Hakem kararlarıyla çok tartışılan bir haftayı daha geride bıraktık. MHK’nin elindeki tecrübeli hakem sayısının az olması, atamalarında onları çok zor durumda bırakıyor. Buradan Oğuz Sarvan MHK’sini anmadan geçmek doğru olmaz. Ellerindeki deneyimli ve geniş hakem kadrosunu darmadağın ettiler.Yaptıkları önemli yanlışlarla bir çok tecrübeli hakemin camiadan kopmalarına çanak tuttular. Gün geldi kulüp başkanlarının baskılarıyla gün geldi büyük (!) başkanların işlerine gelmediği için insanların hakemlik kariyerleriyle oynadılar ve sonrasını hiç düşünmediler. Hakem derneği ve camianın değerlerine gereğinden fazla müdahale ederek sorunları içinden çıkılmaz hale getirdiler. Kısacası Türk hakemliğinin 20 yılını götürdüler.
MHK’nin işi zor
Bu hale düşürülen hakem camiasının başına getirilen Yusuf Namoğlu’nun işi elbette çok zordu. Dar ve genç bir hakem kadrosuyla ligi götürmek zorunda olan MHK tabi ki çok zorlanıyor. Ligimiz Avrupa’nın en zor olanlarından. Takımların ve taraftarların hakem kararlarına karşı göstermiş olduğu tepkiler ise gereğinden fazla. Kadroda bulunan hakemlerin tecrübe kazanması öyle çok kısa zamanda olmaz. Namoğlu MHK’si sabırla ve elinde bulunan az ama tecrübeli hakemlere daha fazla görev vererek ligi götürmelidir. Genç hakemleri, Abdullah Yılmaz örneğinde olduğu gibi hiç alışık olmadığı atmosferlerin önüne atarsanız onları bir daha kazanmamak üzere kaybedersiniz.
Yusuf Namoğlu’nun en çok eleştirdiğim yönlerinden birisi medya da çok fazla görünme arzusu. Bakıyorum gün geçmiyor ya bir televizyon kanalında ya da gazete de röportajları ve demeçleri çıkıyor. Sürekli birilerine cevap yetiştirmeye çalışıyor. Elbette zaman zaman kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına bunları yapacaksın ama bence hakemlerin ve ligimizin en çok ihtiyacı olan şeyler bunlar değil. Bana göre hakemlerimizin daha çok eğitime, bilgiye ve her şeyden de önemlisi de kendilerine sahip çıkan bir MHK başkanına ihtiyaçları var.
Olmadı Namoğlu!
Konu sahip çıkmaktan açılmışken, sayın Namoğlu’nun Abdullah Yılmaz’ın Servet’i ihraç etmesinin yanlış olduğunu söyleyip eleştirmesine ise ayrı bir takıldım. Kamuoyunun belli bir kısmında -ben katılmasam da- Servet’in ihracında kırmızı kartın yanlış olduğu ile ilgili bir kanı oluştu ya! Sayın Namoğlu hemen bunu fırsat bilip alışık olunmayan bir şekilde kamuoyu önünde hakemine yüklendi. Bana göre de Abdullah Yılmaz kötü bir maç yönetti. Ancak şimdi soruyorum Namoğlu’na, maçın ilk ve en önemli kırılma noktası Melo’nun Olcay’a yaptığı ve net bir kırmızı kart olması gereken hareket değil miydi? Neden bununla ilgili de fikrinizi söylemediniz? Ya da niçin Ujfaluji’nin Muhammed’e yapmış olduğu penaltı gerektiren hareketi veya Melo ve Muslera’yı oyundan atamamasının da yanlış olduğunu paylaşmadınız kamuoyuyla? Yoksa sizde mi konjonktür’e uygun değerlendirdiniz pozisyonları? Merak ediyorum bakalım bugüne kadar sesi çok fazla çıkmayan ama bariz hakem hatalarıyla canı yanacak olan Anadolu takımlarının maçlarından sonra da böyle rahat değerlendirmeler yapabilecek misiniz?
Adalet dağıtan insanların popüler davranmaya hiç ama hiç hakkı yok. Futbol ailesi ne hakemin ne de MHK başkanının popüler olanına uzun vadeli tahammül edemez. Kısa süreli bir sevgidir bu, zaman uzayıp şartlar değiştikçe gemi su almaya başlar. Üstelik popüler maç yöneten hakeme eyyamcı denen bir yerde ise bu iş çok fazla uzun sürmez. Benden söylemesi...
Aslanboğa haklıydı
Sezonun kuşkusuz en başarılı yönetimini Fırat Aydınus ve yardımcıları bu derbi maçta sergilediler. Ligin ilk derbisinde yönetimleri mükemmeldi. Hakem ekibinin birbirini iyi tanıyan ve anlaşabilen kişilerden oluşması başarıyı getiriyor. Aydınus ve yardımcıları ligin başından bu yana bir çok maça birlikte çıktılar.Tıpkı Cüneyt Çakır ve ekibinde olduğu gibi.Onlarda Mersin İdman Yurdu-Beşiktaş maçında çok fazla zorlanmadan maç yönettiler.İşbirliğinde hiç hataları olmadı.
Suat Arslanboğa artık tecrübeli bir hakem ve belki de iki yıldır dört büyüklerin maçına ilk defa çıktı. Bana göre Trabzonspor-Antalyaspor maçında, hem Zokora’yı ihracında hem de penaltı kararında haklıydı.
Spor Toto Süper Ligi’nde sezonun ilk derbisini yöneten Fırat Aydınus başarılı tespitleri ve yerinde düdükleri ile 8. haftanın en başarılı hakemi oldu.
Çarşı Hat-Trick yaptı
Son haftada ulus olarak yaşadıklarımız bizi biz yapan değerleri bir kez daha ortaya çıkardı. Daha gencecik 24 evladımızın şehit olmasının acısı dinmemişken Van’dan gelen deprem haberiyle tüm Türkiye sarsıldı. Yaralarımızı sarmak için tek yürek olduk. Toplum olarak aslında nasıl bir bütün olduğumuzu da dosta düşmana böylece gösterdik. Yıkılan evler, kaybolan hayaller ve yitirilen canlar hepimizin yüreğini dağladı. Ancak ulus olarak acıları kalbimize gömüp, yine müthiş bir dayanışma örneği gösterdik. Ülkenin dört bir yanından gelen ekiplerin çalışmaları bizi her dakika umuda götürdü.
Yine bir ekip çalışması da İnönü Stadı’nda vardı ki futbolun sadece futbol olmadığını bizlere bir kez daha hatırlattı. Gündemdeki olaylara karşı her zaman duyarlı olan Çarşı taraftar grubu derbi maçında bence üçü bir arada tepki vererek hat- trick yaptı. Fenerbahçe taraftarının maça girebilmesi ile ilgili olarak sosyal medyada olumlu paylaşımlarda bulundu, dostluk mesajları derbinin gergin geçmesine engel oldu. Şehitlerimiz için açtığı pankartla kaybettiğimiz evlatlarımıza şükran duygularımızı dile getirdi. Ve maçın son bölümlerinde binlerce taraftar atkılarını Van’daki depremzedeler için atarak sadece onları değil hepimizin yüreğini ısıttı. Zaman zaman “Çarşı her şeye karşı” sloganıyla kendilerini takdim eden taraftar grubu aslında her şeye ne kadar duyarlı olduklarını da bir kez daha gösterdi.
Bu organizasyonlarını uzun zamandır büyük bir duyarlılık ile gerçekleştiren Çarşı grubunu futbolun yapıcı, birleştirici unsurlarını olumlu kullandıkları için tebrik ediyorum.