Ülkemizde futbola duyulan ilginin çok fazla olduğunu hepimiz iyi biliriz. Hatta bazen o kadar abartırız ki bu sevgiyi; ya onu milli bir mesele haline getiririz ya da namus meselesi haline. Genelde komşu iller kendi aralarında oynadıkları futbol maçlarında çıkan olaylar yüzünden hep bir sürtüşme ve çekişme halindedirler.
Futbol endüstrisi dünyada ve ülkemizde çok büyüdü. Günümüzde dünya çapında 30 milyar euro büyüklüğünde önemli bir endüstri haline gelen futbol, bazen doğru sistemi bulmaya çalışırken tıpkı ülkemizdeki gibi sıkıntılı süreçlere girebiliyor. Başlangıçta amatör bir ruhla yapılan, yağmur çamur demeden, takımının renkleri ve tarihine aşık insanlar ile var olan bu durum bugün değişmiştir. Kimlik değiştirişin iyi anlaşılması ve doğru organize edilmesi ise kaçınılmazdır.
Türk spor kulüplerinin bir çoğunun futbol alanında stratejilerini belirlerken, doğru temeller üzerine kurgular yapamadığı açıkça görüldü. Birçok kulübümüz hâlâ dernekler statüsüyle yönetilirken, profesyonel bir organizasyon içinde amatörce var olmaya çalışıyorlar. Kulüplerimiz hâlâ profesyonel bir yapı içerisine giremediler. Belki de girmek işlerine gelmiyor. Zaten bu yüzden de rant elde etmek isteyenlerin gözdesidir futbol.
Futbolda olmayan (!) sistemimiz bile çökmüş vaziyette. Bir tarafta şike olayları tartışılırken bir diğer tarafta mecliste yoğun bir mesai var. Ülkemizde pek çok politikacı geçmişte olduğu gibi bugün de futbol üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor. Kolay kolay da takım taraftarlarını karşılarına almak istemiyorlar, hele dört büyük takımlarınkini asla. Afet sigortası, kentsel dönüşüm ve birçok hayati kanun yıllardan beri mecliste beklerken şike yasası anında çıkabiliyor. İşte futbolun gücü... Halbuki olaylarda adı geçen sadece Anadolu takımları olsa idi daha meclise bile gelmeden, hepsi çerez olmuş Bank Asya Ligi’nde oynamaya başlamışlardı bile.
Yeni yasa şart
Daha adil, daha eşit ve kamu vicdanını tatmin edecek yeni bir yasaya olan ihtiyaç gün gibi ortada. Sayın Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği yasanın mecliste yeniden tartışılarak daha olgun bir yapıya kavuşturulması ise kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Yalnız yasa her ne şekilde çıkarsa çıksın ortada herkesin bilmesi gereken bir durum var ki o da; futbol bir oyundur. Ancak o kadar ciddi bir oyundur ki; futbolla asla oyun olmaz. Onunla oyun oynayanların ne hale düştükleri ise gün gibi ortadadır...
Bu sezon verdiği kararlarla başarılı maçlar çıkaran Fırat Aydınus, Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasında da başarılıydı, ancak penaltıyı atladı.
Profesyonel hakemlik şart
Bildiğimiz gibi Türkiye’de hakemlik amatör olarak yapılıyor. Yani profesyonel ve önemli bir liginiz var ama o maçları yöneten hakemler tamamen amatör. Nasıl mı? Anlatayım...
Hakemlerin tamamının bir diğer mesleği var. Kimisi öğretmen, kimisi sigortacı, kimisi mühendis vb... Mesaileri bittikten sonra antrenmana giderler. Bazen mesai saatleri içinde olursa amirleriyle izin sorunu yaşarlar. Hafta içi maçı çıkarsa ve devlet memuruysa izinli olabiliyor ancak özel sektördeyse maça gitmek için bin bir kavga dövüşle izin almak zorunda kalırlar. İşte huzur kalmaz... Üst düzey hakemler hemen her gün antrenman yapmak zorundadır. Her istediğinde antrenman yapacak saha bile bulmakta zorlanırlar. Her hafta sonu maç yönetmek zorundalar. Antrenmanlar, maçlar, iş yerindeki huzursuzluklar, gelecek kaygısı, çoluk çocuğun yüzünü gördükleri de yok zaten... Ne sinemaya gitmeye, ne tiyatroya gitmeye, ne de kitap okumaya vakit bile bulamazlar.
Bu psikolojideki hakemlerin başarılı olmasını beklemek gerçekten hayal değil mi? Üst düzey takımların ve futbolcuların maçlarını bu psikolojiyle yönetmeye çalışıyor hakemlerimiz. Bundan önceki MHK’ler göreve ilk geldiklerinde bu sorunu çözeceklerini ve hakemlerin bir kısmını profesyonel yapacaklarını söylediler ama bir türlü yapmadılar. Uğraşmadılar bir çoğu da kendi ceplerini nasıl doldururum hesabı yaptı.
Sorduğumuzda sebep ise; hep maddi olanaksızlıklar gösterildi. Halbuki Hiddink’e verilen eurolar ve hakemlerimizi eğitmesi için yurt dışından gelen ve bana göre hakemlerimize hiçbir faydası olmayan eğitimcilere verilen paralarla hakemlerimizin en az 7-8 tanesi kolaylıkla profesyonel yapılabilirdi.
Penaltılarda önemli hatalar
Fırat Aydınus iyi bir hakem. Sezon başından bu yana başarılı performans sergiliyor. Derbinin ilk yarısında yine iyi bir maç çıkardı. Özgüveni yüksek, futbol oynadığı için futbolcunun psikolojisini anlayabiliyor. Faul yorumlarında ve kart yorumlarında derslik uygulamaları da oldu. Ancak maçın ikinci yarısında Emre Çolak’ın Caner’e müdahalesine penaltı vermeyerek önemli bir hata yaptı.
Bülent Yıldırım, Manisa-Beşiktaş maçında başarılıydı. Başarısında en büyük etken soğukkanlı oluşunun yanında basit faullerle oyunun hızını kesmemesi ve kendine olan güvendi. Sezona iyi başlayamadığı için böyle başarılı bir performansa onun da ihtiyacı vardı.
Abdullah Yılmaz yine kötü bir maç yönetti. İstanbul B.Belediye-Mersin İdmanyurdu maçında kritik hatalar yaptı. Metin Akan’a yapılan müdahalede, bariz gol şansını engellediği için Zurita’yı oyundan ihraç etmeliydi. Belli ki Abdullah’ın aklı hâlâ Servet’in pozisyonunda kalmış. Ayrıca Moritz’in rakibine yapmış olduğu harekete de penaltı vermeliydi.
Suat Arslanboğa, Samsunspor-Kayserispor maçında kritik pozisyonlarda doğru yorumlar yaparak başarılı bir maç yönetti.