gitmedi. Bu davranışlar birilerine yarar sağlamaktan çok aslında iki tarafa da zarar verdi.
O yüzden işte tam da bu noktada kulüp yöneticilerine önemli görevler düşüyor. Eğer kulüp başkanları ve yöneticiler bu maçlar esnasında kontrollü davranmaz ve tansiyonu yükseltecek açıklamalar yaparlarsa Süper Final ‘Süper kaosa’ dönüşebilir.
Her şeyi kenara atalım
Yoğun bir maç temposu ve gerilimin olacağı bu maçlarda sakinlik ve sükunetin korunması son derece önem taşıyor.
Son dönemde futbolumuzda yaşanan olaylar yüzünden, zaten yeterince kaybetmiş olduğumuz itibarımıza daha da zarar vermemek adına sağduyuya her zamankinden fazla ihtiyaç var.
Davaları, şike olaylarını bir kenara bırakıp, sezon boyu hiç konuşamadığımız futbolun tüm güzelliklerini Süper Final’de yaşamak ve yaşatmak taraftarlara olan en büyük borçtur.